Önce toparlanıyoruz diye yola çıktılar...

Güzel bir isimdi doğrusu!

Çünkü bu ülke iyiden iyiye dağılmıştı...

Tel tel dökülüyordu!

Hırsızlık, arsızlık, yolsuzluk tavan yapmıştı...

Partizanlık en üst düzeydeydi!

Parti rozeti olmayan gençlere devlet kapısı sanki de haramdı...

Bunun için toparlanmak gerekirdi!

Çirkefleşmiş sistemi yeniden inşa etmek...

Gelin görün ki bir türlü toparlayamadılar memleketi!

Sadece seyirci kaldılar...

Sonra o gitti temiz toplum geldi!

Kulağa da çok hoş gelen bir isimdi bu...

Vatandaş kirlilikten bıkıp usanmıştı!

Kirleri temizleyip, hatta onları deşifre edip tertemiz yepyeni bir sistem kurmak...

Kim istemez ki böyle bir şeyi!

Ama temiz toplum için tek bir tuğla koymadılar...

Kirlilik devam ediyor!

Temiz toplum projesi de bitti yitti gitti...

...

Bütün bunlar olmadı siyasi parti oldular...

Halkın partisi olacağız iddiasıyla kolları sıvadılar!

Çünkü mevcut partilerin hiçbiri de halkın yanında olmadılar...

Bu konuda büyük bir boşluk vardı ve boşluğu görüp ilk seçimde çok da iyi bir sonuçla meclise girdiler!

Bakanlıklar aldılar...

Şu ana kadar da pek fazla halkın yanında olamadılar!

Geçmişte söyledikleri lafta kaldı, hayal kırıklığı yaşattılar...

Hükümet kurup hükümet bozdular!

Daha da ileri gidip Saray’a talip oldular...

Çok hızlı bir yükselişti bu!

Önce toparlamak, sonra temiz toplum ve halkın yanında olan bir parti...

Ama geldiğimiz nokta beklediğimiz noktanın çok ötesinde kaldı!

...

Dün sabah Kalkınma Bankası’na iki yabancı isim geldi...

Birisi inşaat mühendisi!

Diğeri tarihçi...

Biz burada istihdam edildik dediler!

Birisi mühendis olarak görev yapacaktı, diğeri insan kaynaklarında...

Göreve de başladılar dün itibarıyla!

Sözleşmeli olarak...

Sonuçta Kalkınma Bankası da bir devlet kapısı!

Bir kere girdin mi içeri artık kimse çıkaramaz seni...

Yeter ki dayın olsun bir yerlerde!

Gençler devlet girecek diye yıllardır sınavda terlerken onlar bir telefonla iş sahibi oluverdiler...

Tek bir soru, tek bir sınav ya da mülakat yapılmadan girdiler o kapıdan girdiler içeri!

Birini hükümetin büyük ortağı gönderirken...

Diğeri küçük ortağın isteği!

Bir senden bir benden meselesi...

Hani toparlayacaktınız memleketi!

Tertemiz bir toplumu uzaydan birisi mi vaat etmişti...

Hani partisel değil toplumsal çıkarlar önemliydi!

...

Tam bir fiyasko...

Ayrıca hayal kırıklığı!

Vatandaş zaten boşuna demiyor...

Gelen de aynı giden de aynı diye!

Seçim yasaklarına sadece 20 gün kala bu ülke insanına bu mu reva?

Para yok tedavi de yok!

Sağlıkta son günlerin en büyük sıkıntısı yaşanıyor...

Yıllardan beridir Türkiye hastanelerine ödenmeyen paralar!

Biriken borçlar...

Sonunda alınamayan randevular!

Türkiye’de bazı hastaneler artık KKTC’den hasta kabul etmemeye başladılar...

Oysa hemen her birinin kendine göre uzman oldukları çok iyi şifa dağıtan bölümleri var, rağbet de görüyorlar!

Ama borç o kadar büyük ki, belli  ki ümidi kesmişler, daha fazla alacaklı duruma düşmemek için yeni hasta kabul etmiyorlar...

Bunu yazılı olarak verin diyenlere de yazı filan vermiyorlar!

Kim bilir belki de diplomatik skandallar yaşanmasın diye...

Ya da kibarlık düşüncesiyle!

Bu ne yazık ki artık Sağlık Bakanlığı’nın sorunu olmaktan çoktan çıkıp bu devletin sorunu hale gelmiştir...

Hele de son günlerde ana-yavru hikayeleri fazlasıyla okunmaya başladı ya!

Hadi bakalım açın elinizi yine anaya...

Bazı hastaneleriniz bizim hastalara bakmak istemiyor diye!

Sonuçta onlar da haklı...

Para yoksa tedavi de yok dünyanın her yerinde!

Okur şikayeti

2 bin TL ile geçinilir mi?

Bir okurumuz mesaj göndermiş;

“Levent bey merhabalar, bir kez daha rahatsız ediyorum.

Zamlarla ilgili yazınızı okudum toplum adına teşekkür ederim.

Sizden ricamız sosyal yardımdan maaş alanların da sesiniz olmalıdır!

Bizlerin durumu ne olacak bu aydan itibaren 2 bin lira alacağız ama bu parayla nasıl geçinir nasıl çocuklarımızı okuturuz, bunun imkanı yok.

Bizlerin sesi olmaya devam etmenizi bekliyoruz...”

Bu yazı üzerine çok fazla yorum yapma gibi bir şansımız yoktur!

Diyecek bir şey bulamıyoruz...

Elbette 2 bin TL gibi bir rakam komik ötesidir ama bunu söylerken bile devlet kaynaklarının içler acısı durumunu göz önünde bulundurmak gibi de bir zorunluluğumuz var!

Çıkarı olan kimler?

Et kaçakçılığı malum artık moda haline geldi bizim ülkede...

Aracılar polis tarafından yakalanıyor!

Ama eksik olan et kaçakçılığını asıl kimler yapıyor...

Bunlar niye enselenmiyor!

Bakan Oğuz geçenlerde kendi ağzıyla açıklamıştı;

Menfaat ve çıkar ilişkileri var diye!

İşte asıl mesele de bu zaten...

Bu işten kimler menfaat sağlıyor!

Enseleri bu kadar mı kalın da bir türlü kimse enseleyemiyor...

Onlar enselenmedikçe de bu işlerin sonunu gelmesini beklemek biraz saflık olur değil mi?

MESAJ KUTUSU

Sayın Fuat Türköz ÇİNER, MDP’nin 26 Nisan’da yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylık teklifine sıcak baktığınızı konuşuluyor. Ülkenin sevilen şahsiyetlerinden birisi olarak niye olmasın ki? Hayırlara vesile olsun diyelim!

...

Sayın Kudret ÖZERSAY, Kalkınma Bankası’na dün iki yabancı kişi giderek istihdam edildiklerini söylediler ve işe de başladılar! Bir onlardan bir de sizden meselesi yani! Hani geçmiş hükümetlerin yaptığı yanlışları yapmama sözü vermiştiniz, unuttunuz mu yoksa!

...

Sayın Ali PİLLİ, geçmiş hükümetler döneminde Türkiye hastanelerine biriken borçlar nedeniyle vatandaş bir çok hastaneden randevu alamamaya başladı. Bu konuda acil eylem planı hazırlamanız ve gecikmeden devreye koymanız bekleniyor!

...

Sayın Hasan TAÇOY, dün itibarıyla çok yakınınızda olan birisini Kalkınma Bankası’nda istihdam ettirmişsiniz. Ha keşke devletin eşitlik ilkelerini göz önünde bulundurup bu tür istihdamları tüm gençlerimize açık tutsanız, fena mı olurdu yani!

...

Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, Lefkoşa’da bir casino işletmesi önce öğretmenlerin park yerini kiraladı şimdi de büyük park yerini kiraladı diye duyduk. Umarız okulların koridorlarına kadar girmezler zira artık bu iş zıvanadan çıkmış durumda...

...

Sayın Ahmet SENNAROĞLU, hakkınızda çok hayırlı bir şey öğrendik, hayırlara vesile olsun, bir ömür boyu mutluluklar dileriz. Bu arada anjiyo da temiz çıkmış, sağlıktan öte bir şey daha yok değil mi?

...

Sayın Kaya TÜRKMEN, emekli olduktan sonra gayet rahat olduğunuz gözlerden kaçmıyor ama ha keşke burada görev başındayken de bu kadar cesur ve şeffaf olsaydınız resmen kahraman ilan edilirdiniz! Buna da şükür diyelim artık!

...

Sayın Afet ÖZCAFER, bakanlıkların neden bu kadar değerli olduğu konusunda ip uçları verseniz de tam olarak ifade edemediniz değil mi? Ha keşke bir amazon rahatlığıyla daha çok konuşun yanında bir de isimler verseniz. İyi bir amme hizmeti yapmış olurdunuz!

...

Sayın Rifat GÜNAY, Merkez Bankası Başkanı olarak bayı devlet bankalarının yönetim kurullarındaki bazı şahısların görevlerine uygun olmadıkları yönünde ihbarlar yapılmaya başlandı. Üstlerine gidecek misiniz yoksa siz de seçimlerin geçmesini mi bekliyorsunuz!

...

Sayın Ali ÇAYGÜR, Sağlık Bakanlığının çiçeği burnunda yeni müsteşarı olarak görev ve sorumluluklarınız görünenden çok daha büyük boyutlara ulaştı. Hele de Türkiye ile ilişkiler ve bazı kararlarda top tamamen sizin omuzlarınızda. Taşımakta güçlük çekmezsiniz değil mi!