Düşünceler özgürce paylaşılmalı, tartışılabilmeli.

Aynı düşünceye sahip olanların birlikte olmaları, birlikte hareket etmeleri yadırganmamalı.

Eylemler yıkıcı olmadığı sürece olgunlukla karşılanmalı, ne amaçla yapıldığı anlaşılmaya çalışılmalı.

Büyük çoğunluğumuz bunlara ‘’hayır’’ demeyecektir.

İki gün önce, Cumartesi günü bir eylem vardı.

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB) de oradaydı.

Ancak, KTTB Yönetim Kurulu, Birlik tarihinde izi kalacak iki büyük hata yaptı.

Birinci Hatası:

KTTB, yasası olan, yaklaşık 1.200 üyesinin bulunduğu, devleti ve halkımızı yönlendirme kabiliyet ve gücüne sahip, önemli meslek örgütlerinden bir tanesidir.

Görev ve sorumlulukları da bu bağlamda KTTB Yasası ile belirlenmiştir.

Yasasının içerisinde ‘’siyaset’’, ‘’barış’’, ‘’savaş’’ kelimeleri hiç geçmez.

‘’Halk’’ ve ‘’sağlık’’ ise çokça geçer!

KTTB Yönetim Kurulu, ağırlıklı olarak Dr. Özlem Gürkut’un kaleme aldığı ‘’Federasyon Yolunda Birlikte’’ başlıklı bir manifesto ile ilk defa olmasa da net bir duruşla siyasi duruşunu ortaya koydu:

‘’Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği olarak, Bu Memleket Bizim Platformu tarafından 24 Nisan 2021 Cumartesi günü düzenlenecek “FEDERASYON YOLUNDA BİRLİKTE” etkinliğine destek veriyor ve üyelerimizi -pandemi kurallarına uyarak -etkinliğe katılmaya ve destek olmaya davet ediyoruz.’’ denildi.

KTTB doğrudan siyaset yapmakla, kendi yasasının da dışına çıkmış oldu.

KTTB Yönetim Kurulu kendisini, ülkemizdeki 1.200 doktorun hamisi ve siyasi sözcüsüymüş konumuna getirdi.

Aramızdaki görüşmelerde bunun hata olduğu söylense de, ‘’savaş bir halk sağlığı sorunudur’’ görüşünden hareket ederek yola çıktıkları anlaşıldı. Halkın sağlığını ilgilendirdiği için de yaptıklarının siyaset olmadığını savundular. Ancak, savaşın tanımını yapmaktan kaçındılar.

Yasada olmayan girişimlerine de böylece kılıf uydurmuş oldular.

Şimdi gelin konuya aynı mantık ancak farklı bir ideoloji yönünden bakalım:

Diyelim ki, KTTB’nin Yönetim Kurulu gelecekteki herhangi bir zamanda dindar bir kimliğe sahip oldu ve Yönetim Kurulu da Kıbrıs Türk Halkı’nın şeriatla yönetilmesi görüşünü savundu.

Diyelim ki ‘’inanç bir halk sağlığı sorunudur’’ görüşünden yola çıktılar.

Ülkenin durumunu da savaş yani cihat ortamı olarak ilan etti ve tüm üyelerini şeriat ile barışı getirmek için sokağa davet etti.

Farkı var mı?

Veya diyelim ki, KTTB’nin Yönetim Kurulu başka bir sefer de KKTC’nin Türkiye’ye ilhak edilmesi görüşüne sahip oldu. Barışın ancak ve ancak Türkiye’nin bir ilçesi olmakla mümkün olabileceği görüşünü savundu ve tüm üyelerini ilhak için sokağa davet etti.

Farkı var mı?

İşte, Dr. Özlem Gürkut başkanlığındaki KTTB Yönetim Kurulu’nun yaptığı ile bu uç örnekler arasında teknik olarak hiçbir fark yoktur.

Aradaki tek fark, yapılan siyasetin çıkış noktası olan ideolojik yaklaşımlardır.

İşte KTTB, bu bağlamda tarihi hata yaparak, gelecekte olası çok daha farklı siyasi çıkışların da önünü tehlikeli bir şekilde açarak meslektaşlarımız arasında iç huzuru bozmuş, toplum nezdinde ise kendisinisiyasetin uzantısı ve belki de papağanı konumuna indirgenmiştir.

İkinci Hatası:

Malum pandemi kurallarına uyulmaması.

KTTB Başkanı Dr. Özlem Gürkut’un paylaşımından alalım:

‘’Develetin de artık açılımlara odaklanıldığı kadar eş zamanlı yeterli düzenleme ve etkin denetim için organizasyon yapması lazımdır.

Belirlenen tedbir kuralları, karantina kuralları vb ihlal edilmemelidir.

İstisnalar kaideyi bozar!

Giderek kimse kurallara uymaz.’’

Bir gün önce, devletin denetimini yetersiz bulan, kurallara uyulması gerektiğini vurgulayan, uymayanları sıklıkla eleştiren KTTB Başkanı, bir gün sonraki paylaşımında tüm meslektaşlarını sokağa çağırmıştır.

Kendi paylaşımına başta kendisi uymamış, pandemi ile mücadelede KTTB, toplumumuz nezdinde oluşturduğu bilimsellik imajını yerle bir etmiştir.

Özetle,

Siyasete soyunduğu anlaşılan Dr. Özlem Gürkut başkanlığındaki KTTB, tarihi sürecinde bu iki nedenle büyük yara almıştır.

KTTB bundan sonra eski KTTB olamayacaktır.