Sendikacılık kavga etmek ve çatışmak mıdır?

Kavga ve çatışmanın karakteri ve ruhunu teslim aldığı bir sendikacılık oynanıyor.

İşçi ve tüm çalışanların haklarının korunması ve iyileştirilmesi adına, demokrasi sınırları içerisinde kavga etmek ve çatışmak son kertede gerekiyorsa da elbette yapılmalı.

Ama, Hükümetleri tehdit ederek, sermaye ve yatırımcıyı düşman olarak göstererek olmamalı.

Ve tüm sendikalar, bırakmalı artık “Soğuk Savaş” dönemi lugatı ve yöntemleri ile mücadeleyi etme.

Hak aramak, şantaj yapmak olmamalı.

Dünde kalan dünyada savaş alanı olan sendikal faaliyetler, bugünün dünyasında “ortak akıl”ın kalesi olmalı.

Gerek Devlet çatısı altında gerekse özel sektör bünyesinde çalışan her kesimin, sendikal hakları olmalı, çalışma koşulları elbette iyileştirilmeli.

Ve sendikalar yeni asgari ücretin belirlenmesi öncesi yine gündemde.

Sendikal Platform, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde eylem yaparak taleplerini yine bildik sözcükler ve yöntemlerle ortaya koydu.

Sendikal Platformun talepleri arasında mutlaka olması gereken, değişmesi ve düzenlenmesi gereken haklar ve koşullar mevcut.

Hiç itiraz yok.

Ancak itiraz, hala daha sendikaların uzlaşı kültürü yerine çatışma kültürü ile hareket etmesinde.

Ha bir de, gündüz sokakta başka, gece kapalı kapılar ardından yaşanan gel-gitlere var itiraz.

Çalışanlar ile sokakta Che Guevara ruhu ile yürüyüp de özel toplantılarda Viyanalı aristokrat karakterine bürünenlere ne demeli?

Çalışan kesimler için ortaya konan kavga ! günün sonunda ya danışıklı bir dövüşün aracı ya da devlet veya özel sektörde çalışan kesimlerin dışında birilerinin işini çözmek için amaç haline gelmekte.

Çatışma kültüründen vazgeçme gerekliliğinden önce sendikaların yapması gereken, samimiyet ve şeffaflık.

Ve birazcık da ayaklarını yere basmalı elbette sendikalar.

Sendikalar, yüksek hedefler ile kitlelere umut vermekten daha iddialı bir ifade ile kitleleri kandırmaktan artık vazgeçmeli.

Asgari ücretin net 8.829.29 TL olmasını isterken bunun gerçekleşmeyecek bir hayal bile olmadığını bilmiyor mu, sendikalar.

Keşke olsa elbet. Asgari ücret ile çalışanların hakkıdır da elbet.

Ancak gerçekleşmeyeceğini bile bile çalışan kesimler ile Hükümetleri birbirine düşman yapmak, hedef göstermek, siyasete alet etmek, umut tüccarlığı yapmak olmamalı, sendikacılık.

Her şeye karşı çıkmak da olmamalı, sendikacılık.

Sendikal çalışmalar kamusal faydanın ötesinde ne iş takipçiliği ne ihale fırsatçılığı ne de siyasi şov aracı da olmamalı.

Kamusal fayda temelinde tartışmamak, tüm açıklamalarda tehdit dilini kullanıp toplumsal barışı zedeleyerek belli bir zümrenin temsilcilerinin çıkarlarının tüm toplumun çıkarlarının önüne geçmesinden sendikalar da, bir çok sendikacı da ne yazık ki rahatsız olmuyor.

Umut tacirliğini de bırakarak ayakları yere basarak çalışan kesimlerin tüm hakları için mücadele etmeli sendikalar.

Ve bugün ihtiyacımız olan tek şey, çatışarak değil uzlaşarak sorunlara çözüm bulmak.

Ama önce biraz samimiyet, dürüstlük ve şeffaflık.