Türkiye Maarif Okullarının, Kuzey Kıbrıs’ta eğitime başlayacağına dair en yetkili ağızlardan açıklamalar toplumsal vicdanda ve kamuoyunda yeni tartışmalara gebe.

Kritik Cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde, Türk yetkililer tarafından yapılan benzer açıklamalar ve tepkiler aslında Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya dolaylı destek niteliğinde.

Kıbrıs Türkü’nü tüm dokularına kadar tanıyan ve yakından takip eden, Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin, çatışma siyasetinin seçimlerde en fazla Mustafa Akıncı’ya fayda sağlayacağını görmekten de aciz olmadıkları gün gibi ortada.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğinin Mustafa Akıncı’ya döndüğü iddia etmek bugünden sonra artık bir komplo teorisi olmaktan çıkmakta.

Neden Mustafa Akıncı sorusu ise ayrı bir yazının konusu elbette ancak Doğu Akdeniz’de hidrokarbon yataklarının bölüşülmesinde “Kıbrıslı Türkler masada koz olarak pazarlık objesi yapıldı ve Kıbrıs satıldı” ve benzer eleştirileri göğüslemeyi Ankara Hükümeti ancak Mustafa Akıncı’nın yeniden seçilmesi ile sağlayabilir.

Kısaca, Kıbrıs meselesinde “tüm kesimlerin ağzını sulandıran” doğalgaz motivasyonunun da “duygusallığı !” ile  verilecek olası ödünlere dair Türk kamuoyuna sunulacak bir “günah keçisi” arayan Ankara hükümeti için Mustafa Akıncı biçilmiş kaftan.

Ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri, yeni bir varoluş sınavı, Kıbrıslı Türkler için.

Ve Kıbrıslı Türklerin yabancı olmadığı bir mücadele, Türk Devleti ile asla ters düşmemek ancak Ankara Hükümetleri ile de gerektiğinde kavga etmek.

Türkiye Maarif Vakfı okullarının Kuzey Kıbrıs’ta açılacak olduğunu Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın en yakınındaki isim olan Fuat Oktay tarafından açıklanması, Kıbrıslı Türkler için yabancı olmadıkları mücadelenin yeni öznesi olmaya aday.

Ancak, Türkiye Maarif Okullarının açılmasından önce, Türkiye Cumhuriyeti-KKTC ilişkilerini güçlendirecek projelere imza atmalı her iki ülkenin iktidarları.

Ortak tarih, ortak kültür, ortak geçmiş ve gelecek ruhunu daha da güçlendirmek birincil amaç olmalı.

Ki bu ruh, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kıbrıs’ı bıraktığı günden 1974’ün 20 Temmuzuna kadar Kıbrıslı Türklerin mücadelesinin, ada topraklarını vatan olarak görmekten vazgeçmemesinin, sabrının ve inancının temeli oldu.

En büyük desteği de adına ister ana vatan ister ata vatan densin, hep Türkiye’den gördü.

Ve soruyoruz, KIBRIS MANŞET olarak, KKTC’de Maarif Vakfı okullarını açmanın zamanı neden şimdi ve ne kadar elzem?

Türk kültürünü ve eğitim sistemi ile birlikte Anadolu’nun tüm değerler birikimini dünyanın özellikle azgelişmiş ve mazlum milletlerine bir kurtuluş yolu olarak sunmak gayesi ile kurulan Maarif Vakfı Okullarının, en son açılması gereken bir coğrafya Kuzey Kıbrıs.

Ve Kuzey Kıbrıs’ın en son ihtiyacı olan şey de Maarif Okullarının açılması üzerinden yaşanacak tartışmalar ile kamplara bölünmek, kritik Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair Ankara seçim malzemesi yaratmak.

Maarif Vakfı Okullarının diğer bir misyonu ise yabancı ülkelerdeki FETÖ okullarını devralmak.

Terör yasasının geçirilmesinde, FETÖ ile mücadelede ve yasanın geçmesinin ardından gerekeni yapmakta KKTC yetkililerinin olması gerekenden daha yavaş davrandığı da bir gerçek.

FETÖ ile birlikte hareket eden her kim ise hak ettiği cezayı da bir an önce alması gerektiği de ortada.

Milli kimlik ve kültürün yeni kuşaklara aktarılmasında Milli Eğitim sistemi ve müfredatı uygulamakla sorumlu olan Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı ile gelmiş geçmiş tüm Bakanların da sınıfta kaldığı itiraf edilmesi zor da olsa bir diğer ülke gerçeği.

Keza YÖDAK’ta yaşananlar ayrı bir ibret vesikası.

Milli Eğitim ve yükseköğretim alanında yaşananlardan sonra bir güven bunalımının doğmasında da yerden göğe kadar haklı, Türk Devleti.

Tüm bunlara rağmen, Başkan Recep Tayyip Erdoğan ile AKP Hükümetinin asla göz ardı etmemesi gereken bir husus var, Türkiye Maarif Okulları örneğinde.

Türk yetkililerin, Türk vatandaşlarının gidebilmesi amacı ile Kuzey Kıbrıs’ta Maarif Vakfı Okulları açılacak açıklamaları bir kez daha gözden geçirilmeli ve değerlendirilmeli.

Türkiye kökenli vatandaşların veya vatandaş olmayıp da yaşamlarını Kuzey Kıbrıs’ta sürdürenlerin çocuklarının gideceği eğitim merkezlerini hayata geçirerek Türkiyeli-Kıbrıslı ayrımının başlangıç sınırını 6 yaşa indirmek, kime ne kazandırır?

Çok şey kaybettirir halbuki.

Yaratacağı sosyal ve siyasal çatışmalar ve yeni sorunlar ile sonuçlarını göremeyecek kadar öngörüsüz olmamalı AKP Hükümeti.

Ve Kıbrıs Türkü’nü tanımazmış gibi “bu kadar yakın olup da bu kadar uzak durma” noktasında bir duruş ortaya koymamalı, AKP Hükümeti.

Kuzey Kıbrıs’tan gönderilen raporlardan ziyade Kıbrıs Türk’ünü kendisinden dinlemeli, anlamalı ve tanımalı, Ankara.

Ve unutmamalı, ortak tarih, ortak kültür, ortak geçmiş ve gelecek ruhunu daha da güçlendirmek birincil amaç olmalı.

Ve Kıbrıs Türk’ü, sağcısından solcusuna Ankara hükümetleri ile kavga etse de hiçbir zaman Türk Devletine ve Anadolu’ya asla ihanet etmedi.

Ankara Hükümetlerinden de ihanet görmemeyi hep bekledi.

Ve kritik Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Kıbrıs sorunu üzerinden devam eden doğalgaz bölüşümüne dair ortaya konan oyunlar ve stratejiler yeni bir sınav ve mücadele alanı.

Sınav kısmı AKP Hükümetinin, mücadele kısmı ise Kıbrıslı Türklerin.