Turizm sektörü ülkemizin ana can damarlarından biri olmanın ötesinde en önemlisi.

Ambargolar altında açık hava hapishanesinde yaşamaya mahküm edilen Kıbrıslı Türklerin ekonomisi ayakta tutan en önemli sektör 10 bine yakın çalışanı ile turizmden bir başkası değil.

Ve turizm sektörü deyim yerindeyse “kendi yağı ile kendi ciğerini kavurmaya” delikte devam ediyor.

Ancak Covid-19 salgını ile birlikte makro ve mikro ekonomilere dair tüm ezber ve dengelerin alt üst olması turizm sektörü için 2020’nin kayıp yıl olmasını da beraberinde getirdi.

Ve geçen sürede anlık kararlar ve/veya tüm yönleri ve ilgili tüm paydaşların görüşleri ile birlikte kararların alınma refleksinin gösterilememesinin cezası ne yazık ki bugün turizm sektörü çekmekte.

10 bine yakın çalışan sayısının aile bireyleri ve dolaylı etkilediği diğer alanlar da göz önünde tutulduğunda turizm sektörünün 100 bine yakın kişinin hayatına ve geçimine etki ettiği unutulmamalı.

Ve turizmin ülke ekonomisinin stratejik önemini tüm çıplaklığı ile rakamlar ortaya koymakta.

Covid19 ile tüm ezberler ve dengelerin alt üst oluşu 2020 yılını kayıp yıl yapmış olsa da, aşının bulunması ile birlikte normalleşmenin başlayacak olması ise 2021 yılınıülke turizmi için fırsat yılı yapabilir.

Dünya Ulaşım ve Turizm Konseyi (UNWTO) Covid-19 nedeniyle turizm sektöründe 30 ila 50 milyar dolar arasında bir zararının olduğunu açıklarken en büyük gelir kaybının ise Asya-Pasifik bölgesinde yaşanacağını ve Asya genelinde turist sayısının yüzde 12 azalmasının beklendiği tespiti turizm sektörünün uğradığı zararı tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermekte.

Ve tüm yaşananlar temelinde ülke turizmi kendine yeni bir yol bulmak zorunda.

KITOB ve diğer tüm paydaşların salgın döneminin başladığı ilk günden itibaren dikkat çektiği tehlikeler ve ön görülerin gerçekleşmeye başlaması ise turizm sektörü için “çanların” çalmaya başladığının en büyük göstergesi.

Hükümet ve özellikle Turizm Bakanlığı KITOB ve sektörün sesine kulak vermek zorunda.

UBP-YDP-DP Hükümeti, Turizm Bakanlığı ve KITOB ile tüm paydaşların ortak yol haritası ile turizm politikaları ile krizi fırsata çevirecek adımların atılması ile mevcut durumu da koruyarak yeni bir dönemi başlatmak zorunda.

Böylesi bir yeni dönemi başlatacak deneyim ve duruş ise yıllardır “kendi yağı ile kendi ciğerini kavuran” turizm sektörünün en büyük zenginliği.,

Ve böylesi bir zenginlik ile birlikte yürüyecek siyasi iradenin ise ilk önce ani kararlar ve günü kurtaracak tedbirlerden öte sorunlara kalıcı çözümler üretecek bir duruşu ortaya koyması elzem.

Dünya genelinde destinasyonlar özel örneğinde yaşanacak olan küçülmelerin Kuzey Kıbrıs için bir fırsata döndürülmesi ise sadece ve sadece ortak yol haritası ile hayalden gerçeğe dönebilecek bir olgu.

Yeter ki devlet ve devlet erkini elinde tutan iktidarlar kararları ile yüzlerini turizm sektörüne dönmesinler.

Turizm yeni yol haritasını beklerken elini çoktan taşın altına koymuş durumda.

Sorumluluk ve ödev ise Hükümetin.

Devlet ve devlet erkini elinde tutan Hükümetin ise yapması gereken tek şey gölge etmekten öte sektörün sorunları aşması için hamilik yapmak.