İBB - Fenerbahçe maçının sonrasında spor yazarları ne dedi?




Bu Fener’in izahı yok! (Ediz Sırapınar-Mlliyet)

Benfica maçı Fenerbahçe’nin hem ayaklarına, hem de beynine öyle bir pranga vurmuş ki, Belediye karşısında sezonu erken kapatmış izlenimi veren bir takım vardı sahada... Kaleci Eduardo’nun yere yatmadan soyunma odasına gittiği ilk yarıyı Fenerbahçe’nin geride tamamlaması bu yüzden kimseye sürpriz olmadı. İlk dakikadan itibaren Mehmet Topuz, Egemen, Bekir, Hasan Ali dörtlüsüne hiçbir baskı yapmayan, topu rakibine bırakan ancak iki oyun kurucu; Cristian ve Emre’nin tüm pas bağlantılarını başarıyla tıkayan Belediye’nin niyeti belliydi. Sabırla hata bekleyip, hızlı ön adamlarla sonuca gitmek... Plan tıkır tıkır işledi... Egemen ve Mehmet Topal’ın dışında oyuna ağırlığını koymaya çalışan başka bir isim çıkmayınca Fenerbahçe’de üretkenlik sıfırı geçemedi, savunmanın ileride yakalandığı bir pozisyonda da genç Ömer Can faturayı kesti...


İkinci yarıda Belediye, Akhisar’ın da mağlup olduğu haberini almış olsa gerek, oyun düzenini 1-9-1’e çevirdi. Takımının oyunundan çok memnun kalan (!) Aykut Kocaman sahaya yine aynı 11 ile dönse de Belediye’nin bu geri çekilişi, Fenerbahçe’nin ister istemez rakip ceza sahası çevresinde daha çok görülmesini sağladı. Ardından Salih ve Semih’i de oyuna alarak tüm kozlarını oynayan sarı-lacivertli ekip ilk tehlikeli pozisyonunu Egemen ile bulurken, bir de Caner’in direkten dönen topu dışında Belediye’yi tehdit edebilecek bir görüntü vermedi... Oyunu sürekli arzuladığı tempoda götüren Belediye son dakikalarda Mehmet Topuz’un ters vuruşuyla da skoru garanti altına aldı.

Bu sezon 60. maçına çıkan Fenerbahçe fiziksel bir yorgunluğun içinde olabilir...

Çok arzulanan Avrupa finalinin kaçması motivasyon sorunu yaratabilir...

 

Mental yorgunluğun acı faturası (Tayfun Bayındır-Vatan)

Bir takımda fiziki yorgunluğu gidermek oldukça kolaydır. Oyuncunuzu dinlendirirsiniz, vitamin takviyesi yaparsınız, hatta başka medikal uygulamalarla vücudun direncini arttırırsınız. Ama mental yorgunluğu gidermek çok zordur. Ne dinlenme işe yarar, ne ilaç, ne de psikolojik tedavi. Ve o mental yorgunluk takımın tamamına sirayet etmişse artık yapacak bir şeyiniz yoktur. Sadece sezon daha fazla zarar görmeden bitsin diye dua edersiniz.



İşte dünkü F.Bahçe koşuyor görünmesine, mücadele ediyor mesajı vermesine ve sahada çok sayıda dinlenmiş oyuncuya sahip olmasına karşın topyekün mental yorgunluğun etkisi altındaydı. Elbette İstanbul BŞ’nin akıllı ve riskli oyun planlamasını da gözardı etmemek lazım. Doğrusu şu ki teknik direktör Aykut Kocaman da bir hayli yorgun göründü. Yorgun olmasa ilk Benfica maçındaki büyük hatayı tekrarlar mıydı? Hatırlayalım; o maçta karşılaşmanın sonunda sarı kart sınırındaki Webo’yu oyunda tutmuş, Sow’u kenara almıştı. Ardından da Pierre Webo komik bir kart görüp rövanşta oynamamıştı. Dün de benzer bir durum Baroni’de yaşandı. Haklı olarak ciddi bir rotasyona giden Kocaman, ne ilginçtir ki kart sınırındaki Baroni’yi rotasyon içinde düşünmemiş. Baroni de tıpkı Webo gibi komik bir kart gördü ve haftaya G.Saray derbisinde yok. İşte bu çok net bir mental yorgunluk emaresidir.

İKİNCİLİK TEHLİKEDE!

İstanbul BŞ’nin golü sıradan bir savunmanın bile yemeyeceği kadar göstere göstere atılan bir goldü. Egemen ve Bekir, milli takımımızın iki stoperi. Hem aralarına oyuncu aldılar, hem de arkalarına top atılmasına izin verdiler. Sonrasında da golü kalelerinde gördüler. Bu seviyedeki 2 oyuncunun böylesine büyük bir hata yapmasının karşılığında bence mental yorgunluk var. Aksini düşünmek UEFA’da yarı final oynamış bir takımın oyuncularına haksızlık olur. Kocaman 2. yarı son 30 dakikalık bölümde 3 santrforla birden oynadı. Ama takım öylesine ciddi yerleşme hataları yaptı ki, kanatlar bomboş kaldı. Kim nerede oynayacağını bilemeyince de 2. gol göstere göstere geldi. F.Bahçe'nin işi şu andan itibaren çok zor. Bu takımı kupa yarı finaline toparlamak, özellikle de G.Saray karşılaşmasına hazırlamak bir hayli zor görünüyor. Ama asıl önemlisi ligde ikincilik hedefleri tehlikeye girdi. Acaba farkındalar mı? 

Eksik oyuncular sistemi arızaya uğratabilir...

Ancak birçok oyuncudaki vurdumduymazlığın, sorumluluktan kaçmanın, tükenmişliğin izahı yok...

Kısacası Fenerbahçe enseyi çabuk karartmış, başarısızlığı çabuk içine sindirmiş... Şimdi hem Şampiyonlar Ligi, hem de Türkiye Kupası için endişeli bir bekleyişin içine girecekler... Lig ve Avrupa’daki hayal kırıklığının üzerine yeni bir acıyı sarı-lacivertli camianın kaldıracağını sanmıyoruz... Umut veren, bu kadar iyi giden bir sezonun sonu drama dönüşmesin... Aman dikkat!

Kafalar 2 maçta (Alaatin Metin-Akşam)

F.Bahçe dün 60., Cristian da 56. resmi maçını oynadı. Ama İBB maçındaki düşük tempo ve isteksiz futbol, çok maç oynamanın yorgunluğundan değil, bu hafta oynayacakları iki önemli 90 dakikadandı. Kafalar, Çarşamba günü kupada Eskişehir ve Pazar günü de G.Saray ile oynanacak prestij maçındaydı.


Emre üç kez sert tekme yedi, yerde kıvrandı. Ama ağzını açmadı. G.Saray maçı düşünülerek de erken oyundan alındı. Çünkü G.Saray maçında F.Bahçe'nin en önemli ateşleyici kozu olacak.

Herkes bu maçta sakatlanmamaya, kart görmemeye özen gösterirken, Cristian'ın yaptığı ikinci acemice hareketi anlayamadım. Kafam da karıştı. Çünkü iki hafta önce aynı Cristian, hakem işareti vermeden topu oyuna sokmuş, sarı kartı görmüştü. Dün de aynı hareketi yaptı. Peki neden! Aradan bir sene geçse insan unutur, 15 gün önce yaptığını tekrarlarsan, akıllanmadığın ve böyle önemli maçta arkadaşlarını yalnız bıraktığın ortaya çıkar. Bu da pek hoş değil.

İKİNCİLİK TEHLİKEDE

Bu maçın yorumu sağlıklı olmaz.

G.Saray maçı öncesi iyi bir idman desem, değil. Puan derdine düşen İBB karşısında defansa çok iş düşmese de Yobo ve Gökhan arandı. Egemen ise formda.

Mehmet Topuz sağ bekte etkili değildi. Hücumu düşünmekten kademeye bile giremedi. Emre orta sahada kendini sıkmadı. Topal sakatlıktan çıktığı için rölantide oynadı. Cristian da kendini fazla oyunda göstermeyince, ileri üçlü top olmakta sıkıntı yaşadı. Ancak Webo'nun futbolunda büyük düşüş var. İkili mücadelelerde etkili değil. Son vuruşlarda da öyle. Bir tek Sow çalışıyor. O da tek başına.

Belki "Orta sahadan istediği topları alamıyor, ondan etkili değil" diyebilirsiniz. O da doğru ama güçlü Webo topu ayağına aldığı vakit ikili mücadeleleri kazanan taraf olurdu. Orta sahaya gelip, enerjisini top almakta harcamazdı, Sow ile birlikte rakip defansın balansını bozan, boş alanlara giderek her pozisyonda nokta vuruşu yapan özelliği vardı. Onları kullanamıyor.

Sonuç: F.Bahçe, İBB'yi çukurdan çıkardı. Ama lig ikinciliğini küçük de olsa tehlikeye attı.

 

Lig bırakılmamalı-(Selçuk Yula-Fotomaç)

Evet bu kadar fazla maç yapan takımda sakatlık problemlerinin olması gayet doğal. Ama dün sahadaki kadroya bakıyorum gene de rakibinden çok daha iyi.

Mehmet Topal, Emre, Baroni üçlüsü orta sahada, Webo, Stoch, Sow (Caner) üçlüsü forvette daha ne olsun?Her ne kadar ikinci devrede çok saldırarak oynasalar da takımda bir bıkkınlık ve yorgunluk görülmekte.

Uzun zaman oynamayan Emre dün bekleneni vermekten uzaktı, Salih ile değişti. Cristian da çok etkisizdi o da yerini Semih'e bıraktı.

*** F.Bahçe sıkıntılarından dolayı bir türlü ideal 11'ini sahaya süremiyor.

İşte dün de Portekiz'de oynayan 8 futbolcu sahada yoktu.

Yanlız burada bir sıkıntı var.

Böyle durumlarda her futbolcuya ihtiyaç duyulur. Ama Kocaman mutlaka Webo'nun Benfica maçında, Cristian'ın da hem Benfica hem de dünkü maçta gördükleri saçma sapan kartlarla cezalı duruma düşmeleri sorgulanmalı.

Ayıptır takım bu şekilde yanlız bırakılmamalı.

Daha birkaç hafta öncesine kadar "İlk 5'e oynar" dediğimiz B.Belediye arka arkaya kaybettiği puanlardan sonra dün ölüm kalım maçına çıktı.

Tayfun, Egemen ile Bekir arasına bıraktığı topu Ömer gole çevirince geldiği ilk akında golü bulan taraf oldu. Daha sonra canla başla mücadele ettiler. Topuz'un kendi kalesine attığı golle de skor belirlendi.

Şampiyonluk zaten G.Birliği maçıyla gitmişti.

Şampiyonlar Ligi'ne katılmak da çok önemli. Gelecek maçlarda bu kovalanmalı.