CUMHURBAŞKANI EROĞLU: “ZAMAN TAHDİDİ KOYMA KARARLILIĞIMIZI MUTLAKA DEVAM ETTİRECEĞİZ”

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Güney’de yapılacak olan  Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde seçilecek kişinin seçim atmosferdeki politikasını göreceklerini, beyanatları teker teker aldıklarını, arşivlediklerini, seçildikten sonra söyleyeceklerini alacaklarını ve bir politika ortaya koyacaklarını dile getirerek, ucu açık olmayan, yeterli bir zaman limiti içerisinde, eğer Rumların niyetleri varsa Kıbrıs sorununun çözülebileceği inancı içerisinde zaman tahdidi koyma kararlılığını mutlaka devam ettireceklerini söyledi.

Eroğlu, Kıbrıs politikasının emin ellerde olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğini, “her ne pahasına olursa olsun bir anlaşma yapılmalıdır” anlayışının da artık geride kaldığını ifade ederek, “Her ne pahasına olursa olsun anlaşma demek Kıbrıs Türk halkının bu topraklarda kalıcılığını tehlikeye atmak demektir. Onun için ben her ne pahasına olursa olsun bir anlaşma olsun anlayışı içinde değilim” dedi.

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, bugün katıldığı Kamu-İş Olağan Genel Kurulunda Kıbrıs sorunu müzakerelerine değindi.

Mühim olanın “dik” oturmak olduğunu vurgulayan Eroğlu, “Evet KKTC halkı adına ve Anavatanımızın desteğiyle Kıbrıs sorununa yönelik müzakereleri sürdürürken hep dik oturdum. Temsil ettiğim halkın menfaatlerini düşünerek oturdum ve Kıbrıs’ta yaşayabilir kalıcı bir anlaşmanın ancak bugün var olan gerçekler dikkate alındığı taktirde bulunacak çözümle mümkün olabileceğini hep savundum. Bugün de aynı şeyi söylüyorum.  Eğer Kıbrıs’ta yaşanan gerçekler bugün inkar edilirse ve Rumların istediğine karşı ‘biraz daha esnek olun’ sözleri tekrarlanır ve ben de bu sözlere uyarak esnek davranırsam belki bu toplantıları yapacak toprak veya çatı bulmakta bile zorlanacağız” diye konuştu. 

Eroğlu, Rum halkının istediğinin ve olmazsa olmazının Kıbrıs Türk halkının elinde bulundurduğu toprağın çok büyük bir çoğunluğunun kendilerine verilmesi olduğunu, geriye kalan toprağın ise bir kısım göçmenin istediği taktirde malına dönmesine “evet” demek olduğunu kaydederek, şunları söyledi:

“Sorduğumuz zaman biz nerde yerleşeceğiz, verdikleri bir tek cevap vardır. ‘Türkiye’den gelenleri gönderirsiniz, size kalan toprak sizi sığar’.  Ve benim cevabım şu: ‘(Genel Sekreter temsilcisi sayın Downer Avustralya’da olduğu için) Avustralya’da benim akrabalarım vardır. Avustralya vatandaşı, İngiltere’de 100 binin üzerinde Türk vardır, Kıbrıslı Türk vardır. Hepsi vatandaşıdır. Bunları gönderebilir misin? Ne münasebet. Peki bunları kayda geçiriniz.

Yani Avustralya vatandaş yaptığını gönderemezse, İngiltere vatandaş yaptıklarından vazgeçemezse, Kıbrıs Türkü ve kaldı ki Anavatan’dan Türk olarak gelen vatandaşlarımızın gönderme hakkını nerden bulacak. Anayasa’nın koruması altında olan bütün vatandaşların hakları elbette hükümet edenlerin, parlamentoda olan bütün siyasi partilerin koruması altındadır ve koruması mecburiyetindedir.”

Eroğlu, Kıbrıs görüşmelerinin bu yüzden şimdi durgunluk aşamasında olduğunu, çünkü Rum Lider Hristofyas’ın “Kıbrıs’ta bir çözüm umudu görmediği için aday olmayacağını” açıkladığını anımsatarak, şöyle devam etti:

“Genel Sekreter Ban Ki Moon’un bize söyledikleri var. 1 Temmuz’da onlar AB Dönem Başkanı oluyor. Dolayısıyla 1 Temmuz’a kadar bir anlaşma olmazsa 1 Temmuz’dan sonraki görüşmelerin bir anlamı yoktur.

İşte bunları dikkate alarak biz sadece bu dönemde, Güven Artırıcı Önlemleri görüşürüz dedik. Güven Artırıcı Önlemleri görüşecek 7 komite vardır. Yarısı Türk yarısı Rum. Ve şimdi bu safhada bunu yapıyoruz. Ama yarın Şubat’ta Cumhurbaşkanlığı seçimleri olacak Güney’de. Seçilecek kişinin politikasını göreceğiz. Bu seçim atmosferinde verdiği beyanatları teker teker alıyoruz, arşivlendiriyoruz. Seçildikten sonra söyleyeceklerini alacağız ve bir politika ortaya koyarak kendileriyle, ama sonsuza dek değil, ucu açık değil, yeterli bir zaman limiti içerisinde, eğer niyetleri varsa Kıbrıs sorununun çözülebileceği inancı içerisinde zaman tahdidi koyma kararlılığımızı da mutlaka devam ettireceğiz.

Onun için sevgili kardeşlerim Kıbrıs politikasında bana vermiş olduğunuz desteğe yürekten teşekkür ediyorum. Sendikacı arkadaşlarımız konuşmalarında ortaya koyduğumuz politikaya destek verdiklerini ifade etmişlerdir. Bu beni onurlandırmıştır.”

Eroğlu, bu politikayı yürütürken Anavatan Türkiye ile de istişare halinde olduklarını ifade ederek, New York’ta Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüştüklerini, New York’a gitmeden önce de yine Dışişleri Bakanlığı’nın ileri gelenleriyle Kıbrıs’ta bir görüşme düzenlediklerini anımsattı.

Cumhurbaşkanı Eroğlu şöyle devam etti:

“Kıbrıs politikasının emin ellerde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyorum. ‘Her ne pahasına olursa olsun bir anlaşma yapılmalıdır’ anlayışı artık geride kalmıştır. Her ne pahasına olursa olsun anlaşma demek, Kıbrıs Türk halkının bu topraklarda kalıcılığını tehlikeye atmak demektir. Onun için ben her ne pahasına olursa olsun bir anlaşma olsun anlayışı içinde değilim.

“KUZEY’DE NE VAR GÜNEY’DE NE VAR?”

KKTC’de ve Kıbrıs’ta var olan gerçekler dikkate alınacak. Ne var, gerçekler nedir? Kuzey’de ne var? Bu çatı nedir? KKTC çatısı. Kuzey’de demek ki bir devlet var. Kuzey’de başka ne var? Bir yönetim var. Demokratik kuruluşlar vardır. İşte biraz önce bir milletvekili arkadaşımız Meclis’te oylama var diye gitmiştir. Demek ki bir parlamentomuz var, yargımız var, adaletimiz var, polisimiz var. Yani bir devlette olması gereken her şey var. Halkımız da var. Diliyle, diniyle, kültürüyle Güney’dekinden farklı bir halkımız vardır.

Güney’de ne var? İşgal edilen bir devlete sahip çıkan bir Rum halkı vardır. Çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti, hiç unutulmaması ve unutturulmaması gerekir ki, Kıbrıs Türk ve Rum ortaklığına dayalı bir cumhuriyetten biz dışlandık ve maalesef hem BM kabul etmiştir o cumhuriyeti, hem AB.

Dolayısıyla sevgili kardeşlerim varolan gerçekleri göz ardı etmeyeceğiz. Elbette etmeyeceğiz. Ama Kıbrıs’ta bir anlaşmaya ihtiyaç var mı, var. Anlaşmazlığın mağduru bugün için görünen kimdir? biziz. Ama bu mağduriyetten nasıl olursa olsun bir anlaşmaya imza atarak kurtulamayız. Onurumuzla, namusumuzla, şerefimizle güven içerisinde halkımızı yaşatacak bir anlaşmaya imza atarsak bu söylediklerim geçerli olur.

Onun için dünyanın adaletsizliği, üzerimizdeki izolasyonların devam etmesini sağlarken, bu izolasyonların da kalıcı olmayacağına da inanıyorum. Çünkü son gittiğimiz her yerde, hem KKTC’ni müzakere masasında tutmak istiyorsunuz ama ensemizde izolasyonlar. Bu büyük bir adaletsizliktir.

Bu durumu yaratan Rumlar hem Birleşmiş Milletlerde hem Avrupa Birliği’nde Kıbrıs sorununun Rumların yarattığı sorunun mağduru Kıbrıs Türkleri iken ve ortaya çıkan birkaç anlaşmaya ‘evet’ diyen Kıbrıs Türk halkı bu çözümsüzlüğün mağduru, hele izolasyonlar altında yaşayacak bir halk olarak bırakılması mümkün değildir.”

Cumhurbaşkanı Eroğlu,  adaletsizliğin sona ermesi gerektiğini ifade ederek, Kıbrıs Türk halkının yanında Anavatan halkı, devleti ve hükümetlerinin desteği olduğunu, bugünlere öyle geldiklerini ifade ederek, “Kendi halkımıza, kendi devletimize hak ettiği hakları vererek kendi halkımızın bu topraklarda yaşarken huzurunu, güvenini ve refahını artırarak yapmamız gerekenleri hükümetlerimiz yaptığı taktirde, halkımız bu bayraklar altında yaşamanın onuru içerisinde, huzurlu olurlar mutlu olurlar” dedi.

“HÜKÜMETE DÜŞEN GÖREVLER VAR”

Eroğlu, hükümetlere düşen görevlerin de olduğunu belirterek, “Halkımızın mutluluğu hükümetlerimizin alacağı kararlara, ortaya koyacağı icraatlara da bağlı olduğunu dikkate almamız gerekir, ama hükümetlerden bazı şeyler beklerken, kurum ve kuruluşlarımızın da yapması gereken bazı şeyler olduğunun bilinci içerisinde hareket etmemiz gerekiyor” şeklinde konuştu.