Geçtiğimiz hafta CTP Genel başkanı sayın Tufan Erhürman Kıbrıs Manşetin konuğuydu.Kıbrıs Manşet yazarları olarak kendisine çok farklı konularda sorular yönelttik.Sayın başkan samimi ve içten cevaplar verdi.

Cumhurbaşanlığına yakışır mı yakışmaz mı ile ilgili düşüncelerimi daha sonraki makalelerimde paylaşacağım.Bugün geçen haftada değindiğim seçilmişlerin görev sürelerinin sınırlandırılması konusuna devam etmek istiyorum.

Hazır yakalamışken Bu konu ile ilgilide Tufan hocayada bir sorum oldu.

Kendisine KKTC 'de seçimle işbaşına gelenlerin görev sürelerinin sınırlandırılması konusunu sordum.

Konu hakkında çok emin olmamakla birlikte seçilenlerin birçoğunun kamudan gelmedikleri için meclis faaliyetlerine alışabilmelerinin açıkçası uzunca bir süre aldığı ve özellikle meclise seçilen milletvekillerinden neredeyse 2. dönemde ancak verim alınabildiğini söyledi.

Tabii sorum yalnız meclise seçilenler ile ilgili değildi.Belediye başkanları, meclis üyeleri Cumhurbaşkanıda buna dahildi.

Kendisine meclis çalışmalarına uyum konusunda biryere kadar katılabiliyor olsamda seçilmiş kimselerin görev süresi ile ilgili 2 dönem veya en çok 10 süresinin yeterli olduğu konusunda kendisininde tartışmaya açık olabileceği kanısındayım.

Ben öyle gördüm. Daha çok zamanımız olan bir günde daha etraflıca konuşabileceğimize inanıyorum.Bu konu ile ilgili vereceğim somut örneklerinde kendisini ikna edeceğine inanıyorum.

Ayni şeyleri yaparak farklı sonuçlar beklemek aptallıktır demiş ünlü fizikçi Albert Einstein.Yalanda değil.

Gerçi bizde örnekleri çok ama bugünkü makalemde en önemlisi üzerinde duracağım.

Seçilmişlerin Görev süresi sınırlandırması.

Her seçim öncesi siyasetçi tarafından seslendirilen lakin seçim bittikten sonra konusu açıldığında hepsinin köşe bucak kaçtığı sivil toplumunda çok fazla talep etmediği dönem sınırlandırması konusu.

Milletvekili ,Başbakan ,Belediye başkanı hepsi buna dahil.

Hepsinin görev süresi 2 dönemle sınırlandırılmalı.

Neden mi.Önemli Çünkü.Hemde çok önemli.

Nedenlerini daha iyi anlaşılması için örnekler vererek anlatmaya çalışacağım.

Eğer para bulup yaptıramadığımız Yollardan hala kuyruklarda beklediğimiz yoğun bakımda tek tek öldüğümüz Hastahanelere ,sabun tuvalet kağıdını hala öğrenciye ödeten Eğitim anlayışımızdan , evlerimizi mecburen kamera ile donatmak zorunda kaldığımız Güvenliğimize daha iyi bir ülkede yaşama gayleniz varsa lütfen okuyun derim.

Uganda devlet başkanı Yoweri Musaveni 1986 yılında devlet başkanı olacağı zaman, ‘’Afrika’nın sorunu insanlar değil, bir türlü görevi bırakmayı bilmeyen liderleri’’ diye yakınmış ve devlet başkanı olarak yemin ettiğinde de, ‘bu milletin iktidarı olacak, devletin değil’ sözü vermişti.

O günlerde Afrika için yeni bir umut yaratan genç politikacı kuşağın bir üyesi görülerek sadece Afrika’da değil bütün dünyada saygı görmeye başlamıştı.Ancak, devlet başkanı olduktan sonra muktedir olmanın tatlılığı ile görüşleri de değişti.Devlet başkanlığında görev süresi sınırı getiren anayasa değişikliği için mücadele ederek 2006’da üçüncü kez seçilmesine izin veren değişikliği yaptı.Dünyadan yükselen eleştiriler karşısında da 'dünyaya meydan okuyan lider’ imajıyla populist bir söyleme kaydı.Etkili muhaliflerini, seçimlerden önce sudan bahanelerle hapse tıktı. 2011’de şaibeli bir seçimle dördüncü kez devlet başkanı oldu.Halen, 2016 yılında yine hileli bir seçim sonucunda kazandığı beşinci devlet başkanlığını sürdürüyor.

1991 yılından beri Çad devlet başkanı olan İdris Deby, 2001 yılında ikinci kez kez aday olduğunda, devlet başkanlığının 15’nci yılının dolacağı 2006’da görevini bırakacağı ve anayasayı değiştirmeyeceğini vaat etmişti.

2005 yılında Anayasayı değiştirerek, yeniden aday olmasını engelleyen süre sınırını kaldırdı. 2006’da şaibeli bir seçimle yeniden seçildi. 2011’de aynı şaibeli seçimle bir daha... Ve 2016’da bir kez daha…

Örnekleri çoğaltabiliriz.

Muammer Kaddafi 2011 yılında devrildiğinde devlet başkanlığında 42’nci yılındaydı. Keza, 2009’da öldüğünde Gabon devlet başkanı Omar Bongo da 42’nci yılındaydı. 34 yıl Zimbabwe’yi yöneten Mugabe, geçen yıl 94 yaşında iktidardan zorla indirildiğinde dünyanın en yaşlı devlet başkanıydı

Peki Afrikalı liderler bunu nasıl yapıyor?

Yapıyorlar çünkü yapabiliyorlar.

Antik Yunan tarihçisi Thucydides Milattan Önce 5’nci yüzyılda, ‘’muktedir yapabileceği her şeyi yapar, zayıf çekebileceği her şeyi çeker’’ tespitinde bulunmuştu.

Afrika Stratejik Araştırmalar Merkezinin hazırladığı bir raporda

Raporu hazırlayan uzmanlardan Joseph Siegle’a göre, süresiz otoriter iktidarlar yüzünden, sosyal ve politik kurumlar eriyor, bir devleti bir mafya örgütlenmesinden ayıran temel özellik olan denge ve denetleme mekanizmaları yok oluyor ve ülke, bir tek kişinin oyuncak parkına dönüşüyor.

Raporda, parlamentolara da dikkat çekiliyor: ‘’Son 20 yılda parlamentolar görece özerklik kazandı ama milletvekilliği bir tür haydut parazitliğe dönüştü. Tıpkı şaşalı yaşamaya, gösterişe, paraya düşkün devlet başkanları gibi milletvekilleri de öncelikle özlük hakları ve yüksek maaşlarını önemsiyor artık. Bu imtiyazlarını sürdürme isteği de iktidar üzerindeki denetim güçlerinden gönüllüce feragat etmelerine neden oldu.’’

Aynı raporda dikkat çekilen bir başka yozlaşmış erk ise ‘yargı’. Kıtadaki bir çok yargı kurumunun devlet başkanları önünde ‘elpençe divan’ durduklarına dikkat çekiliyor.

Dünyaya baktığımızda mesela ABD’ de seçilmiş kimselere getirilmesi arzulanan

dönem sınırlamasının arkasındaki temel düşünce, vatandaşı temsil etme

amacıyla göreve getirilen temsilcilerin zaman içinde kendilerine devredilen

yetkiler ve güçler sayesinde sonraki seçimlerde sıradan adaylara göre daha fazla

avantaja sahip olmaları, ardı ardına seçimleri kazanarak temsilcilik görevlerini

bir mesleki statüye ve kariyere dönüştürmeleridir.

Dönem sınırlaması uygulaması sayesinde seçilmişlerin kendilerine sağladığı

imtiyazlardan ve kıdemlilik sisteminin olumsuz etkilerinden arındırılması

amaçlanmaktadır.

Seçimleri kazanan yasama üyelerinin en önemli endişesi makamında olabildiğince uzun bir süre kalmak olmaktadır.Bunu sağlamak için her zaman riskten kaçınan kararlar alma yolunu seçmekte ve görevlerini yerine getirme konusunda özenli davranmamaktadırlar.Bu yönleriyle dönem sınırlaması düşüncesi “DAHA İYİ BİR DEMOKRASİ” arayışlarıyla yakından bağlantılıdır

Bill Clinton ABD’nin gelmiş geçmiş en iyi başkanlarından biriydi.2 Dönem başkanlık yaptı ve evine döndü.

Neden?

ABD’nin kurucu babaları, bazı önlemler almazlarsa, Afrika’nın 21’nci yüzyılın ilk çeyreğinde bile pençesinde yaşadığı bu tabloyu yaşayacaklarını daha 1700’lü yıllarda görebilecek bir vizyona ve samimiyete sahiptide ondan.

ABD’nin İngiltere’den bağımsızlık savaşına da komuta etmiş ilk başkanı George Washington ülkedeki herkesin saygısına sahip bir liderdi. Ancak, 8 yıl iktidarda kaldıktan sonra yeterinden fazla iktidarda kaldığını belirterek ikinci dönemini tamamladığında yeniden aday olmayacağını açıkladı. 1797’de görevini tamamladı köyüne döndü.

Birçok çağdaşının yaklaşımından uzaktı bu yaklaşımı...

George Washington da, otoriter veya monarşik bir düzen isteseydi o günlerde onun karşısında durabilecek güç yoktu. Ama, o tercihini, ‘tarihi liderlik’ten yana değil ‘anayasal düzen’den yana yaptı.

Ölünceye kadar başkanlıkta kalırsa, kendisinden sonra gelen her başkanın da aynı yolu izleyeceğini biliyordu.

İkinci başkan John Adams zaten ikinci dönemi kazanamadığı için tek dönem başkanlık yapabildi. Bu nedenle de ABD’de başkanların tıpkı Washington gibi en fazla iki dönem başkanlık yapma geleneğini başlatan asıl isim üçüncü başkan Thomas Jefferson oldu.

1807 Aralık ayında, tıpkı birinci başkan gibi üçüncü dönem için aday olmayacağını açıkladı ve sözünde de durdu. Başkanlığı James Madison’a devrettiği gün, ‘zincirlerinden kurtulmuş bir köle gibiyim bugün’ diye konuştu.

ABD başkanları yaklaşık 150 yıl hiçbir anayasal veya yasal zorunluluk olmadığı halde ‘en fazla iki dönem’ geleneğine uydu.

Roosevelt’in ölünceye kadar başkan kalması ise alarm zillerinin çalmasına yetti. Savaş geçer geçmez 1947 yılında, her iki partinin de ortak teklifi ile bir kişinin en fazla iki dönem başkanlık yapabileceğini öngören anayasanın 22’nci ek maddesi kabul edildi.

Bütün eyaletlerin onaylaması ile 1951’de yürürlüğe girdi. Yani ABD'de ikinci dönemden fazla başkanlık yapmak artık anayasal olarak da mümkün değil.

ABD de Seçilmiş kimselere getirilmesi arzulanan dönem sınırlamasının arkasındaki temel düşünce, vatandaşı temsil etme amacıyla göreve getirilen temsilcilerin zaman içinde kendilerine devredilen yetkiler ve güçler sayesinde sonraki seçimlerde sıradan adaylara göre daha fazla avantaja sahip olmaları, ardı ardına seçimleri kazanarak temsilcilik görevlerini bir mesleki statüye ve kariyere dönüştürmeleridir.

Görevini bırakmasına yakın komedyen Jerry Seinfeld’in programına konuk olan Obama, Seinfeld’in ‘’Dünya liderlerinin ne kadarı kaçık?’’ sorusuna acıyla gülerek, ‘’Oldukça önemli bir miktarı’’ yanıtı verecek ve ekleyecekti; ‘’Ne kadar uzun süre o koltukta kalırlarsa, çılgınlıkları da aynı oranda artıyor’’.

Komedyen Jay Leno da aynı günlerde, ‘’Yeni bir bilimsel araştırma insanların yalan söylemesinin zamanla daha da kolaylaştığını ortaya çıkardı. Bir kere yalan söyleyince sonraki yalanları daha kolay söylüyormuşsunuz. İşte bunun için ABD başkanlığında 8 yıl sınırı var.‘’ şakası ile bu gerçeğin farklı bir boyutuna dikkat çekecekti.

Obama her ne kadar bunları söylese de eğer anayasal engel olmasaydı, 2016 başkan seçiminde üçüncü kez adaylığına tanık olacağımız da neredeyse kesindi.

Nitekim, ABD’nin en popüler başkanlarından biri olan Bill Clinton, 2000 yılında, ‘’Eğer Anayasa izin verseydi, kesinlikle üçüncü dönem için aday olurdum’’ itirafı ile bu gerçeği itiraf ediyordu.

Ama eğer üçüncü dönem başkan olsaydı, bugünkü saygınlığının yarısını bile bulamayacağı bir düzeye düşeceği de kesindi.

Çünkü, 8 yıldan fazla bir sürede topluma ve ülkeye verebileceği hiçbir yeni şey yoktur. İnsan ruhu, o kadar uzun süre iktidarı samimiyetle taşıyabilecek donanımda değil.

Yani Afrika ile ABD arasındaki fark, politikacı veya liderlerinin farkı değil. Devlet başkanı dahil herkesi bağlayan evrensel standartlara uygun, hakça bir anayasal düzen ile, gücü ele geçirenin kafasına göre değiştirebildiği yolsuz ve berbat bir düzen farkıdır. ABD'de bunun için 229 yıldır aynı anayasa hala yürürlükte.

Öte yandan Afrika’da son 10 yılda yapılan bütün kamuoyu araştırmaları, Afrikalıların çoğunluğunun da, politikacıların iktidardaki görev süresinin sınırlı olması gerektiğine, iktidarın denetime açık olması gerektiğine, ifade ve basın özgürlüğüne inandığını gösteriyor. Ancak aynı Afrikalılar sandıklar kurulduğunda gidip yine, kendilerinden gördükleri otoriter liderleri ödüllendiriyor.

Rahmetli İrsen küçük 1976 yılında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanıydı.

Kirleten Kim kitabımdada bahsettiğim CMC şirketi ile yapılan yazışmalarda altta sorumlu Bakan olarak imzası orijinal belgeleride bende mevcut.

2013 yılına geldiğimize hala aktif siyasetteydi ve siyasetten çekilme niyetide yoktu.Hatta mahkeme ve kurultay süreçleri ile memlekette kendisinden dolayı yaşanan sıkıntılarda hala akıllarda tazeliğini koruyor.Halbuki 1976 yılında bakan olan sayın İrsen Küçük milletvekilliğini 2 dönem yapıp ayrılsaydı belkide bugün kendisini daha farklı bir şekilde anıyor olacaktık.

Sayın Derviş Eroğlu 34 yıl Milletvekilliği yaptı 5 yılda Cumhurbaşkanlığı.

Sayın Angolemli 39 senedir hala mecliste.

Ve geldiğimiz durum ortada.40 senedir Gelirleri ile sadece maaş ödemesi yapabilen bir Devlet.

Ve ne acıdır ki her seçim döneminde siyasetçiler tarafından seslendirilen dönem sınırlaması seçim bittikten sonra unutuluyor.

Merak ediyorum er yada geç sade vatandaşlar arasına dönecek olan şu an mecliste vekil olan arkadaşlara bundan sonra milletvekilliğinin en çok 10 yıl ile sınırlandırılacağını ve bakanlarında teknokrat atanacağını belirten bir yazılı metnin uzatsak acaba kaçı imzalar.

Şimdi Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi ile Anayasada yargının daha iyi işleyişini sağlamaya yönelik yasal bir değişikliğin referanduma sunulması düşünülüyor .

Gelin bununla birlikte bir değişiklik daha yapalım ve seçilmişlerin görev sürelerini 2 dönem veya en çok 10 yıl ile sınırlandıralım.Kabineyide teknokratlaştıralım.Olmaz mı .Pek ala olur.

Amerikalıların 60 sene önce Anayasalarına koymuş oldukları ve pek çok faydasını gördükleri bu maddeyi bizde koyalım.Bizim gibi dost ahbap arkadaş ilişkilerinin çok yoğun yaşandığı ve bunun siyaseti her yönüyle menfi etkilediği bir ülkede kendimize uygun yönetim biçimini bulmak zorundayız.