Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, “Eğer anlaşma niyeti varsa gelsin bu sefer beşli konferansa, Türkiye’nin ve diğer garantör ülkelerin yer alacağı beşli konferansa eşit düzeyde oturalım ve Kıbrıs sorununu üç garantör ülkelerle çözelim. Yapacağım son çağrı budur. Bunu da reddederse herkes kendi yoluna” dedi

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, İstanbul’da, Doğa Anadolu Liselerinin özgün eğitim modeli olan, liselere göre yapılandırılmış işletme yüksek lisans programı (t-MBA) kapsamında, Doğa Anadolu Liselerinin Öğrenci Meclisleri tarafından düzenlenen 5’inci t-MBA Zirvesine katıldı.

Turkcell CEO’su Süreyya Ciliv’in de konuşmacı olarak katıldığı zirve, Lütfi Kırdağ Kongre Merkezinde yer aldı.

Cumhurbaşkanı Eroğlu, Doğa Koleji’nin KKTC’de kurulduğu dönemde bilinmeyen bir kolej olduğunu, bu nedenle sendikalardan tepkiler geldiğini ancak bugün kendi çocuklarının dahi bu kolejle gittiğini belirterek, Doğa Kolejlinin KKTC’de hizmet vermesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

İlkokul yıllarındaki zorlukları anlatan Eroğlu, “Mühim olan çalışmak, araştırmak ve hedef belirlemektir” dedi.

“Bu gibi etkinliklerin yöneticilik bakımından fevkalade önemli olduğunu” kaydeden Eroğlu, Doğa Kolejlinde bitki üretiminin faaliyetler arasında yer almasının da KKTC’de bir ilk olduğunu ifade etti ve Doğa Koleji yetkililerini tebrik etti.

Kırk dakika süren konuşmasında liderliğin önemi üzerinde duran Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Arap baharına işaret ederek, söz konusu bölgelerde halkların kendi liderliklerine soyunduğunu, ancak lider olmadığı için Libya’da henüz silahların susmadığını belirtti.

Türkiye’nin de mücadele yıllarında lider olarak Atatürk’ün çıktığını anlatan Eroğlu, Kıbrıs Türklerinin meşakkatli bir özgürlük mücadelesi verdiğini ve liderlerinin gösterdiği azim ve kararlı mücadeleye her zaman şükranla sahip çıktığını ifade etti.

Eroğlu, Dr. Fazıl Küçük, Osman Örek, Burhan Nalbantoğlu ve Rauf Denktaş’ın son derece zor şartlar altında 1960 yıllarında anavatan Türkiye’nin gündemine, Kıbrıs meselesini sokmayı başardığını ve Kıbrıslı Türklere soykırımdan kurtulma mücadelesinde, liderlik ettiğini kaydetti.

“BÜYÜK LİDERLERE İHTİYAÇ VAR”

Tarih yazan gerçek liderlerin, bir halkın en zor zamanında ortaya çıktığını ve halkının başında tarih yazdığını kaydeden Eroğlu, “Kıbrıs meselesinin bugün geldiği noktada büyük liderliklere ihtiyaç vardır” dedi.

Kıbrıs’ta iki ayrı halk ve iki ayrı demokrasi bulunduğunu, müzakerelerde amacın iki ayrı demokrasinin yer aldığı yeni bir ortaklık devleti oluşturmak olduğunu ifade eden Eroğlu, muhtemel bir anlaşmada, bir halkın diğer halk üzerinde tahakkümü olmayacağını ve Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların eşitliği temeli üzerine kurulacağını anlattı.

Kıbrıs Türklerinin acılar dolu bir geçmişe sahip olduğunu, doktor olarak mücadele yıllarında kendisinin de yer aldığını belirten Eroğlu, “Yeni ortaklık devleti, geçmişin tecrübelerinden ders çıkararak ciddi bir meşruiyet temeli üzerine oturtulmalıdır. Kurulacak yeni ortaklık yapısında güç, şiddet meşruiyetin kaynağı değil, adalet eşitlik yani meşruiyetin ta kendisi, yasal gücün kaynağı olmalıdır. İşte bu yüzden Kıbrıs’ta liderlik fevkalade önemlidir ” dedi.

15 Temmuz 1974 Yunan darbesinin Türkiye’ye Barış Harekatı için bir davet gibi geldiğini anlatan Eroğlu, Barış Harekatı sonucu oluşan coğrafyada Kıbrıs Türkünün bir devlet kurduğunu kaydetti.

“KIBRIS’TA BİR ANTLAŞMANIN ÖNÜNDE İKİ TEMEL ENGEL VAR”

Kıbrıs’ta adil çözümün gerçekler dikkate alındığı takdirde sağlıklı olabileceğini belirten Eroğlu, Cumhurbaşkanlığı görevine geldiği gün, kalıcı bir anlaşmanın ancak gerçekler temelinde olduğu takdirde mümkün olabileceğini söylediğini de anımsattı.

“Kıbrıs’ta bir antlaşmanın önünde iki temel engel bulunmaktadır” diyen Eroğlu, “Bunlardan birincisi, Rum milli iradesinin, federal çözümü reddetmiş olmasıdır” diye konuştu.

Eroğlu, Kıbrıslı Rumların her dört kişisinden üçünün, 2004’de referanduma sunulan Birleşmiş Milletler planına hayır diyerek sadece planı değil, Kıbrıs’ta federal yapıya dayanan BM kapsamlı çözüm planını da reddettiğini kaydetti.

Annan planında Kıbrıs Türkü’nün hiçbir önerisinin yer almamasına rağmen sırf anlaşma olsun diye, Kıbrıs Türkünün yüzde 65’le plana evet dediğini kaydeden Eroğlu, kendisinin o dönem Başbakanlık görevinde olduğunu ve garantilerin sulandırıldığı, Kıbrıs Rumlarına fazla toprak bırakılmasının, çok sayıda Kıbrıs Rum’unun Kuzeye geçmesini öngördüğü gerekçesi ile planı reddettiğini ifade etti.

Kıbrıs’ta, barışın önündeki ikinci engelin, özellikle dış dünyanın Rum siyasi elitlerine müsamaha göstermesi ve korumacılığı olduğunu kaydeden Eroğlu, Kıbrıs’ta sorunları başlatan Yunanistan ve Kıbrıs Rum tarafı olmasına rağmen, Güvenlik Konseyinin 186 kararı Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Rumlara bıraktığına daha sonra ise Rumların  Avrupa Birliği üyeleri yapıldığına işaret ederek “Bu şartlarda bir anlaşmaya imza koyması mümkün mü ?” dedi.

AB bir taraftan Kıbrıslı’ca çözümü desteklediğini söylediğini, diğer taraftan soruna taraf olan Kıbrıslı Rumları AB’ye üye yaptığını ve Kıbrıslı Türklere izolasyon uyguladığını vurgulayan  Eroğlu, “bundan daha büyük bir insanlık ayıbı yok” dedi.

“AB’YE BÜYÜK GÖREVLER DÜŞMEKTEDİR”

“Buna karşılık, Kıbrıs’ta Türkler, hiçbir hukuki, vicdani veya ahlaki dayanağı bulunmayan ambargolar altında ezilmektedir” diyen Eroğlu, bu konuda AB’nin üzerine büyük görevler düştüğünü ifade etti.

Kıbrıs Rum Yönetiminin halkına gerçekleri söylemediğini de vurgulayan Eroğlu, bugünkü ve geçmiş tüm Kıbrıs Rum Yönetimlerinin, iki halkın 1975 Cenevre Anlaşmasına temelinde Kıbrıslı Türklerin kuzeye Kıbrıslı Rumların da güneye geçmesine aradan 38 yıl geçmesine rağmen halkına kuzeydeki mallarına döneceği sözünü verdiğini belirtti.

“NE KUZEYDE NE DE GÜNEYDE GÖÇMEN KALMIŞTIR”

“38 yıl sonra, ne kuzeyde, nede de güneyde, göçmen kalmıştır…38 yıl sonra halen göçmenlikten bahsetmek hükümetlerin beceriksizliği demektir” diyen Eroğlu, Kıbrıs Rum Yönetiminin halkını bu şekilde yanılttığı sürece antlaşmanın mümkün olmadığını söyledi.

Kıbrıs Rum Yönetiminin Girne ve Mağusa belediye başkanı ve milletvekilliği için seçim düzenlediğini kaydeden Eroğlu, bunun Kıbrıs Rum Yönetiminin halkı ile alay etmek anlamına geldiğini vurguladı.

“İZAH EDİLEBİLİR DEĞİL”

Avrupa Parlamentosunda Kıbrıslı Türklere ayrılan iki sandalyenin Kıbrıslı Rumlar tarafından kullanılmasına müsaade edilmesinin, Türkçenin “Kıbrıs Cumhuriyetinin” resmi dili olmasına karşın AB resmi dili haline getirilmemesi ve Kıbrıslı Türklere yönelik izolasyonların, verilen söze rağmen kaldırılmamasının, izah edilebilir olmadığını vurgulayan Eroğlu,  “Bugün AB KKTC üzerinde uygulanan izolasyonların kaldırılmaması için Rum tarafının sözlerine ve baskılarına olanak sağlamaktadır. Genel AB felsefesine aykırı hareket ediyor… ” dedi

Milyonlarca insanın telef olduğu ardı ardına savaşlarda karşılıklı olarak birbirlerini yok etme noktasına gelen Almanya ve Fransa’nın, Almanın Alman olarak, Fransızın da Fransız olarak kalarak Avrupalılık kimliği altında birleşmeyi başardığını söyledi.

Eroğlu, Avrupa’nın babası Jean Monnett gibi insanların sözlerinin unutulmaması ve AB’nin çıkar gruplarının baskıları altında terk edilmemesi gerektiğini dile getirdi.

Türkiye’ye AB üyeliğinin, Kıbrıs sorunu çözümü önkoşulunun gösterilmesine de değinen Eroğlu, Kıbrıs sorununun Güney Kıbrıs’ın AB’ye alındığı dönemde de var olduğunu belirtti ve bunun haksızlık olduğunu vurguladı.

“KENDİ İRADEMİZE SAHİP ÇIKARAK YAŞAMAK İSTİYORUZ”

Kıbrıslı Türklerin adada adalet ve eşitliğe dayalı kalıcı bir antlaşma istediğini ancak egemenlik haklarını “tırnak içine” alacak her türlü yaklaşıma karşı dik duruş sergilediğini kaydeden Eroğlu, “Demokratik bir yaşam içinde, Kıbrıslı Türkler olarak kendi egemen irademize sahip çıkarak yaşamak istiyoruz” dedi.

Hiçbir liderin, yaptığı yanlışın bedelini gelecek nesillere ödetme vebalinin altından kalkmasının mümkün olmadığını kaydeden Eroğlu, “Kıbrıs’ta adil ve kalıcı barış tesis edilebilir. Böyle bir Kıbrıs kurmak mümkündür. Kıbrıs’ta barış, huzur ve adaleti hakim kılmak mümkündür. Bunun yolu eşitlikten geçer. Bunu sağlayacak olan da liderliktir” diye konuştu.

“1TEMMUZ’DAN ÖNCE BUNU BAŞARABİLİRİZ”

Kıbrıs Türkü’nün üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu, Kıbrıslı Rumların da ayni cesaret ve özveriyi göstermesini temenni ettiğini ifade eden Eroğlu, “Masada barışa yönelik bir anlaşma yapmak için bulunuyoruz. 1 Temmuzdan önce bunu başarabileceğimize inanıyoruz” dedi.

Görüşmelerin devamından yana olan Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın iddia ettiği gibi, 1 Temmuz’un sadece bir tarih olmadığını belirten Eroğlu, 1 Temmuz’un Kıbrıs Cumhuriyetini işgal eden Kıbrıs Rum Yönetiminin haksız yere üye olduğu AB’ye dönem başkanı olacağı bir tarih olduğunu kaydetti.

Eroğlu, Kıbrıslı Rumların AB dönem başkanlığı sürecinde ve 2013’de Güney Kıbrıs’ta yer alacak başkanlık seçimlerine yaklaşıldığı bir dönemde, müzakerelerin olumlu bir şekilde sürmesinin mümkün olmadığını belirtti.

Kıbrıs Rum Yönetiminin Başkanlık seçimleri arifesine esnek davranmasının da mümkün olmadığını belirten Eroğlu, “beşli toplantı çağrılması durumunda esneklik göstermeye hazırız… bu konferans gerçekleşirse Kıbrıs sorununa çözüm bulabiliriz” dedi.

Rum tarafının çok taraflı toplantıya karşı olduğunu ifade eden Eroğlu, sadece Türklerin esneklik göstererek bir sonuca varılmasının mümkün olmadığını kaydetti.

Eroğlu, “devam eden müzakerelerde bir çözüme ulaşılamadığı takdirde,  tarihin çağrısı, Kıbrıs Türklerinin, hür ve bağımsız iradelerine sahip çıkmak konusunda bize bir misyon yüklemekteyse, bu kritik aşamada Kıbrıs Türkleri olarak, tarihin edilgen aktörü olmayı kabul etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı. Eroğlu, şöyle devam etti:

“Eğer, Kıbrıs’ta anlaşma şansı bir kez daha kaybedilirse, tarih, Kıbrıs’ta bunun sorumluluğunu taşıyan liderliği sorgulayacak hatta yargılayacaktır da. Kıbrıs Türkü bağımsızlık mücadelesine devam etmektedir, kurulacak yeni ortaklık devleti de bu bağımsız iradenin bir tezahürü olacaktır. Kıbrıs’ta yakın gelecekte tarih yazılacaktır.”

KKTC halkının sadece insanca yaşamak için mücadele ettiğini kaydeden Eroğlu, Türklüğü ve Müslümanlığı ile ayakta duran Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıslı Rumların egemenliği altında değil kendi iradesi ile seçtiği hükümeti altında yaşamak istediğini kaydetti.

Kıbrıslı Türklerin devlet sahibi olduğunu ve devlette olması gereken tüm unsurların bulunduğunu dile getiren Eroğlu, 48 yıl devam eden müzakerelerde, ortaya çıkan tüm planların Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedilmesine rağmen Kıbrıs Rum tarafının AB üyesi yapıldığına işaret ederek, şöyle devam etti:

“HERKES KENDİ YOLUNA”

“Ancak kendi halkına güvenebilirsin. Biz kendi halkımıza güvenerek yola çıktık, anavatana güvenerek yola çıktık çok şükür yolda kalmadık…Şu sözleri artık dünyaya net bir şekilde söylemeye başladık. Müzakereler ucu açık devam edemez. 1 Temmuz’da müzakereler, ya yeni bir şekil alarak, yeni bir masa, yeni koşullar, yeni parametrelere oluşturarak devam edecek, ya da herkes kendi yoluna.”

Rum tarafının müzakerelerin devam etmesi düşüncesinde olduğunu ancak böyle sonuç elde etmenin mümkün olmadığını belirten Eroğlu, “ Eğer anlaşma niyeti varsa gelsin bu sefer beşli konferansa, Türkiye’nin ve diğer garantör ülkelerin yer alacağı beşli konferansa eşit düzeyde oturalım ve Kıbrıs sorununu üç garantör ülkelerle çözelim. Yapacağım son çağrı budur. Bunu da reddederse herkes kendi yoluna” dedi.

Eroğlu, Harran Üniversitesi’nde vereceği “Dünden Bugüne Kıbrıs’ta Müzakereler” konulu konferans için yarın Şanlıurfa’ya geçecek.