TIP-İŞ eylem ve grev başlatacağını açıklaması toplum vicdanında yine yeni bir yara açmanın arifesinde.

Hekim eksikliğinin gerekçe gösterilmesi ise akıl ve vicdan tutulması ile birlikte tam bir kara mizah örneği.

Kara mizah örneğinin görünmeyen aktörü ise diğer tüm sendikalara da cesaret veren bugüne kadar süre gelen “oy kaygısının esir aldığı” başını toprağa gömen Devlet erkini elimde tutan gelmiş geçmiş tüm iktidarlardan başkası değil.

Sendikaların sadece ve sadece kendi zümrelerinin zaman zaman ! “şımarıkça” taleplerini cesaretlendiren “oy ve yeniden seçilmek uğruna” Hükümetlerce toplumsal fayda ve kamusal çıkar göz ardı edilerek verilen tavizler olduğu da artık tartışılmalı.

Biliyor çünkü sendikalar, “haklı olunmasa bile” bağırıp çağırıp tehdit edip hedef göstererek istedikleri her şeyi Hükümetlerden yani siyaset kurumuna yön veren bugünün seçilmişlerden koparacaklarını.

Kıbrıs Türk'ünün ve Devletin haklarını diğer bir ifade ile toplumsal fayda ve kamusal çıkarı ise düşünen ne yazık ki yok.

Hükümetler ve sendikalar arasında sürekli oynanan ve adı hak arayışı ve sendikal mücadele ! konulan  bir “al gülüm ver gülüm” oyunu var sahnede.

Sendikal hakların değil ancak sendika-siyaset (Hükümetler) arasındaki çarpık ilişkilerin doğurduğu sonuçların Devlet ve Kıbrıs Türk toplumuna bir fayda sağlamadığı da ortada.

Mevcut sendikacılık felsefesi kendisi için misyonunu tamamlamış olsa da toplumsal bağlamda misyonunu tamamlamıştır vizyon sahibi olmayan günümüz sendikacılığı.

Kamu reformu gündeme gelir gelmez karşı çıkan Onlar...

Özelleştirme tartışmalarında ortaya konan çözüm modellerine muhalefet eden Onlar...

Devlet içerisinde 7'den 70'e herkesi tehdit ve şantaj ile baskı altında tutmaya çalışan  Onlar...

Sorunlar karşısında Devletin, Hükümetlerin orta yol önerilerine kulak asmayan, krizi her zaman tırmandıran ve kaos siyasetinin aktörleri olan yine Onlar...

Mutfaktaki yangını düşünmeden kendi özlük hakları ve maaş ile “amacını aşan ek mesai uygulamaları” noktasında oluşan yılların statükosu tartışılmaya başlanınca sokaklarda fırtına koparmaktan geri durmayan Onlar...

Son örnek ise TIP-İŞ’in eylem ve grev hazırlığını açıklaması.

Hem de Kovid-19 ile mücadelenin sürdüğü böylesi bir dönemde.

Hipokrat yeminin “çıkarların” gölgesinde kalması bir yana TIP-İŞ’e hangi seçilmişlerin ne fısıldadığı ise ayrı bir tartışma konusu.

TIP-İŞ’in gerekçe olarak kamuoyuna sunduğu “hekim eksikliği” gerekçesi tüm yönleri ile tartışılmalı.

Elbette “bir elin beş parmağı da aynı olmaz” ancak tıp hekimlerinin de önce kendi mutfaklarını ve vicdanlarını temizlemeleri gerek.

Devlet görevini “yarı zamanlı ek iş” gibi icra edenler hekimler kadar böylesi bir çarpıklığı görmezden gelerek statükoyu kalıcılaştıranlarında toplum vicdanın yargılanması gerek.

Meclis ve siyaset de seçilmiş sıfatı ile bulunan dünden bugüne birçok tıp hekiminin isimlerinin hala özel hastanelerin ve/veya kliniklerin duvarlarında asılı olduğu bir çarpık düzenden ise kamu çıkarı ve toplumsal fayda beklemek ise “ölü gözünden yaş beklemektir.”

Devlet hastaneleri veya polikliniklerinde yarım gün mesai yapıp yarım gün özel hastane ve/veya kliniklerde meslek icra etmeye devam etmeyi “meşrulaştırmak, kamuoyunun gözünden kaçırmak ve Hükümetlere sakın dokunmayın” uyarısından başka bir şey değil, hekim yetersizliğini gerekçe göstererek eyleme gitme kararı.

Hekim yetersizliği elbette gerçek ancak tam zamanlı görev yapmayan hekimlerin de “çorbadaki tuzu oldukça fazla”.

“Eğri oturup doğru konuşmak” gerek.