Kamu reformu gündeme gelir gelmez karşı çıkan Onlar...

Özelleştirme tartışmalarında ortaya konan çözüm modellerine muhalefet eden Onlar...

Devlet içerisinde 7'den 70'e herkesi tehdit ve şantaj ile baskı altında tutmaya çalışan  Onlar...

Mutfaktaki yangını düşünmeden kendi özlük hakları ve maaş ile ek mesailer noktasında oluşan yılların statükosu tartışılmaya başlanınca sokaklarda fırtına koparmaktan geri durmayan Onlar...

Sorunlar karşısında Devletin, Hükümetlerin orta yol önerilerine kulak asmayan, krizi her zaman tırmandıran ve kaos siyasetinin aktörleri olan yine Onlar...

Kamu çalışanlarının elbette tüm hakları korunmalı ve geriye götürülmemeli ancak insan sormadan da edemiyor peki Kıbrıs Türk'ünün ve Devletin hakları hiç mi yok?

Sendikalar vizyon sahibi mi misyon sahibi mi ülkede?

Neden sürekli sendikalar bağcıyı dövmenin peşinde koşuyor da birlikte toplumsal barış içerisinde üzüm yemeyi akıllarının ucundan geçirmiyorlar?

Sorgulamadan da edemiyor üstelik insan ;

Neden sendikalarımız bazı siyasi partilerin uzantısı olarak çalışıyorlar...

Varsa yoksa önyargılar ile ideolojik saplantılar ve son noktada romantik bir devrimci ! mücadele ruh hali ile çağımıza ve de ülkemiz realitesine hiç de uymayan emekçi-sermaye mücadelesine endekslemekten öteye gidemiyor sendikal mücadele...

Kamusal fayda temelinde tartışmamak, tüm açıklamalarda tehdit dilini kullanıp toplumsal barışı zedeleyerek belli bir zümrenin çıkarlarının tüm toplumun çıkarlarının önüne geçmesinden Sendikalar da bir çok Sendikacı da ne yazık ki rahatsız olmuyor...

Çok uzaklara da gitmeden Soğuk Savaş döneminde, yani 29 yıl öncesinde 1990'lara kadar özellikle sol ideolojik doğruların ipoteği altında olan birçok ülkedeki sendikal faaliyetler siyasi partilerin bir kolu olarak çalışırken küreselleşen dünya ile birlikte misyon olarak kabul ettiği çatışma kültürünü geride bırakarak günümüzde uzlaşı kültürünü vizyon ve ilke olarak benimsemiş dünya sendikalarından ülke olarak ne yazık ki çok gerideyiz...

Sendikal çalışmalar kamusal faydanın ötesinde ne iş takipçiliği ne ihale fırsatçılığı ne de siyasi şov aracı olmalıdır...

Tıpkı bugün Maliye Bakanlığı önünde yaşanan ve çatışma kültürü ile toplumda yaratılmaya çalışılan huzursuzluk gibi...

Mesela Maliye Bakanlığının elektriğini keseriz diye ve de kestik diye Devlete karşı gövde gösterisi yapıp tüm bir bölgenin genel elektriğini kesip hasta olanı var, çocuğu çoluğu yaşlısı var umursamadan halkı mağdur etmek olmamalıdır sendikacılık...

Kıbrıs Türk toplumu günümüzde ülkede tüm sendikalardan kendi sınıfsal çıkarlarını da elbette düşünerek artık çağın gereği olarak toplumsal fayda adına uzlaşı kültürü temelinde ortak akılda buluşabilme esnekliğini ve becerisini göstermesini beklemektedir...

Sendikaların da topluma karşı sorumluluğun da olduğunun farkına vararak artık dürüst olmasının zamanı gelmedi mi?