GAÜ Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Bölümü Öğretim Üyesi Mehmet Ali Ateş; “Her toplumda anne ve baba çocukların bedensel, duygusal ve zihinsel yönden sağlıklı bir biçimde büyümesi, topluma yararlı bağımsız bir yetişkin olması ve potansiyelini en üst sınırlara kadar geliştirebilmesini istemektedir. Bunların olması çocuğa erken yaştan itibaren sağlanacak imkânlarla mümkündür. Bu nedenle yaşamın ilk yıllarında, yani okul öncesi dönemde verilecek olan eğitimin, fiziksel ve sosyal çevrenin çocuğun gelişiminde hayati bir rolü vardır. Bu yıllarda çocuğa verilenler ya da verilemeyenler onun geleceğini belirmektedir” ifadelerini kullandı.

Okul öncesi eğitimin çocuğun doğduğu günden temel eğitime başladığı güne kadar olan yılları kapsayan ve çocukların sonraki yaşamlarında önemli rol oynayan bedensel, zihinsel, psikomotor, dil ve sosyal duygusal gelişimlerini büyük ölçüde tamamlandığı, kişiliğin şekillendiği gelişim ve eğitim süreci olduğunu belirten Mehmet Ali Ateş; “Bireylerin sağlam bir kişilik yapısı kazanmalarında, uyumlu, yaratıcı ve üretken olmalarında okul öncesi eğitim almış olmalarının büyük katkısı bulunmaktadır” dedi.

Ateş, zihinsel gelişim bireyin okul başarısıyla doğrudan alakalı olduğu için okul öncesi dönemin okul başarısı ile ilişkisi ve bu dönemde verilecek olan eğitimin de önemini beirterek; “Okul öncesi dönem beyin gelişiminin ve sinaptik bağlantıların kurulma oranının en yoğun ve hızlı yaşandığı dönemdir. Beyin gelişimi çocuğun bilişsel, dil, sosyal-duygusal ve motor gelişimi için güçlü bir zemin oluşturur. Bu nedenle çocuklar özellikle okul öncesi dönem olarak adlandırdığımız yaşamın ilk altı yılında çok hızlı büyürler ve dil, bilişsel, sosyal-duygusal ve motor gelişim alanlarında şaşırtıcı bir hızla yetkinleşirler.Okul öncesi eğitim, çocuklara ilköğretime başlamadan önce okulun kendisinden beklentilerine yönelik deneyimleri kazanmasını sağlamaktadır. Yani okul öncesi eğitim alarak ilköğretime başlayan çocuk öncelikle sosyal bir ortama gireceği için sahip olması gereken, kurallara uyma, kendini tanıma ve tanıtma, duygu ve düşüncelerini uygun bir dille ifade etme, karşısındakini dinleme ve anlama, arkadaşlık kurma vb. sosyal becerileri kazanmış olarak gelir. Ayrıca okuma-yazmaya başlaması için gereken temel kas becerileri, kalem tutma, çizgiler çizme, boyama, kesme-yapıştırma, dinlediğini anlama gibi okuma-yazmaya hazırlık becerilerini kazandırmaya yönelik etkinlikler de okul öncesi eğitim kurumunda çocuklara sunulmaktadır. Kısacası okul öncesi eğitimden geçerek ilköğretime başlayan çocuklar duyuşsal, bilişsel, psiko-motor ve özbakım alanlarda kendilerinden beklenen temel becerileri kazanmış olarak gelir” ifadelerini kullandı.

Mehmet Ali Ateş son olarak, çocuğun sağlıklı bir şekilde büyüyebilmesi, gelişebilmesi ve öğrenmeye karşı olumlu tutumlar geliştirebilmesi için nitelikli bilişsel uyarıcıların, zengin dil etkileşimlerinin, olumlu sosyal-duygusal deneyimlerin sunulduğu ve çocuğun bağımsızlığının desteklendiği bir çevrenin yaratılmasına ihtiyaç olduğunu bunun ise ancak ve sadece sağlıklı bir aile ortamı ve nitelikli bir okul öncesi eğitimi ile mümkün olacağını kaydetti.