Sağlıkta sistem tıkandı.

Yürümüyor artık amiral gemi,

Yan yattı…

Sağlıkta hezimet devletin, zafer özelin oldu.

Yoğun bakım hizmetlerini, apartmandan bozma hastanelerden almaya boyun eğdi devlet.

Koskoca ülkede, hala Ankara’daki düzen laboratuvarına gidiyor testler.

Devlet, merkez laboratuvar olma özelliğini kaybetti kaybedecek…

Tarihi geçmiş ilaçların nasıl imha edileceğini bir yana bırakalım, tıbbi atıkların akıbetini soran bile yok! Kimin ameliyat atığını nereye atıyoruz belli değil!

Kim AIDS’li kim değil bilmiyoruz ülkemizde.

Bulaşıcı hastalıkların doğru düzgün kaydı yok!

Kanser vakaları zirvede!

Tetkik tarihleri aylar sonralarına verilirken,

Haftada 10 ameliyatı olduğunu yazan doktor ‘’çok yoğun’’ olduğunu ilan ediyor ne hikmetse!

Yurt içi sevk giderleri bir hastane parasın aeşdeğerken,

Yurt dışı sevkler ise ‘’komisyon masasında’’ paylaşılıyor!

Casinolarda canlı poker, rulet oynanırken,

Kurullarda benzer ruletler dönüyor, ortaya konulurken hastanın sağlığı ve hayatı!

Kazanan hep başkaları, kaybeden ise hep hastalar bu sağlık kumarında…

Kamu doktorlarının malum kesimi adeta özerkliğini ilan etmiş devlette!

Kimi özel laboratuvar sahibi, kimi özel hastane, gücü yetmeyen ise girmiş özel hastanenin yönetim kuruluna!

Devlet babanın ek mesaileri otomatiğe bağlanmışken, asıl ‘’ek’’lemeleri özelden götürmekle meşgul aynı kesim!

‘’Eserinizle övünün!’’ demişti eskilerin Tıp-İş Başkanı, yenilerin CTP genel başkan aday adayı Sayın Dr. Sıla Usar İncirli.

Acillerde Paracetamol şurup bulunmamasını grev nedeni ilan ederken, kanser ilaçlarının temin edilemeyişini ise görmezlikten gelmeyi başarmıştı meclisin yüksek koltuklarında! ‘’Mavi grev önlüğünü’’ Meclis’e götürmeyi unutmuştu anlaşılan.

Peki ya ondan önceki Tıp-İş Başkanı?

Sağlıkta özelleştirmenin ihanetini kaleme alırdı hep.

Sendikal mücadelenin yükseltilmesi gerektiğinden dem vururdu yıllarca!

Sosyalist yaklaşım kurtaracaktı sağlık sistemini ülkemizde!

Bu yüzden grev gerekiyordu Çav Bella’lar eşliğinde!

Sermayeye değil emeğe hizmet sloganlarıyla çıkılıyordu yollara!

Ta ki,

Ülkemizdeki tek Türkiye sermeyeli hastanenin kadrolu personeli olana kadar…

Sağlığın tam gaz özele peşkeş çekildiği,

Devletin içinin boşaltıldığı,

Hastanelerin kaderine terk edildiği,

Sevklerde komisyonların havada uçuştuğu,

Eksik kadroların doldurulmadığı,

Çalışma koşullarının giderek kötüleştiği,

Uzmanlık kadrolarının tanıdıkların çocuklarının keyfine göre açılmaya devam edildiği,

Bu sağlıksızlık ortamında,

Tıp-İş kalkıp da cesur ve dirayetli bir şekilde grev yapar mı?

Yapmaz!

Yapamaz!

Böylesine bir beslenme ortamında, uyuyan dev uyandırılmaz!

Ne sendikal mücadeleyi yükseltir ne de grev falan yapar Tıp-İş!

Ne zaman, Genel Sağlık Sigortası, tam gün ve kamu-özel ayrımı gündeme gelirse,

Ne zaman, nemalanma ortamlarını kaybedeceklerini anlarlarsa,

İşte o zaman grev yapar Tıp-İş,

Sağ ellerini ceplerinden çıkarmaya bile gerek duymadan,

Sol ellerini yumruk yapıp havaya kaldırırlar hep birlikte!