Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun Özel Temsilcisi Kudret Özersay, BM tarafından müzakere süreciyle ilgili olarak alınacak önemli karar arifesinde New York'ta yaptığı temaslarla ilgili olarak  açıklamalarda bulundu.

New York temaslarını “kısa, yoğun ve yararlı” olarak niteleyen Özersay, Kıbrıs Türk tarafının bir yandan bu sürecin başarılı olabilmesi için ne yapılması gerektiğine ilişkin görüşlerini, diğer yandansa olası bir başarısızlık halinde neler yapılabileceğini gerek BM yetkilileriyle gerekse diğer önemli uluslararası aktörlerle iki gün gibi çok kısa bir süre içerisinde sağlıklı bir biçimde paylaşma fırsatı bulduğunu vurguladı.

Özersay, BM'nin henüz bir karar almadığını, farklı senaryoların olası olumlu ve olumsuz sonuçlarıyla birlikte değerlendirilmekte olduğunu, bu nedenle tam da bu aşamada yapmış olduğu görüşmelerin yararlı olacağına inandığını söyledi.

“BUGÜN NEW YORK’TA YAPILACAK TOPLANTI ÖNEMLİ”

BM Genel Sekreteri’nin kendi ekibiyle bugün yapacağı görüşmede alınacak olan karar ya da kararların aynı gün içerisinde değilse de önümüzdeki günlerde, ama her durumda bu ayın sonuna doğru açıklanacağını düşündüğünü belirten Özersay, Kıbrıs Türk tarafının çok taraflı toplantı önündeki en önemli engel olarak gösterilen iki konuda son iki hafta içerisinde kararlı bazı adımlar attığına dikkat çekti.

Özersay, bir yandan yönetim ve güç paylaşımı başlığı altında yürütmenin seçimi konusunun, Cumhurbaşkanı Derviş Eroglu’nun BM Genel Sekreteri’ne gönderdiği mektupla “çözümlenemeyecek” bir sorun olmaktan çıktığını, çok taraflı toplantı aşamasına geçilmesi durumunda bu konunun müzakere edilerek çözümlenmesinin Kıbrıs Türk tarafinın bu adımıyla mümkün kılındığını vurguladı.

Benzer nitelikte bir başka kararlı adımı mülkiyet bağlamında da sergilediklerine dikkat çeken Özersay, İkinci Greentree toplantısı ertesinde Genel Sekreter’in ortaya koymuş olduğu beklentinin karşılanabilmesi için Kıbrıs Türk tarafının en azından kendi üzerine düşeni yaptığını, ancak henuz uzlaşılamamış olan konuların bütünen bağlanabilmesi için bir yandan Kıbrıs Rum tarafının da rızasına, diğer yandansa tüm konuların masaya konulacağı çok taraflı toplantıya ihtiyaç olduğunu belirtti.

“BU SÜREÇ TAMAMLANMIŞ OLACAK”

Özersay, bugün devam eden müzakere sürecinin esasen 2008 yılında tarafların “Kıbrıslı Süreç” şeklinde özetlenen bir temelde yöntem konusunda ortak bir anlayış birliğine varmaları üzerine başladığını ve bugünkü sürecin esasen “ortak irade” ile sürdürülerek bugüne kadar gelindiğine dikkat çekti.

Özel Temsilci ayrıca, 2008 yılından bu yana bu sürecin her aşamasında Genel Sekreter’in her bir adımla ilgili olarak tarafların rızasını alarak hareket etmeye özen gösterdiğini, bunun da esasen “Kıbrıslı Süreç” denilen şeyin gereği olarak yapıldığını söyledi. “BM, sırf Kıbrıslı Sürece uygun davranmak adına örneğin her üçlü görüşmeyle ilgili olarak gerek format, gerekse yer ve zaman konusunda tarafların ortak rızasını bulmaya çalışmış, görüşmeler ertesinde Genel Sekreter iki lider eşliğinde basına yaptığı açıklamalar konusunda her iki liderin de ortak rızasını aramıştır” şeklinde konuşan Özersay, şöyle devam etti:

“Oysa çok taraflı toplantı sırf muhataplarımız bunu istemiyor diye yapılmayacaksa, o zaman geldiğimiz noktada ileriye dönük olarak taraflar arasında bir ortak irade bulunmuyor demektir. Daha önce de söylediğimiz üzere Rum tarafı müzakerelerde sonuç verici bir çok taraflı toplantıya geçiş için rıza vermez ise biz de Kıbrıs Türk tarafı olarak bu müzakere sürecinin sonuç vermeyen şekilde devam etmesine rıza vermeyeceğiz, bu da o noktadan itibaren ortada ‘Kıbrıslı’ olan mevcut sürecin geleceğini mümkün kılacak bir ortak irade bulunmuyor demek olacak” şeklinde konuştu. Rum tarafının ısrarla savunageldiği Kıbrıslı Sürecin bir gereği olan ortak iradenin bulunmayışının, Birleşmiş Milletlerin de tutumundan bağımsız olarak ortada bir süreç olmayışına neden olduğuna dikkat çeken Özel Temsilci “bu nedenle mesele mevcut sürecin şimdi ya da Rum tarafındaki seçimlere kadar askıya alınarak daha sonra devamı meselesi değildir. Asıl mesele, 1 Temmuz tarihi bile gelmeden mevcut süreç konusunda artık taraflar arasında bir irade uyuşması bulunmuyor olmasıdır. Bu sıkıntı ve tıkanlık aşılmadığı takdirde ortada bir süreç kalmaz zaten”.

BM Genel Sekreteri tarafından İkinci Greentree zirvesi ertesinde yapılan ve iki liderin de rıza verdikleri açıklamada yer alan programa da dikkat çeken Özersay, şunları söyledi:

“6 Ocak’ta Genel Sekreter her iki lidere de birer mektup göndererek ‘son aşamaya’ girdiğimizi açıkça söylemiştir. Greentree toplantısı ertesindeki program son aşamanın son unsuru olan çok taraflı toplantının ne zaman ve nasıl yapılacağına dair işaretler vermiştir. Şimdi o noktaya doğru yaklaşıyoruz ve bu karar verilecek. Genel Sekreterin ifadesiyle son aşamanın son adımı atılsa da atılmasa da son aşama, ya da bir başka ifadeyle mevcut müzakere süreci tamamlanmış olacak. Tek fark, bu tamamlanmanın başarılı mı başarısız mı olacağıyla ilgilidir” dedi. Özersay “bir başka ifadeyle bugün devam eden süreç yakın zamanda ya başarı ya da başarısızlıkla tamamlanacaktır”.

“GÜVEN BUNALIMI ÖNDE GELEN NEDENLERDEN BİRİ”

Özel Temsilci Özersay, müzakere masasında gerek Kıbrıs Türk tarafının, gerekse Kıbrıs Rum tarafının karşı tarafa en ufak bir güven duymadığını, aslında bunun toplumsal olarak var olan bir sorunun toplumların temsilcilerine de sirayet etmesinden başka bir şey olmadığını, ancak bir gerçeklik olarak herkesin bunu görmesi gerektiğini vurguladı.

Özersay, “Bu korkular ve önyargılar güvensizliği besliyor. Bu güvensizlik de her iki toplum ile temsilcileri arasında karşılıklı olarak birbirini besleyen bir kısır döngü yaratıyor. Bu, özellikle bu dönemde üzerinde ciddi ciddi düşünülmesi gereken bir sorundur” ifadelerini kullandı.

“GÜVEN EKSİKLİĞİNİ GİDERECEK BİR SÜREÇ GEREKİYOR”

Müzakere masasında çoğu zaman karşı taraftan gelen bir önerinin ilk anda “mutlaka bunun altında bir bit yeniği vardır ya da bunlar bu öneriyi yaparken bir gizli ajandaları vardır herhalde” biçiminde algılandığını, bunun her iki taraf için de geçerli olduğu gibi geçmiş dönemdeki liderler bakımından da geçerli olduğunu bizzat gözlemlediğini vurgulayan Özersay, “Bu nedenle geldiğimiz noktada asıl ihtiyacımız olan şey güveni yaratacak işbirliği modelleri geliştirmek olmalıdır” şeklide konuştu.

Özel Temsilci ayrıca, “Artık 44 yıldır görüşme yapılmasına rağmen somut bir sonuç elde edilemeyen bu türden süreçler yerine, somut ve elle tutulur sonuç elde edilecek güveni ve işbirliğini esas alan modeller ve süreçler üzerinde düşünmenin gerekli olduğuna inanıyorum” dedi.

İki taraf arasında bazı önemli konularda, özellikle ihtiyaç temelli işbirliği yapılmasını ve bu kanaldan somut sonuç elde edilmesini bir zorunluluk olarak tanımlayan Özersay, “üstelik bu türden adımlar sadece sınırlı kişilerin katılımıyla değil, geniş kitlelere yayılacak karaktere sahip olmalıdır ve her iki tarafın kamu otoritelerinin katılımı ve teşvikiyle ileriye taşınmalıdır” dedi.

“SUÇLAMAK DEĞİL GERÇEKLERLE YÜZLEŞMEYE ÇALIŞMAK GEREKİR”

Özersay, BM Genel Sekreteri’nin bir süredir suçlama oyunu denilen şeyden tarafların kaçınması gerektiğine dikkat çektiğini ve bu konuda Genel Sekreter’e hak vermemenin mümkün olmadığını söyleyerek, şöyle konuştu:

“Birbirimizi suçladığımız zaman hiçbir şey elde etmiş olmuyoruz aslında. Bu nedenle başarılı bir sonuç elde etmemiz durumunda, nasıl ki bunun ödülünü birlikte almak isteyeceğiz, yani güzel olan gerçekle yüzleşeceğiz, başarısızlık durumunda da gerçekle yüzleşmekten kaçınmamalıyız. Gerçekle yüzleşmeli ve bunlar temelinde ve bu tecrübe ışığında bu adanın geleceğine doğru perspektiften bakabilmeliyiz”.

Özel Temsilci Kudret Özersay, bugün devam eden sürecin yakın zamanda ya başarı ya da başarısızlıkla tamamlanacağını, her durumda atılacak adımların, iki toplum arasındaki ilişkileri geriye değil ileriye götürecek şekilde tasarlanmasının şart olduğunu vurguladı.