Levent Özadam - Mesaj Kutusu

[email protected]

KKTC'de siyaset, yani devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış yerini şahsi menfaatleri 'yürütme' sanatı olalı uzun yıllar oldu.

Politikacılar, halkı ikna etme kabiliyetini kaybettiler. Halk artık siyasetçilere güvenmiyor. Ben farklıyım, ben bu düzeni değiştireceğim 'toparlanacağız' diyerek gelenler ve umut olanların bile bu bozuk sistemin çarklarından biri haline geliyor.

Peki bu çirkin siyaseti kim çağırıyor?

Kim istiyor?

Çoğunlukla Churchill ya da Hegel'e atfedilen bir söz var. "Her millet layık olduğu şekilde yönetilir". Bu sözün bir de devamı vardır ama, “Ve her millet, icraatına tahammül ettiği yönetimin mesuliyetine ortaktır.”

Evet, bu çirkin siyaset ve yönetimin en büyük ortağı biziz.

Adaletsizlikten, işsizlikten, geçim sıkıntısından ve yarım yamalak işleyen sistemden bıkan halkın işlerini kısa yoldan halletme hamalı olmuştur artık siyasetçi.

Siyasetçi için de bu yapay güç, iktidarda kalma vesilesidir artık.

İşte bu yüzden ülkenin başındaki parti UBP'nin kurultay sancısı hiç bitmiyor.

Kim başbakan olacak, kim bakan olacak yarışı hiç bitmiyor. Herkesin gözü dönmüşçesine başbakan, parti lideri, bakan olmak istediği bir ülkeyiz. Koltuğa oturan kalkmak istemiyor, oturamayan 'koltuk benim hakkım ben daha iyiyim hatta Türkiye beni daha çok seviyor' diyor.

Hükümet ortaklarına bakalım. Onların da diğerlerinden farkı yok. Yine bir kurultay kavgası.

YDP içinde kurultay sırasında iki adayın bir birine söyledikleri suçlama ve ithamları rakip partilerden onlara eleştiri olarak bile duyamazsınız.

Bu neyin hırsı, bu neyin kavgası?

Bu kavga gerçekten vatana millete hizmet yarışının kavgası mı?

DP'ye gelelim. DP'de aynı...

Bir tarafta UBP ile dirsek temasında bir anlayış diğer tarata bakanlık telaşında bir yarış.

İstifa etti edecek bir bakan...

İşte ülke siyasetinin gündemi bu...

Ekonomiyi, işsizliği, batan sektörleri ve eğitimi, karanlık ve çukurlarla dolu yollarımızı, sağlığımızı düşünen yok. Allahtan aşımızı Türkiye gönderiyor da...

Muhalefete gelecek olursak da iktidardan bir farkları yok maalesef. Onlar da aslında iktidarın aynası. Bir geliyor diğeri gidiyor. Görüntü var ses yok.

E hal böyle olunca bakın gelinen nokta bu işte...

Sosyal medyadan haykıran Yüksek lisans eğitimli yabancı dil bilen donanımlı bir insanımız şöyle diyor:

"Zamanlar sonra aklıma yatan bir işte çalışmaya başladım. Çalışma saatleri insani, maaşı fakirleştirmekten uzak, işe alırken torpile değil, tecrübe ve yeteneğe bakıyorlar.

Nerede mi?

Güney'de!

Bu tarafta (kamudan ümidi keseli yıllar oldu) insanı sömüren özel sektöre bile torpille personel alınırken, bize devletten bahsetmesin kimse.

Ben devlete küseli çok oldu.."

Devlet diye vatan diye nice canlar verilen bu toprakların insanlarını bu şekilde harcamaya kimsenin hakkı yok!

Siyasetçisiyle seçmeniyle bu çarpık düzene dur demenin vakti çoktan geldi geçiyor.

Daha büyük acılar yaşamadan artık kendimize gelelim.

İradeyi başkalarının eline alma istemlerine de küsüp gücenmeyelim…

Kendimiz ediyoruz yine kendimiz buluyoruz!

MESAJ KUTUSU

Sayın Ünal ÜSTEL, Kalkanlı Yaşam Evi’nde klimaların büyük bir çoğunluğunun çalışmadığı yönünde son günlerde şikayetler gelmeye başladı. Konuya duyarlılık gösterip talimat vermenizi isteyen mesajlarınız geliyor, umarız gecikmeden gerekeni yaparsınız…

Sayın Ali YAMAN, Bakanlık Orta Eğitim dairesi müdürü olarak size derdini anlatmak için ziyarete gelenlere biraz daha kibar olmanız öneriliyor. Böyle bir makamdaki müdür nasıl olur da devletin bir öğretmenini odasından kovar doğrusu hiç anlayamadık…

Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, kurultay adayları arasında son günlerde sizin de adınız anılmaya başlandı. Özellikle tarafsız duruşuyla dikkat çekenler siyasi kulislerde otoriter tavırlarınız nedeniyle her an böyle bir karar alabileceğinizi ifade ediyorlar…

Sayın Kemal DÜRÜST, Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin yönetimi olarak siz de özel bir hastane açmak için yoğun bir çalışma içinde olduğunuz görülüyormuş. Özellikle tüp bebek üzerinde yoğunlaşmışsınız, şimdi para da zaten bu bölümde bir hayli fazla değil mi?

Sayın Dimağ ÇAĞINER, bazı karantina otellerinin hafta sonları yerli vatandaşı da tesislerine kabul ettiği yönünde ihbarlar yapılmaya başlandı. Hem haksız rekabet var hem de sağlık risk altına alınıyor, konuyu soruşturmanız bekleniyor…

Sayın Emre HACI, uzun bir süredir muhaceret dairesi müdürlüğü makamı boş dururken bu konuda tam yetik aldığınız ve atanacak kişinin isminin sizin belirleyeceğinizi memnuniyetle öğrendik. Fazla gecikmeyin deriz zira şu anda bu görev de sizin sırtınıza yüklenmiş vaziyette…

Sayın Tolga ATAKAN, İstanbul’a buradaki fanatik ekibinizle günübirlik giderek GS’nin kongresinde oy verip dönmüşsünüz. Yeni başkanın seçiminde hayli ağırlığınızı koyduğunuz söyleniyor, yeni dönem hayırlara vesile olsun artık…

Sayın Koral ÇAĞMAN, istifanız gündeme geldiği andan itibaren tam üç bakan adayı aynı anda o makam atanmak için yoğun bir çalışma gerçekleştirdiler. Bu arada uzaktan gelen bir telefon nedeniyle şimdilik istifadan vazgeçtiğiniz ama yine de her an bir sürpriz yapabileceğiniz konuşuluyor…

Sayın Hasan TOSUNOĞLU, Kalkınma Bankası yönetimi olarak bundan böyle küçük esnafa kredi kullandırma kararı aldığınızı memnuniyetle öğrendik. Bir de geri dönmeyen kredileri masaya yatırıp bir de deşifre ederseniz iyi bir kamu görevi yapmış olacaksınız…

Sayın Meriç ERÜLKÜ, bir bankanın yasa tanımaz işlerini deşifre etmeye kimsenin cesareti yetmeyince şimdi de AİHM’e gitme kararı alıp olayın boyutunu bir hayli genişletmişsiniz. Adaleti burada değil de dışarıda aramak gayet manidar bir girişim olsa gerek değil mi?