Cumhurbaşkanı seçimine daha aylar var.

Kimileri, Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgili formül bulma gayretinde iken, kimileri de mevcut formüller üzerinden argümanlarını KKTC halkı ile paylaşmaya devam etmekte.

Cumhurbaşkanı seçimi yaklaştıkça, yelpazenin bir ucundan diğerine olan açıklık, gözle görülür hale geleceğe benziyor.

‘’İşgal altındaki toprakların’’ yeniden sahiplerine verilmesinin savunulmasından tutun da, KKTC’nin Türkiye’ye bağlanmasına kadar olan geniş yelpazenin rüzgarı, Nisan 2020 yaklaştıkça, toplumumuzu sağdan sola, soldan sağa savuracağa benziyor.

Kıbrıs Türk Cemaati Lideri’nin/KKTC Cumhurbaşkanı’nın seçileceği bu sürecin salahiyetle sonlanıp sonlanmamasını, seçim arenasına çıkanların sorumluluk anlayışları belirleyecek.

Kıbrıs sorununun çözümü temelinde yürütüleceği neredeyse netleşen Cumhurbaşkanı seçiminde, belki de gözden kaçan bir unsuru dile getirmekte fayda var.

Bunu, gelin 14 Mart 2017 Salı gününe dönerek irdeleyelim.

O gün, Tıp Bayramı’nda konuşma yapanlardan birisi de, Cumhurbaşkanı’mız Sayın Akıncı idi.

Konuşmasının bir bölümünde Kıbrıs sorununa değindi.

İki toplumlu, iki kesimli federal bir çözüm bulunduğu takdirde AB parametreleri ve ortak standartların da elbette olacağını ancak sağlık ve eğitimin Kıbrıs Türk Kurucu Devleti’nin yetki alanı içerisinde olacağını vurguladı ve “İster Kıbrıs sorununa çözüm bulalım ister bulmayalım, sağlık bizim ana meselemizdir. Geleceğe havale edilemez,” dedi.

Yorum gerektirmeyecek kadar açık değil mi değerli okurlar?

Sayın Akıncı’nın ifadeleri çok önemli.

SAĞLIK ve EĞİTİM, ister çözüm olsun, isterse olmasın, bizim yetki alanımız içinde kalıyor!

Üstelik, ‘’SAĞLIK BİZİM ANA MESELEMİZDİR‘’ diyor Sayın Akıncı!

Pardon ama neyi bekliyoruz?

Ada’nın yine denizin dibine batıp çıkmasını mı?

Madem çözüm olduğunda bile sağlık ve eğitim konularını kendi içimizde halledeceğiz, peki neden bu konularda kılımız kıpırdamıyor?

Kimi veya neyi bekliyoruz?

Tıp-İş’miş oymuş buymuş, neye hizmet ediyor bu içi boş eylem ve grev tehditleri?

Sağlığın, eğitimin düzeltilmesinin önünde Türkiye de dahil olmak üzere kim var Allah aşkına?

Yok!

Kimse yok!

Diyor işte Sayın Akıncı, ‘’bizim yetki alanımız içinde kalıyor’’ diye!

Çözüm olsa da olmasa da sağlık ve eğitim bi-zim-me-se-le-miz!

Sağlık ve eğitim konularının düzeltilmesinin karşısında hiç ama hiç kimse yok!

Olsa olsa, statikonun uydurduğu ‘’sanal düşmanlar’’ var.

Çünkü, o düşmanları uydurmazlarsa, cüzdanlarına, ganimetlerine, saltanatlarına, egolarına nasıl sahip çıkacaklar?

İşte değerli okurlar.

Hepimiz uyanalım, uyanmakla yetinmeyip konuşalım, yayalım!

Çözümden bile korkarlar bunlar!

Çözüm olmasın isterler ki, sağlık ve eğitim kaleleri yıkılmasın!

Gayet açık değil mi?

Uyanalım lütfen!

‘’Sağlık bizim ana meselemiz demişti’’ Sayın Akıncı.

Dilerdim ki, ana meselesine sahip çıksaydı.

Yetmedi, eğitimi de ana meselenin içerisine katsaydı.

Sağlık, mahkeme koridorlarına düştüğünde, ‘’Ana meselemize ne oluyor?’’ diye sorabilseydi.

Mandamus emrini ‘’katleden’’ tüzükler çıkarıldığında, kürsüde o lafları söyleyen bir Cumhurbaşkanı olarak değil, bari bir ‘’sade vatandaş’’ olarak tepkisini gösterebilseydi!

Madem sağlık ve eğitim, kendi içimizde çözülecekti, neden bu güne kadar üzerinde durulmadı?

Bari, sağlığın ve eğitimin bugün geldiği, özele muhtaç ve özelden beslenen statikolaşmış haline neşteri vurma cesaretini gösterebilseydi Kıbrıs Türk Cemaati Lideri olarak!

Bana sorarsanız, sağlık bu ülkenin ana meselesi falan değil!

Önemli bir sorunu olabilir ama ana meselesi hiç değil!

Bizim ana meselemiz, gerçeklerin üzerini örtmektir.

Bizim ana meselemiz, samimiyetsizliktir.

Bizim ana meselemiz, ‘’barış’’ ve ‘’AB’’ sakızlarını ağızlarında ustaca geveleyen,

Çözümle de halkımızla da adeta dalga geçen, STATİKODUR!

Hakkımızda hayrola…

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899