Bütün gazeteler Fenerliydi ve Yunus Yıldırım'ın hakemliğini bitirdiler. '3 puan geri gelsin' diye değil, 'bundan sonra hakemler Fener'e puan kaybettirmesin' diye.

Kasımpaşamaçında 3 puanı medya başarı ile aldı.

Medya böyle olduğu sürece de arayı kapattığını düşünen Beşiktaş dahil kimse heveslenmesin.Fenerbahçe şampiyon olacak

Fenerbahçe, ligin gidişatı açısından büyük önem taşıyan karşılaşmada, Kasımpaşa'yı 2-1 mağlup etti.

Fırat Aydınus'un yönetimi ve maça atanması tartışılıyor. Geçen sezon Eskişehir'de Caner'e kırmızı çıkarmasından bu yana, Fenerbahçe maçlarına atanmıyordu.

Siz, Aydınus'u nasıl buldunuz; etki altında kaldığını düşünüyor musunuz?

Hakemi değil; Türk spor medyasını değerlendiriyorum.Fenerbahçe-Kasımpaşa maçında 3 puanı, Türk spor medyası başarı ile almıştır.

Bu medya böyle olduğu sürece kimse heveslenmesin; arayı kapattığını düşünen Beşiktaş dâhil...

Fenerbahçe, şampiyon olur.
Türk spor medyası, Yunus Yıldırım'ı resmen infaz ederken; en başta Fenerbahçe'nin resmi yorumcusu Rıdvan Dilmen, ardından Fenerbahçe resmi yayıncısı Şansal Büyüka ve bütün gazetelerin arka sayfaları söz birliği etmiş gibiydi ki bu medya, bu vatanın kurtarılması kadar önemli meselelerde dahi birleşmemiştir.

Tarihte ilk defa, Fenerbahçelilikte bu kadar birleştiler! En kutup, en aykırı gazeteler bile bir araya gelmekten çekinmedi.

ALVES'i OYUNDAN ATMADI

BirGün hariç... O da tahmin ediyorum; Abdullah Öcalan'ın hasta Galatasaraylı olduğunu bildikleri için, fazla girmediler bu konuya...

Onun dışında bütün gazeteler, -Akit'ten Cumhuriyet'e- Fenerbahçeliydi ve Yunus Yıldırım'ın hakemliğini bitirdiler!

O 3 puan 'geriye gelsin' diye değil; 'Bundan sonraki maçlarda, artık hiçbir hakem Fenerbahçe'ye puan kaybettirmesin' diye...

Fırat Aydınus ya da başkası, kim olursa olsun; bu hafta sahaya çıkacak her hakem biliyordu ki Fenerbahçe kaybederse, hakemliği biter.

Fırat Aydınus da maçı öyle yönetti.

Bir özet cümle söyleyeceğim: Aynen maçı alın, formaları değiştirin; lacivert- beyaz ve sarı-lacivert formaları ters takımlara giydirin.

Aynı maç oynansın; aynı sonuçla bitsin.

Pazartesi sabahı, Fırat Aydınus bitmişti. Gol ofsayt olduğu için bitmişti, Bruno Alves'i oyundan atmadığı için bitmişti, Emre'yi oyundan atmadığı için bitmişti; daha neler neler için bitmişti!.. Tıss yok.

'Fenerbahçe, şampiyonluk yolunda yürüyor' haberleri ve yayınları ile haftayı kapadık!

Bu yaşananlarda, federasyon ve kurullarının payı nedir? 15 aydır Fenerbahçe maçına atanmayan Aydınus'un, Sivas maçının ardından atanması, 'Federasyondan Fenerbahçe'ye barış eli' olarak değerlendirildi.

Onlara da pay düşmüyor.

Medyadan etkilenmemeleri söz konusu değil ama...

Tabii... Böyle bir medya olduğu zaman; sen Federasyon Başkanı olsan, sen Merkez Hakem Komitesi Başkanı olsan, ne yaparsın!

Yıldırım Demirören, Ankara tarafından atandı ama kendisini atayan bakan değişti; yeni bir bakan var. Yeni bakanın rengi, daha belli değil; görmedik. Bakan da bu medya ile hoş geçinmek için 'Tamam; bunun devri doldu' deyip, kenara koymaya kalkarsa ne olacak!

Türkiye'nin başına ne geliyorsa, medyadan geliyor.

Fenerbahçe, kritik bir galibiyet aldı. Emre'nin küfürleri konuşuluyor ama çok da önemli bir gol attı.

Muhteşem bir gol... Kasımpaşa'dan Malki'nin attığı gol de çok güzeldi; Emre'nin attığı gol de çok güzeldi.

Adem Büyük'ün gol kadar güzel bir kafa vuruşu var; öne çıkan Volkan'ın üzerinden... Direğin üzerinden kıl payı kaçtı. Maçta, güzel şeyler de vardı.

Bu arada, cezalı olan Caner de tribünde küfür ederken yakalandı.

Fark etmiyor. Sahanın içinde küfrederken ceza almayan adam, tribünde rahat rahat eder.

Şimdi bak; Kasımpaşa 10 kişi kaldı.

Kerem'in ikinci sarı kartı, aptalca görülmüş bir kart... Aptalca...

Ben, Kasımpaşa'nın yöneticisi olsam; ibret-i alem olsun diye Kerem'e çok ağır bir ceza veririm.

Federasyonun vereceği cezayı beklemeden...

Ki, ceza kuruluna dahi gönderilmeyecek; ikinci sarı karttan kırmızı kart gördü.
Bir futbolcu kendisini bu kadar ucuz, bu kadar anlamsız attırmaz. Bunun bir cezasının olması lazım.

Ama ilk gördüğü karta bakmak gerekiyor.
Görünen manzara şu: Kerem'in aleyhine faul çalıyor.

Kerem, hakeme 'Ben bir şey yapmadım' diyor. Top taca çıktığı zaman dahi, hakeme dönüp 'Ben yapmadım; benden çıkmadı' demeyen futbolcu var mı Türkiye'de!..

Herhangi bir faul kararına itiraz etmeden, kafasını öne eğip, geriye koşan futbolcu sahnesi bana gösterebilir misin? Türkiye'de, Kerem'in, hakeme dönüp ellerini kaldırmasından 'Faul değildi' demesinden daha normal bir şey yok...

Ki bu medya, geçen hafta Egemen için 'Refleks bir tepkiydi' dedi.
Gidip hakeme göğüs atmak refleks yani!..

Kerem ne yapıyor; 'Ben yapmadım' diye ellerini kaldırıyor ve Fenerbahçe duran top atışı yapacağı için geriye, yerine doğru yürümeye başlıyor.

Hakeme doğru değil... Yürürken hakemin yanından geçiyor. Sarı kartlık bir olay olduysa, orada oldu. Küfür ettiyse, kırmızı kart görmesi lazım.

Görmediğine göre söyleniyor olabilir. Hakemin üzerine bile gitmiyor; hakemin yüzüne bile bakmıyor.

BASKI ALTINDA KALDILAR

Yani ne söyleniyor; bilmiyoruz ama Emre'nin kendi aleyhine verilen faullerden sonra neler söylediği gayet net okunurken ve duyulurken hiçbir şey yapmayan hakem, yanından söylenerek geçen Kerem'e sarı kart verdi!

Bunun adı, 'çifte standart' değilse nedir! Bu, hakemin maçı hangi kompleksler ve baskılar altında seyrettiğinin ifadesidir.

BERAAT EDEBiLiRDi

Başka bir örnek vereceğim; Türkiye'de hakem yorumu yapacak tarafsız, eski bir hakem olmadığı için Almanya'dan, döviz ödenerek ithal edilen Markus Merk'i dinliyorum.

İki pozisyon anlatacağım.
İsterdim ki Şansal kardeşim 'Fenerbahçe resmi televizyonu değildir burası Hıncal ağabey... Bak; tarafsız bir televizyondur.

Şimdi bunu, sana kanıtlayacağım' desin.

Maçın pozisyonlarını analiz ediyorlar ve Fener'in ofsayt olan golünü tartışıyorlar. Orada, iki pozisyonda ofsayt tartışması var:

1- Kafayı vuran Kuyt, ofsayt mı?
2- Kuyt kafayı vurduğu zaman röveşatayı atan Mehmet, ofsayt mı?

Daha evvel, ofsayt pozisyonlarında yere çizgiler çizen Lig TV, birinci pozisyonda katiyen çizgi çizmedi; ikinci pozisyonu tartışmadı bile... O pozisyonu görmedik.

Mehmet röveşatayı yaparken görüntüyü durdurdu ve 'Ofsayt olmadığı görülüyor' dedi.

Mehmet röveşatayı yaparken durdurmayacaksın; Kuyt kafaya çıkarken durduracaksın ve Mehmet'in nerede olduğuna bakacaksın! Orada tartışmadılar bile onu...

Mehmet röveşata yaparken, Şansal dedi ki 'Mehmet'in ofsayt olmadığı görülüyor.' Ofsayta ne zamandan beri, topa vururken bakılıyor! Top ona atılırken bakılır ofsayta...

Neyse... Kuyt'ın pozisyonunda, Markus Merk dedi ki "Santimlik ofsayt olabilir.

Çünkü ben, ayağı önde görüyorum.
Ama bu yüzden yan hakemi suçlayamayız."

Aradan 15 dakika geçti. Maçın diğer pozisyonları yorumlanıyor. Kasımpaşalı Scarione'nin önüne bir top atıldı. Adam topu kaptı, Volkan ile karşı karşıya kalacak; başka Fenerli yok.

Fenerbahçe'nin golünde, ofsayt bayrağını kaldırmayan Aleks Taşçıoğlu, Scarione'ye ofsayt bayrağını kaldırdı ve Markus Merk, "Burada ofsayt, olsa olsa milimetriktir -santimlik bile değil- ama yan hakemin kararına, saygı göstermek zorundayız" dedi.

O zaman Şansal Büyüka 'Sayın Merk; 15 dakika evvel aynı hakem, santimetrelerce önde olduğunu söylediğiniz Kuyt'ın pozisyonuna bayrak kaldırmadı.

Ama Scarione'ye kaldırdı. Fenerbahçe lehine ofsayt kaldırmadı; Fenerbahçe aleyhine ofsaytı kaldırdı. İkisi de aynı hakem üstelik...

Bu sizce tesadüf olabilir mi?' deseydi; yayıncı kuruluşu da, kendisini de beraat ettirirdi.

YÖNETEMEYECEĞİ AÇIK

Benim en güvendiğim yan hakemlerden biridir Aleks... Ama öyle görüyor. Artık Fenerbahçe aleyhine görmesine ve yorumlamasına imkan yok.

Çünkü kafasında şu var: 'Ya Kuyt ofsayt değilse... Ben ofsayt görüyorum ama değilse, yarın bittim.' Öbüründe, 'Ben ofsayt görmüyorum Scarione'yi ama ya ofsaytsa ve de golü atarsa... Yarın ben bittim.'

Bu kafayla, tarafsız hakemlik yapamazsın.

Aydınus'un tepkilerden çekinerek ısınmaya çıkmaması, doğru bir davranış mı?

Maçtan önce seyircinin önüne çıkamayan Aydınus'un, o maçı yönetemeyeceği açık... Tartışmaya gerek yok.

ERSUN YANAL DA BiLGiSAYARA AŞIK

Fenerbahçe, kazanmasına rağmen fazla beğenilmezken; Kasımpaşa'nın futbolu, övgü aldı. 10 kişi kalmalarına rağmen, eşitliği de sağladılar.

Siz maçın geneline baktığınızda, iki takımı nasıl buldunuz?

Ben, bu görüşlere katılmıyorum.
Fenerbahçe, iyi oynadı ve Kasımpaşa'dan daha iyiydi.

Oyun genelinde, galibiyeti hak eden takımdı.

Fenerbahçe'nin oynadığı iyi futbolu scoreboarda yansıtamamasının sebebi, Kuyt... Burak'ı katlayan bir ofsayt rekoru kırdı.

İlk defa en ileri uçta oynadığı ve Kasımpaşa da çok akıllı bir ofsayt taktiği ile sahaya çıktığı için...

Neredeyse iki Fenerbahçe akınından biri, Kuyt'ın ofsaytı ile kesildi.

Ersun Yanal, 1-1 olduktan sonra Emenike'yi soymuşken; 2-1 olunca vazgeçti.

Yanal; Emenike ile maça başlamaya cesaret etseydi ya da Kuyt'ın ısrarla ofsayta düşerek Fenerbahçe akınlarını perişan ettiğini -üstelik kötü de oynuyordu- dikkate alıp Emenike'yi oyuna alabilseydi; bu, sahaya da scoreboarda da yansırdı.

ŞABLONLARI VAR

Alper, yine etkiliydi. Gün geçtikçe, takımın liderliğine soyunuyor.

Alper, sahanın en iyisiydi. Çok iyi top oynadı.

Ama nedense, Alper'i de oyundan aldı.
Geçen hafta da öyle yaptı.

Ersun Yanal'ın kafasında, bilgisayarından çıkardığı şablonlar var. Bilgisayar, ona diyor ki "Alper'i oyundan al", o da oyundan alıyor.

Geçen hafta bir film seyrettim.

Bütün Fenerbahçe taraftarlarına tavsiye ediyorum. Hâlâ sinemalarda... 'Her (Aşk)' diye bir film...

Adam, bilgisayarındaki sese âşık oluyor.

Yani, bilgisayarına âşık oluyor. Yazı yazılan bir bilgisayar değil; sesle komut verilen ve cevabı sesle veren bir bilgisayar...

O bilgisayardaki sese âşık oluyor. Ve o ses filmin başında emirlere uyarken, devamında o adama 'Şunu yap, bunu yap' demeye başlıyor.

Bu filmi izlerken, Ersun Yanal geldi aklıma...
O da bilgisayarına âşık; bilgisayar ne derse, onu yapıyor! Alper'i oyundan almasını, başka türlü izah edemiyorum.

Adam, yorgunluk emaresi falan da göstermiyordu ve olağanüstü top oynuyordu.
Ekran başındaki bütün Galatasaraylıları ağlatıyordu; 'Biz bu adamı nasıl kaçırdık' diye...

Ama bugüne kadar, Alper'i çürüttü.

İki haftadır oynatıyor. Daha ikinci haftada Alper, ne olduğunu ortaya koydu. 10 maç arka arkaya oynarsa, asıl o zaman Alper'i daha iyi göreceğiz.

Yalnız, Emre'ye benzemeye heveslenmesin.
Hiç gereği yok... O kadar iyi top oynayan bir adamın bu kadar antipatik olmasının sonuçlarını Emre'de görmediyse, diyecek bir şey yok.

Alper kendisine yazık eder.