Anavatan Türkiye tarafından 1974 yılında gerçekleştirilen Barış harekatından bugüne kadar Kıbrıs Türk halkının devlet başkanlığı veya Cumhurbaşkanlığı için gerçekleştirdiği onuncu seçimi bir demokrasi örneği olması yanında Mustafa Akıncı’nın beş (5) yıllık Cumhurbaşkanlığı görevinin de Kıbrıs Türkü’nün sandığa yansıyan iradesi ile sona erdiği seçim olarak ülke tarihindeki yerini aldı.

Tarih yine tekerrür ederek sol görüşlü Cumhurbaşkanının ardından sağ görüşlü yeni Cumhurbaşkanı olarak Başbakan Ersin Tatar beş yıllık görev için Kıbrıs Türkünden onay aldı.

Eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın “herkesin Cumhurbaşkanı olmaması” yanında anavatan Türkiye ile diyalog ve ortak akıl temelinde diplomatik ilişkilerin her zaman bir çatışma kültürünün gölgesinde bırakılması ve böylesi bir duruşun da politik bir strateji olarak ortaya konması ise Kıbrıs Türkü tarafından seçim sandıklarında cezalandırıldı.

Seçim sandıklarından çıkan irade ise Kıbrıs Türkü’nün anavatan ile çatışmaya onay vermediğini ve Devlet olgusuna sahip çıktığının da en büyük göstergesi.

Kıbrıs Türk solunun Kıbrıs sorununa ve müzakere masasında çözümü tekellerinde tutma eğilimleri ve böylesi bir eğilim üzerinden politika üretmeleri bir yana Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanması ile birlikte çözüm sürecinin darbe göreceğine dair sığ yorumlara da Kıbrıs Türk’ünün dikkate almaması gereken yeni bir dönem ile birlikte beyaz bir sayfa açılmakta.

Rauf Denktaş’ın 1977-79 Doruk Anlaşmalarına ile 1986 De Cuellar Belgesine ve Derviş Eroğlu’nun ise 11 Temmuz belgesine imza koyması elbette tarihin bir cilvesi değil Kıbrıs sorununun adil çözümüne yönelik Kıbrıs Türk sağının da ortaya irade koyduğunun en büyü kanıtı.

Devlet aklı ve partiler üstü bir politika ile devam eden Kıbrıs sorununun çözümüne dair müzakerelerin kaderinde bir değişiklik olmayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok.

Çünkü 1977-79 Doruk anlaşmalarından bugüne kadar sürekli masadan kaçan ve “çözümsüzlük çözümdür” siyasetini sürdüren tarafın uluslar arası toplum tarafından da kabul gördüğü üzere 1963’ten beri Kıbrıs Cumhuriyetini işgal eden Kıbrıslı Rumlar olduğu ortada.

Bu bağlamda Kıbrıslı Rumların toplumlararası görüşmelerin başladığı 1967 yılından bugüne kadar geçen 53 yıllık uzlaşmaz tutumu göz önünde tutulduğunda Başbakan Ersin Tatar’ın Kıbrıslı Türklerin sandıktan çıkan iradesi ile Cumhurbaşkanlığı makamına oturmasının Kıbrıs sorununa dair müzakere masasında yeni bir dönemin başlayacağını veya başladığını söylemek iddialı bir yorum olacaktır.

Ancak Başbakan Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile müzakere masasında değil ancak Kıbrıs Türk’ünün de en fazla ihtiyacı olan Anavatan Türkiye ile iyi ilişkilerin inşa edileceği yeni bir dönemi başlatması açısından seçim sonuçları son derece önemli.

Ve yine Başbakan Ersin Tatar’ın Kıbrıslı Türklerin desteği ile Cumhurbaşkanı seçilmesi Kıbrıs Türk’ünün anavatan ile iyi ilişkiler içerisinde olunması gerektiğine dair iradesi olarak yorumlanmalı.

Güney Kıbrıs ile birlikte uluslar arası topluma da Kıbrıs Türkünün anavatan Türkiye ile birlikte yoluna devam edeceğinin de mesajını da vermesi bakımından 2020 Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları tarihteki yerini aldı.

Kritik Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en önemli sonucu ise Kıbrıs sorununda yeni bir dönemi başlatmasından öte anavatan Türkiye ile ilişkilerin daha doğru bir zeminde inşa edileceği yeni bir dönemi başlatmış olmasından başka bir şey değil.

Devlet geleneği ve Kıbrıs Türkü kazandı.