TÜRKİYE'DEKİ GELİŞMELER VE KKTC’YE ETKİSİ

Ada Tv’de sevgili Erçin Şahmaran’ın konuğu idik geçen hafta sonu. Türkiye’deki gelişmeleri ve bu gelişmelerin KKTC’ye etkilerini konuştuk.

Türkiye’deki gelişmeler bizi çok yakından ilgilendiriyor.

Düşünebiliyor musunuz? Bu Hükümetin önünde çok ciddi bir ekonomik paket meselesi var. Bu paket bir şekilde görüşülüp imzalanmadan Türkiye’den buraya para akışı sağlanamıyor. Hükümet yeni… Bakanlar yeni… Program yeni. Hükümetin Türkiye ile görüşmesi ve bu paketin revize edilmesi lazım. Ama şu anda Türkiye’de göz gözü görmüyor. Muhatap bulunamıyor.

Ne zamana kadar? En iyi ihtimalle haziran ortası diyebiliriz.

Paket konusu çok ciddi. Hükümetin UBP kanadı bu paketin hemen imzalanmasından yana. DP kanadı ise buna şiddetle karşı. Serdar Denktaş günlerdir kurmayları ile paket üzerinde çalışma yapıyor. Ortağına da bu yönde telkinde bulunuyor ve “Bu paketi konuşmamız lazım. Anlattığımızda Türkiye yetkililerini ikna edebilirim” diyor.

Serdar Denktaş ile bu konuyu konuştuğumda; “Acelem yok. Muhataplarımızın ortaya çıkmasını bekliyoruz. Gerekirse birkaç ay daha bekleriz. Bu ayki ödemeleri de yapacağım. Hatta her ihtimale karşı önümüzdeki ayın hazırlıklarının yapılması için de talimat verdim…” dedi.

Aklıma 2006’da mal tazmin yasa tasarısının tartışıldığı dönem geldi. (Bu konuyu sürekli anlatıyorum. Çünkü balık hafızalı bir milletin evlatlarıyız. “Her şeyi en iyi Avrupalılar ve Türkiye bilir. Onlar söyler biz yaparız. Bizi yönetenler kukla” mantığına dayalı aşağılık kompleksinden kurtulmamız için iyi bir örnek)

Türkiye yetkilileri o dönemde AİHM ile yaptıkları sıkı pazarlık neticesinde KKTC’de bir Mal tazmin komisyonu kurulması konusunda anlaşmışlardı. AİHM bu Komisyonu iç hukuk olarak kabul edecek böylece Türkiye, AİHM’nin baskı ve tazminat belasından kurtulmuş olacaktı.

Türkiye için müthiş bir şeydi. Türkiye bürokrat ve diplomatları AB ve AİHM yetkilileri ile konuşarak bir yasa tasarısı hazırlandı. Bu yasa tasarısı KKTC’ye gönderildi. Hükümetten bunun acilen yasalaşmasını ve Mal Tazmin Komisyonunun derhal kurulması istendi.

İktidarda CTP ve DP Koalisyonu vardı.

CTP, bu tasarının tartışılmasına bile gerek duymadan Bakanlar Kurulu önerisi olarak Meclise sevk edilmesini istedi. DP bu duruma itiraz etti. Çünkü bu yasa gerçekleşirse Türkiye belki kısa süreliğine rahatlayacak ama orta ve uzun vadede altından kalkamayacağı bir tazminat ve bedelle karşı karşıya kalacaktı.

Mesela bu tasarıya göre Rumlar sadece kaybettikleri gayrimenkulleri için değil menkulleri için de dava açabileceklerdi. Buna göre yarın bir Rum, 1974 öncesine ait bir fatura ile Mal Tazmin Komisyonu’na başvurup; “1974’te benim elmaslarım kayboldu. Bedelini istiyorum” diyebilecekti.

Ve yine mesela Rumların 1974’ten sonra ev ve iş yelerini kullanamadıkları için tazminat talep edebileceklerdi. Hesaplamalara göre sadece kullanım kaybından doğacak tazminat 30 milyar dolar civarında bir para idi.

DP bu tasarıya onay veremeyiz dediğinde CTP; “Bunu bizimle konuşmayın. Bizden bu tasarının virgülüne dahi dokunmamamız istendi. Gidin Türkiye’yi ikna ediyorsanız edin ve değişikliklerinizi yapın.” Diyerek ortağına Ankara’yı gösterdi.

Arabacıoğlu başkanlığında ki DP Heyeti, Ankara’ya gitti ve çok sert tartışmaların yaşandığı bir dizi toplantıdan sonra muhataplarını ikna etti. Heyet Lefkoşa’ya döndü tasarıda gerekli değişiklikleri yaptı. Yasa Meclisten geçti. Şu anda AİHM’nin kabul ettiği ve bizi rahatlatan kararların üretilmesine dayanak olan Mal Tazmin Komisyonu bu uğraşların sonucudur.

Demek ki Türkiye’nin önerileri yahut paketleri tartışılabiliyor. Kıbrıs Türkü’nün haklı iradesi doğrultusunda değiştirilebiliyor.

Demem O ki, sabırlı olmalı ve Türkiye’de ki gelişmeleri dikkatle takip etmeliyiz. Geçmişte “Paketi imzalayalım. Uygulamazsak da bir şey olmaz. Anavatan-Yavruvatan Edebiyatı ile Türkiye yetkililerini nasılsa ikna ederiz” anlayışı, ülkeyi ve ikili ilişkileri bu hale getirdi.

Demem o ki her şeye muhalefet etmeyi ve ön yargılarımızı bir kenara bırakalım. Mevcut Hükümet iyi niyetle bir şeyler yapmaya çalışıyor. Karaya oturan bu gemiyi yüzdürmeye çalışanlara karşı birazcık güven ve destekten bir şey kaybetmeyiz. Birbirimizi yiyecek bol zamanımız olacak nasılsa.