TÜRK DONANMASININ HAREKET ETMESİ

Kıbrıs seferine katılan Türk donanmasının, 25 kadırgadan oluşan öncü filosu 1570 Martının ortalarında Murad Reis komutasında İstan-bul’dan hareket etti. Bener Hakıı Hakeri bu filonun görevinin Rodos’ta üslenmek ve düşmanın Kıbrıs’a yapabileceği yardımları önlemek, Türk kıyılarına girişilecek saldırıları engellemek, düşman deniz kuvvetleri ile ilgili bilgi toplamak olduğunu belirtmektedir.(1)

Piyale Paşa, 17 Nisan, 1570’de 65 Kadırga ve 35 Kalyondan oluşan ikinci filo denize açılarak, Girit’e hareket etti. İkinci filonun görevi yolda veya Girit’te düşman donanması ile karşılaşırsa, saldırıp yok etmekdi. Piyale Paşa, 28 Mayıs, 1570’de Rodos Adasın’da bulunan Türk donan-ması ile birleşdi.

Kara ordusunu Kıbrıs’a çıkarmakla görevli üçüncü filo, Kaptan-ı Derya Müezzinzade Ali Paşa komutasında 16 Mayıs, 1570’de Padişah II. Selim Han’ın da katıldığı bir törenle denize açıldı. Başkomutan Mustafa Paşa da bu filoda idi. Bu filoda 40 nakil gemisi (asker, yiyecek, top ve cephane), 40 hayvan taşımaya uygun gemi, 12 çektiri, 10 Mavna ve 80 Kadırga vardı. Üçüncü filoya, birinci ve ikinci filonun katılması ile 360 parçalık Türk donanması Finike’de birleşdi.

Türk donanmasının 80 parçası Finike’den ayrılarak, dal Mehmet Bey’in komutası altına verildi. Dal Mehmet Bey, Kıbrıs seferi süresince Anadolu Limanlarından Kıbrıs’a yiyecek ve cephane taşımakla görevlen-dirildi.

Donanma komutanı Piyale Paşa Finike’de beklerden, istihbarat ama-cıyla Kıbrıs’a Çolak Mehmet komutasında 20 Kalyondan oluşan küçük bir keşif birliği gönderdi. 20 Haziran günü yola çıkan Türk keşif birliği, Baf sahillerindeki Lara denilen bölgeden karaya çıktı.

Bener Hakkı Hakeri ve Ahmet C. Gazioğlu buraya kadar aynı görüş-te birleşirken, bundan sonrasında ayrılmaktadırlar. Bener Hakkı Hakeri Çolak Mehmet komutasındaki Alessadretta adındaki sahil kentini tahrip etmelerini, sırtları aşarak Poli ve Hirsofo’yu aldıklarını, 20. asırda bile burada verilen şehitlerin mezarlarının görüldüğü, Poli Camisi arkasın-daki mezarın bunlardan biri olduğunu belirtmektedir.(2).

Ahmet C. Gazioğlu ile Lala bölgesindeki Venediklilerin kıyıya çıkan Türklere saldırdıklarını, karşılıklı çatışma sonunda askerlerimizin bir kıs-mının öldürüldüğünü, diğer kısmınında esir edildiğini kaydetmekte-dir.(3).

Ahmet C. Gazioğlu özellikle batılı kaynaklardan geniş araştırma ve inceleme yapmakla tanınan bir araştırmacı yazardır. Gazioğlu batılı kay-naklara ve Graziani’ye göre Çolak Mehmet çıkartmasını şöyle aktarmak-tadır:

“500 kişilik bir öncü birliği Ada hakkında bilgi toplamak için Siroc’-un (Çolak Mehmet) komutası altında Lara’ya çıktı. Bu öncü birliği bazı köylüleri yakalayıp esir aldı, bazı köyleri yaktı. Fakat biraz içerlere doğ-ru ilerleyince Epirot Süvarileri ile karşılaştı. İki taraf arasında çıkan ça-tışma sonucu Siroc’un askerlerinden 11 kişi öldürüldü. İkisi esir alındı. Bunun üzerine Siroc’un

adamları gemilerine binip kaçtı. Türk öncü birli-ğini yenen süvari birliğinin komutanı Zanocnio, öldürülen düşman askerlerinin kafalarını mızraklara takarak Lefkoşa’ya geldi. Elde edilen iki esirden Türk ordusunun Finike’de olduğu öğrenildi. Oradaki Türk do-nanmasının çok büyük olduğunu, gemilerin bol miktarda erzak ve yiye-cekle Kıbrıs’a doğru yola çıkacaklarını bu 2 esirden öğrenen Venedik Yöneticileri endişe ve paniğe kapıldı.(4)

Venedik süvari birliği konutanı Zanocnio, şehit edilen askerlerimizin kesik başlarını ve iki Türk esirlerini alıp Lefkoşa’ya gittiğinde, Kıbrıs Genel Valisi Dandola tarafından ödüllendirileceğini ümit eder. Takdir-i İlâhi Türklerle savaşırken ölen atı için bile Zanocnio’ya bir kuruş veril-memiştir. Excerpta Cypria 131. Sahifesinde Zanocnio’nun Lefkoşa’da büyük bir hayal kırıklığına uğradığını kaydetmektedir.

Türk donanması 30 Haziran 1570’de Finike’den Kıbrıs’a doğru hare-ket eder. Padişah II. Selim Han’ın çok sevdiği, aşık olduğu Akdenizin in-cisi Kıbrıs’a, bir an önce çıkmak ve fethetmek arzusuyla Türk ordusu ya-nıp tutuşuyordu. Türk Donanması Baf önlerinden geçerek, 1 Temmuz’da Limasol önlerine demirlendi.

LİMASOL’UN FETHEDİLMESİ

Türk donanması, keşif amacı ile bir Türk birliğini piskobu körfesi kı-yılarına ve Evdim Limanına çıkardı. Bunlardan keşif kolları oluşturuldu. Türk birliği Evdim Limanında küçük bir direnişle karşılaşdı. Evdim Li-manı yanındaki şehit mezarları o zamandan kalmadır.

Limasol önlerine demirleyen Türk donanmasının heybeti karşısında, Venedik askerlerinin bir anda cesaretleri kırılıp, yüreklerini korku kapla-dı. Arkasından onları hayret, endişe ve panik sardı. Milis birliği korku-dan Venedik askerleini korkudan yalnız bırakıp evlerine kapandılar. Ver-gi Bedevi bunun nedeninin, milislerinin bir kısmının Türklerle girişile-cek bir savaşın başarısız olacağına inanmaları, kısminın da Türklere bir kurtarıcı gözü ile baktıklarını, Türk yönetimi altında, özledikleri huzura, adalete ve güvenliğe kavuşacaklarına inanmaları olduğunu belirtmekte-dir.(5)

Ay ışıklı bir gecenin sabahında 2 Temmuz günü Türk ordusu Lima-sol’a çıkmağa başladı. Çok az bir direnişle karşılaşdı. Türk donanması aynı gün 40 gemi asker çıkardı. Bir türk birliği çevre güvenliğini sağla-mak için Ada içlerine doğru gitdi. Bu birlik bin atlı (polezmizya) da Ve-nedik askerleri ile çarpışmaya girdi.

Limasol’a hakim durumda ve kıyıya yakın olan Leftari kales burcuna çekildi. Barış yolu teslim olanlara bir örnek olarak, Limasol ve Lfetari kalesindeki askerlerin, halkın canına ve malına dokunulmadı.

LARNAKA’NIN FETHEDİLMESİ

Limasol2un alınmasından sonra Türk ordusu karadan ve denizden Larnaka’ya hareket etdi. Türk ordusu hiçbir direnişle karşılaşmadan Lar-naka’yı zaptetdi.

Calipio’ya göre karadan Larnaka’ya karadan hareket eden askerleri-mize, bir Rum Papaz kendi istemi ile gönüllü olarak klavuzluk yapıyor-du. Yalnız bu olay bile Ada’daki Ortodoks Rumlar’ın, Türk ordusunu Venedik zaliminden bir kurtarıcı gibi gördüklerini ve büyük bir sevinçle karşılaştıklarını göstermektedir.

Asıl Türk çıkartması 4 Temmuz günü güneş daha doğmadan Larna-ka’ya yapıldı. Asker, ağır toplar, savaş araç ve gereçleri Larnaka’ya çı-karıldı. Ada’nın içlerine doğru düşmanın güçlerini saptamak amacı ile öncü birlikler gönderildi.

LEFKARA KALESİ’NİN FETHEDİLMESİ

“Katolik Venediklerin” köle gibi davrandıkları “Ortodoks Rumlar” Türk ordusunun Limasol ve Larnaka’yı fethetmelerini büyük bir sevinçle karşılamışlardı. Onlar için Türk ordusu, Venedik baskı ve zülmünden kurtuluş, yani özgürlükdü. Bunun için Türk ordusunu büyük bir sevinç, umut ve kurtarıcı olarak karşıladılar.

Larnaka ilçesine bağlı Lefkara’dan yaşlı bir Rum yağcı gelerek, Türk birliğini köyüne davet etdi. Yaşlı Rum Venediklilerin halka zulüm ve baskı yaptığını, Türk ordusu köylerine gelirse yardım edeceklerini, Lef-kara’nın tam karşısında Venediklilere ait terk etilmiş bir kale olduğunu söyledi.

Türk birliğinin komutanı, bunun bir düşman tuzağı olup olmadığını, söylenenlerin doğruluğunu araştırmak ve emin olmak istedi:

“Bugün köyüne git. Yarın yağ yüklü bir katır daha ve giydiğin elbi-seden bir kat daha yanında getir.”

Yağcı ikinci gün istenilenleri getirdi. Bir Türk subayı getirdiği elbi-seleri giyerek, yağcı kıyafetinde köye gitdi. Yağcının söylediklerinin doğru olduğunu saptadı. Bunun üzerine durum Başkomutan Mustafa Pa-şa’ya bildirildi.

Yağcı ile birlikte Lefkara’dan gelen bir heyet teslim olduklarını söy-ledi. Türk birliği, heyetle birlikte Lefkara’ya gitdi. Lefkaralılar, Türk bir-liğine kaleyi gösterdiler. Kaleye giden su kesilerek, içerdekiler teslim ol-maya zorlandıktan sonra fetih gerçekleşdi.

Lefkoşa’daki Vevedik Yönetimi, Lefkara Rumlarının Türk ordusuna teslim olup, öncülük ederek kalenin fethine neden olmalarından son der-rece rahatsız olur. Yapılan toplantıdan sonra Lefkarıların cezalandırılma-sına karar verir. Yüzbaşı Meaduce Dimitri Lapkari komutasındaki 100 atlı ve 600 yaya askerden oluşan bir Venedik birliğine, tüm Lefkara köy-lülerini kılıçtan geçirip cezalandırmak görevi verilir. Venedik yönetimi, gönderilen askerler eğer katliam emrini yerine getirmeyceklerse, Lefko-şa’da rehine alınan ailelerinin kılıçtan geçirilmesi ile tehdit edilir.

7 Temmuz, 1570 gecesi geç vakit Lefkara’ya giren Laskari komuta-sındaki Venedik birliği, gece uykuda kadın, ihtiyar, genç, yaşlı ve çocuk ayırmadan 400 köylüyü kılıçtan geçirir.kadın ve çocukların bir kısmını da kaçırır.

Bundan zafer sarhoşluğu içinde giren Laskari komutasındaki asker-ler, yakındaki Türk birliğine de saldırır. Kısa süren şiddetli bir çarpışma-da bir çok Venedik askeri ve Laskari’nin atı da öldürülür. Yenileceğini anlayan Laskari askerlerine geri çekilme emri verir.

İki İtalyan tarihçi Calepio ve Graziani Lefkara katliamını Venedikli-ler’in yaptığını itiraf etmekte, katliam yapıp köyü yakıp yıkan Venedik birliği komutanı Laskiriden “kahramanm bir subay” diye söz etmektedir-ler. Kıbrıs’taki savaşa Venedikli bir rahip olarak katılan Calepio, Lafkara katliamını şöyle anlatmaktadır:

Türk ordusunun Lefkara köyünün Rum papasının rehberliğinde Lef-kara’ya (Lefkoşa’nın güneyinde bir köydür.) ulaştığını belirten Calepio, surlarıi hendekleri, hücum silahları veya savunma silahları olmayan köy sakinlerinin mecburen bağlılık sözü verdiğini iddia etmektedir. Calepio Venedikliler’in bu durumu derhal haber aldığını belirterek Lefkara katli-amını şöyle anlatmaktadı:

“… Yüzbaşı Meaduca Dimitri Lascari, hafif süvari bölüğü ile köyde-ki tüm genç ve yaşlıları kılıçtan geçirmek ve köyü ateşe vermek için gönderildi. Bu gözü pek subay Lefkaralılar’ı itaate boyun eğdirdiktan sonra düşmanla bir daha buluşabilmek olasılığına çok hevesli idi.(6)

Ancak Calepio “Bizim Süvari Komutanı, tüm ordusu ile Lefkoşa’ya çekilmişti. Ve orada katliam gününe kadar kaldı” diye bildirdiği yüzbaşı Lascari’nin Türkler’in zorla “bağlılık sözü” aldığını iddia ettiği Lefkara-lılar’ı “neden imha ettiği” sorusuna cevap vermemektedir.

Tarihçi Grazioni, Colepio’dan da çok katı bir biçimde Lefkara katlia-mını yapa Venediklileri savunmaktadır. Graziani’nin tam bir İtalyan Faşisti gibi hareket ettiği aşağıdaki satırlardan çok daha iyi anlaşılmakta-dır:

“Kıbrıs’ın yerli halkı, Venedikli soyluların kendilerine karşı olan kö-tü davranışlarından bıkıp usanmışlardı… Lefkara halkı, daha avantajlı koşullar nedeniyle imansız kafirlere (Müslüman Türklere) teslim olmuş-lardı; bazı diğer bölgelerde Lefkara’lıları örnek alarak örnek alarak aynı biçimde davrandılar. Lefkoşa’daki Venedik yönetimi, oluşturacağı kötü sonuçları önlemek için bu hareketi cezalandırmak zorunda kaldığından bölgeye Demetrius Lascaris komutasında bazı birlikler gönderdi. Lasca-ris, Lefkara’ya gidip karanlık bir gecede, ani bir baskınla yataklarında u-yuyan köy halkını, bir tekini bile bağışlamadan, boğazlarını keserek öl-dürdü ve köyü yaktı. Bu dehşet verici ceza, civar ve komşu köylerin hal-kı için korku saçan bir uyarı oldu. Böylece yerli halkın görevleri dışına çıkmamalarını sağladı.(7)

Ahmet C.Gazioğlu Lefkara’da yer alan bu acı olaya benzer katliam-ların, Venediklilerin Türk ordusuna karşı direnmeleri çağrısına uymayan Ada’nın diğer kasaba ve köylerinde de tekrarlandığını belirmektedir.(8)

Kıbrıs’ın fethi tamamlandıktan sonra, Başkomutan Mustafa Paşa’nın öğüt vermesi üzerine, padişah fermanı ile ayrıcalık verildi. Padişah fer-manı ile Lefkaralılar, devlete vergi vermiyor, kendi aralarından yerel yö-netim memurlarını görevlendiriyor ve adliyesini de atamak yetkisini kazanıyorlardı.