2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Rum tarafında çözümün olmamasının nedenini Türkiye’ye bağlayan eleştirilere karşılık, bunun  doğru olmadığını, esas sorumlunun Rum tarafındaki siyasi aktörler olduğunu, bunların başında da AKEL’in geldiğini söyledi.

Talat, şimdi yapılması gerekenin eleştirileri bir yana bırakarak, BM Genel Sekreteri’nin üzerinde hareket edebileceği bir zeminin yaratılması olduğuna işaret ederek, “Bütün kapasitemizi kullanmamız gerekir” dedi.

HRİSTOFYAS’IN KORKUSU

Ofisinden yapılan açıklamaya göre 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, dün katıldığı bir TV programında, son gelişmeleri değerlendirdi.

Talat, 4 Ocak 2010 paketinin önemli olduğunu çünkü yönetim ve güç paylaşımı konusunun kapanmasını hedeflediğini söyledi. Ancak, kendisinin seçimi kaybetme ihtimalini düşünen Hristofyas’ın, konunun bitmesi ve seçim sonrası sürecin çökmesi halinde halkından büyük eleştiri alacağı hesabı içine girdiğini, bu nedenle de konuyu kapatmaktan kaçındığını anlattı.

Söz konusu günlerde birçok ülke ve kurumun önerilere ilgi duyduğunu, nitekim ABD Dışişleri Bakanı Clinton’ın da kendisini telefonla aradığını kaydeden Talat, bunun yanı sıra birçok uluslararası aktörün de süreçten umutlandığını hatırlattı.

Annan Planında, 1974’te kuzeyden fiilen ayrılan Rumların yüzde 50’sinin geriye döneceği bir mülkiyet düzenlemesinin öngörüldüğünü, bunun sınır düzenlemeleriyle Rum Kurucu Devletine verilecek topraklarla birlikte 110 bin insan kadar olduğunu ifade eden Talat, toprak ve mülk konusunda başka birçok formülün daha geliştirilebileceğini söyledi.

EROĞLU’NUN POLİTİKASI

Talat, Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun izlediği politikayla ilgili soruya karşılık, “Eroğlu kendi politikalarını anlatarak Cumhurbaşkanlığına geldi. Bu yüzden Eroğlu’nu eleştirmek doğru olmaz” dedi.

Ancak kendisinin eleştirisinin Kıbrıs Türk tarafının şu andaki performansının 10 kat üzerinde bir performans göstermesi gerektiği yönünde olduğunu belirten Talat, “Benim memnuniyetsizliğimin temel nedeni budur” şeklinde konuştu..

İYİ BİR İKİLİ

BM Özel Danışmanı Downer’in “kuzeydeki faaliyetleri nedeniyle takınılan tavrın” sorulması üzerine Talat, Downer’ın istenmeyen adam ilan edilmesi yönünde önerilerin gündeme geldiğini hatırlattı ancak bu noktada büyük ihtimalle Türkiye’nin girişiminin olayı durdurduğunu belirtti.

Talat, Downer’in görevini yapmakta olduğunu ve bundan rahatsızlık duymanın gereksiz olduğunu anlattı.

BM Genel Sekreteri’nin nazik bir insan olduğunu, Downer’ın ise girişimci ve yaptırımcı kişiliği ile Genel Sekreterle iyi bir ikili oluşturduklarına dikkat çeken Talat, Genel Sekreterin 2010 yılına kadar gidişattan memnun olduğunu,  Rum tarafının tutumundan rahatsızlık duysa da o günlerde bunu ifade etmek istemediğini  belirtti. Talat, sonuçta Genel Sekreter’in Kıbrıs’a kadar geldiğini ve Rum tarafının yaklaşımından açıkça hayal kırıklığına uğradığını anımsattı.

MÜLKİYET  KONUSU

Bir başka soru üzerine, Hristofyas’a taşınmaz malların kategorize edilmesi ve her kategoriye uygun çareler üretilmesini önerdiklerini ve ısrar ettiklerini belirten 2. Cumhurbaşkanı Talat, Hristofyas’ın buna karşı çıktığını ve mülkiyet konusunda eski mülk sahiplerinin karar vermesi gerektiği görüşüne sahip olduğunu hatırlattı. Ancak daha sonra ısrarları üzerine malların, çarelerden bağımsız olarak, sadece kategorize edilmesine başlanınca güneyde büyük bir vaveyla koptuğunu, bunun üzerine Hristofyas’ın mülkiyet konusundan kaçtığını vurgulayan Talat, halbuki mülkiyet görüşmeyi önerenin Rum tarafı olduğunu hatırlattı.

Kendilerinin net mal çoğunluğunun ilgili kurucu devlette, ilgili topluma ait olacağı yönünde Güvenlik Konseyinin de desteklediği anlayışı ileri sürdüklerini vurgulayan Talat, bu tutumlarının Annan Planına uygun olduğunu belirtti. Talat, Hristofyas’ın mülk konusunda eleştiri alacak diye konudan kaçtığını ve bu yüzden yönetim ve yeniden güç paylaşımına dönüldüğünü anlattı.

Öğrendiği kadarı ile mülk konusunda şimdi Rum tarafının bazı esneklikler gösterdiğini belirten Talat, ancak şu anda masada bulunan kriterlerin ne olduğunu bilmediğini söyledi.

BAŞBAŞA GÖRÜŞMELER

Talat,  baş başa görüşmelerin yapılması gerektiğini söyleyerek, işin sırrının da orada olduğunu kaydetti. Bunu neredeyse hainlik olarak  görenlerin elbette bugün bu çok yararlı olabilecek yönteme başvuramadıklarını ve çok ciddi kayıplara yol açtıklarını belirtti. Talat, baş başa görüşmelerin müzakere heyetine iyi bir zemin hazırlamak için önemli olduğunu vurguladı.

ELEŞTİRİLER

Kendisinin de Kıbrıs sorununu çözmeyi başaramadığı yolundaki eleştirileri de değerlendiren Talat, Papadopulos ile 3.5 yıl kaybedildiğini dikkate getirerek, geriye 1.5 yıl kaldığını hatırlattı. Bu dönemde Hristofyas’ın varılan anlaşmaların duyurulmasını dahi kabul etmediğini belirten Talat, çözüm için kendilerinin bunu da hazmettiklerini anlattı.

Eleştirileri bir yana bırakarak şimdi yapılması gerekenin, Genel Sekreterin üzerinde hareket edebileceği bir zeminin yaratılması olduğunu kaydeden Talat, “Bütün kapasitemizi kullanmamız gerekir” dedi. Tüm ilgilileri galeyana getirmek gerektiğini de kaydeden Talat, gelinen aşamada Rum Başkanlık seçimlerinden sonra takvimli bir müzakere sürecini zorlamak gerektiğini, söz konusu takvimin  ise taraflarla görüşülebileceğini söyledi.

ÇÖZÜMSÜZLÜĞÜN SORUMLUSU

Rum tarafında son günlerde çözümün olmamasının nedenini Türkiye’ye bağlayan konuşmaların yapıldığının sorulması üzerine Talat, bu iddiaları reddederek esas sorumlunun Rum tarafındaki siyasi aktörler olduğunu, bunların başında da AKEL’in geldiğini söyledi ve Kıbrıs sorununun çözüme en fazla yaklaştığı 2004’te ne yaptıklarını unutmamak gerektiğini hatırlattı. Bu meselede günahlarının kesilemeyeceğini söyleyen Talat, halbuki o dönemde Türkiye’nin çözümü hararetle desteklediğini belirtti.

GÜÇLÜ KONUM

Bir başka soru üzerine Talat, görüşmelere giderken kendisini güçlü hissettiğini çünkü toplumun arkasında olduğunu bildiğini söyledi.  Her görüşmeden sonra ilgili tüm temsilcilerle bilgilendirme toplantısı yapıldığını anlatan Talat, askerin de büyük bir disiplinle bu toplantılara katıldığını ve bilgi aldığını kaydetti. Ankara ile de ilişkilerin mükemmel olduğunu söyleyen Talat, ancak bütün görüşlerin buradan çıktığını söyledi.

EGEMENLİK-VATANDAŞLIK

Tek egemenlik ve tek vatandaşlık konusunu da değerlendiren Talat, bu ortak görüşe varıldığını ancak, bunun  uygulamasının görüşmelerde ele alınacağı mutabakatına da varıldığını kaydederek,  tek egemenlik ve tek vatandaşlığın kendi koşullarımıza göre düzenlenebileceğini, bunun bazı kısıtlamalar da içerebileceğini söyledi.

Talat kendilerini o zaman eleştirenlere bunu anlattıklarını belirtti ve nitekim Hristofyas’ın da eleştiri aldığını söyledi. Talat, hiçbir koşul altında hiçbir toplumun tek başına egemenliği kullanamayacağını da ifade ederek ancak, bunların seçimlerimiz nedeniyle tam olarak bağlanamadığını belirtti.

MARAŞ KONUSU

Maraş’ın Türk idaresinde yerleşime açılması konusundaki  bir soru üzerine Talat, moral üstünlüğün Türk tarafının elinde olduğu dönemlerde Maraş konusunda girişimler yapıldığını söyledi. Ancak “Türkler elinden geleni yaptı, Rumlarsa olumlu davranmadı” gibi bir anlayışın hakim olduğu bir dönemde Maraş’ın açılabileceğini söyleyen Talat, bunun geçmişte bu bağlamda gündeme getirildiğini, fakat konunun henüz olgunlaşmaması nedeni ile herhangi bir girişim yapılmadığını anlattı.

Talat, Maraş konusunu tartışırken, “Tamamen Rumlardan oluşan bir bölgeyi Türk tarafı nasıl yönetecek” sorusuna da cevap aranması gerektiğini söyledi.

Güvenlik Konseyinin ilgili kararına göre Maraş’ın ancak mülk sahipleri olarak, 1974 sahiplerinin yerleşmesi halinde ve üstelik BM yönetiminde açılabileceğini hatırlatan Talat, Kıbrıs Türk yönetiminde açmayı denemenin ancak moral üstünlük  olduğu bir dönemde yapılabileceği şeklindeki görüşünü yineleyerek  “O dönemde yapamadık, şimdi nasıl yapılacak?” diye sordu.