1960 yılında doğdu.

Doğma büyüme Lefkoşalı.

Cambridge Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu…

2003 yılında aktif siyaset hayatına Ulusal Birlik Partisi içerisinde başladı.

Maliye Bakanlığı görevlerinde bulundu, 2009’dan beri KKTC Meclisinde.

Rauf Denktaş ve dava arkadaşlarının kurduğu ,  Derviş Eroğlu’nun milletvekili, bakanlık, parti başkanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı görevlerinde bulunduktan sonra Onursal Genel Başkanı olduğu, merkez sağın büyük partisi Ulusal Birlik Partisinin 9.ncu Genel Başkanı.

Genel Başkanlık koltuğunu kazandıktan yaklaşık 6 ay 3 hafta sonra KKTC’nin 16.ncı Başbakanı olarak göreve başladı.

Katıksız bir Türk milliyetçisi , tıpkı partisi UBP gibi liberal muhafazakar.

İşte tam da bu noktada, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi merkez sağın büyük partisi UBP’nin adayı Ersin Tatar, tehlikeli bir viraja sürülmek isteniyor.

Hem de böylesi hassas bir dönemde.

Hem de Cumhurbaşkanlığı makamına Kuzey Kıbrıs’ı vatan, Türkiye’yi anavatan olarak kabul eden bir düşüncenin, politik bir duruşun gelmesinin hiç bu kadar önemli olmadığı bir dönemden geçilirken.

Hem de anavatan Türkiye ile KKTC’nin etrafı yangın yeri iken, Akdeniz suları hiç bu kadar ısınmadığı bir dönemden geçilirken.

Ve UBP’nin liberal muhafazakar siyasi duruşunun ne olduğu sorgulanırken, Ersin Tatar  milliyetçi olmadığı, milli çizginin dışında durduğu eleştirileri ile tehlikeli bir viraja girmeye zorlanıyor.

Peki nedir liberal muhafazakarlık?

Yukarıdaki ve aşağıdaki soruların da cevapları, liberal muhafazakarlığın tanımı ile ilgili şu kısacık bilgide mevcut.

“…1970’li yıllarda ortaya çıkan küresel ekonomik kriz sosyal devlet anlayışından liberal piyasa ekonomisine geçişin zeminini hazırlarken bu dönemdeki liberal düşünce, klasik liberalizmden farklı olarak muhafazakar değerlerin eklemlenmesi ile yeni sağ ya da liberal-muhafazakarlık adıyla yeni bir biçime de kavuştu.

Liberalizmin piyasa ekonomisi ve “sınırlı devlet” ilkeleri ile muhafazakarlığın toplumsal değerlere vurgu yapan anlayışının bir sentezi olan liberal-muhafazakarlık, önceleri ABD ve İngiltere’de uygulama alanı bulurken, Turgut Özal’ın iktidarı döneminde Türkiye’de uygulandı.”

Peki böylesi bir dönemde, liberal isen muhafazakar olunmaz veya muhafazakarsan liberal olamazsın paradoksu neden yaratılmak isteniyor?

Daha basit bir ifade ile, liberal isen yeteri kadar milliyetçi olunamaz, davaya ihanet etme noktasında olursun tarzı eleştiriler, en basit ifade ile  rahmetli Uğur Mumcu’nun dediği gibi “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak” değil midir?

Ve böylesi hassas bir dönemde, Başbakan ve UBP Genel Başkanının milliyetçi olduğunu ispatlamasına yönelik yapılan eleştiriler ve/veya baskılar merkez sağın büyük partisi UBP tabanına da yapılan bir saygısızlıktan öte Ersin Tatar’a yönelik bir  psikolojik engel ve bertaraf etme çabası olmasa bile eleştiriler ile başlayan süreç o noktaya doğru kaymakta.

UBP’nin Kıbrıs konusunda ve müzakere süreci ile ilgili politikaları ortada iken UBP’nin adayının milliyetçiliğinin sorgulanması ve bir baskı unsuru haline getirilerek Ersin Tatar’ın söylemlerini sertleştirmesine, demokrat/liberal çizgiden uzaklaşmasının kime fayda sağlayacağı, kararsız oyları kimlere kaydıracağı da ortada.

Ve 2020 Cumhurbaşkanlığı seçim süreci devam ederken Ersin Tatar’a da büyük görevler düşüyor.

Özellikle gerek partisinin gerekse kendisinin milli çizgisi noktasında ikilem yaratan duruşlar ortaya koymamalı.

Politik çizgisi her zaman istikrarlı olan partisi UBP ve kadrolarını “ortak akıl”dan uzaklaştıracak hamlelerden uzak durmalı.

En önemlisi sakin olmalı, sakin olmalı ki her eleştiriye göre hareket etme güdüsü içine girerek çizgisi ve duruşu olmayan siyasi bir profil algısının esiri olmasın.

Daha da önemlisi, ekibini diplomasiyi bilen, günü değil geleceği kurma güdüsü ile düşünebilen akil kanaat önderlerinden kurmalı.

Ve eleştiriler de olacaktır elbette ancak anavatan Türkiye’nin KKTC’ye en fazla ihtiyacı olduğu böylesi bir dönemden geçilirken, bazı eleştirilerin de seçim sonrasına bırakılmasının stratejik önemi göz ardı edilmemeli.

Çünkü, “geç kalma noktasında, yarın meşhurdur.”