Önce yakın geçmişteki bir olayı hatırlayalım.

Tarih Mayıs 2017. Sağlıktaki eylem 4. gününde idi. Acil servisler hariç, sağlık her yerde ‘durdurulmuştu.’’ Kurullardaki yüzlerce insanın mağduriyeti de eylemden nasibini almıştı bu sefer.

Dönemin Sağlık Bakanı Sayın Op. Dr. Faiz Sucuoğlu, Tıp-İş Başkanı Sayın Dr. Sıla Usar İncirli idi.

Eylemin gerekçesi, kamu sağlık çalışanlarının özlük haklarının, devletin sağlık kaynaklarının, sağlık alt yapısının ve organizasyonunun yetersizliği temeline dayandırılmıştı.

Oysa ki, perde arkasındaki neden farklı idi. Aynı yılın Şubat Ayı içerisinde, kamu hekimlerinin ikinci iş yapmaları durumunda haklarında yasal soruşturma açmak üzere, Yüksek İdari Mahkemesi, Sağlık Bakanlığı ve Sağlık Bakanı’na mandamus emri vermişti! Sağlıkta kaos çıkması adına gerekli önlemlerin alınması amacıyla da Yüce Yargı, 6 aylık bir geçiş süreci de öngörmüştü.

Bu sefer durum ciddiydi. Kanunlar açık, mahkeme kararı netti. Sağlığın statikosu köşeye sıkışmıştı! Ta ki, Tıp-İş’in, ülkemizin sağlık sorunlarını yine gerekçe gösteren timsah gözyaşları ile suladığı eylem kararı hayata geçirilene kadar. Binlerce hasta mağdur edildi Şubat 2017 eylemlerinde. Sonrasında, dönemin Sağlık Bakanı Sayın Sucuoğlu medyanın karşısına çıkarak, Tıp-İş ile 6 maddelik bir protokolde uzlaşma sağladıklarını ve eylemi sonlandırdıklarını açıkladı.

Uzlaşılan maddelerden beş tanesine bu güne kadar hiç uyulmasa da, bir tanesi Tıp-İş için yeterli idi zaten. Sağlık statikosuna adeta ‘’hayat öpücüğü’’ niteliğinde olan, kamu hekimlerinin özel hastanelerde de hasta bakmalarının yolunu açan tüzük çalışması idi. Her şey unutuldu ve sadece bu tüzük hemen hayata geçirildi. Dönemin Yüksek Mahkeme Başkanı Sayın Narin Ferdi Şefik’in, hiçbir tüzüğün yasaların üzerinde olamayacağını söylemlerini bile kimse dikkate almamıştı. Statiko, derin bir nefes almıştı…

Gelelim günümüze.

O dönemin Sağlık Bakanı Sayın Sucuoğlu, şimdinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı.

O dönemin Tıp-İş Başkanı Sayın İncirli, şimdinin CTP milletvekili.

Sayın Sucuoğlu geçenlerde: ‘’Genel Sağlı Sigortası 2020’de çok konuşulacak.’’ dedi.

Bu cümlenin altı çok ama çok doludur değerli okurlar.

Bir taraftan yasaların düzenlenmesi, diğer taraftan da devletin alt yapısının yasalara uygun işler hale getirilmesinin sürecinin ciddi anlamda hızlanacağı bir yıl olacak.

Tabii bu da, sağlıkta 2 yıllığına ‘’Lale Devri’’ yaşayan statikonun da, tutunduğu son dal olan tüzüğün de adeta ‘’püf’’ diye kaybolmasıyla sonuçlanacak!

Hal böyle olunca da, sağlığın statikosu yeniden hareketlenmeye başladı bile değerli okurlar!

Milletvekili Sayın İncirli’nin Mecliste bütçe görüşmeleri sırasında, sağlığa ayrılan bütçenin düşürülmesinin eleştirilmesi ile, yeni planı devreye sokacak fitil ateşlenmişti zaten.

(Sağlığa ayrılan bütçenin düşürülmesinin gerekçelerinin ayrıntılı tartışılabilmesi için, bugüne kadar sağlıkta yapılan harcamaların ayrıntılı dökümünün yapılabilmesi cesaretinin de gösterilmesi gerekir! Tekrar vurguluyorum… Sağlıkta israf, ihale yolsuzluğu, vurgun, talan, komisyonculuk nedenli maddi zararların boyutu tespit edilmediği sürece, Karun’un hazinesini bu ülkedeki sağlığın emrine verseniz yine yetmez yine yetmez!)

Evet, Sayın İncirli, bütçenin yetersizliğini dile getirmesinin hemen akabinde, Tıp-İş Başkanı Sayın Op. Dr. Ahmet Varış, 6 ay içerisinde sağlık hizmetlerinin durma noktasına gelebileceği konusunda iddialı bir açıklamada bulundu. Bu açıklamayı, akıllıca yorumladığımızda ise, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonraki bir dönemde, muhtemelen Haziran ayında, geniş çaplı, daha agresif bir sağlık eyleminin planlanmakta olduğunu söylersek hiç de abartmış olmayız. Bahanesi de şimdiden hazırlanıyor sanki.

Bu öngörüyü destekleyecek bir başka adım da, Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği Başkanı Sayın Dr. H. Özlem Gürkut’dan geldi. Kendileri de, durup dururken, bütçe yetersizliği, hekim yetersizliği, altyapı yetersizliği gibi bilindik sorunları farklı cümlelerle dile getirmeye çalıştı. Bunları dile getirirken de somut bir çözüm önerisi sunmadı her zamanki gibi.

Eskinin Sağlık Bakanı, şimdinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Sucuoğlu’nun önünde yine aynı konu var: Genel Sağlık Sigortası.

Yine aynı söylemlerle yola çıkıyor: Sağlıkta çok konuşulacak bir yıl olacak.

Yine aynı zihniyetlerle karşı karşıya: Tıp-İş ve uydularında vücut bulan sağlık statikosu.

Yine aynı tehdiite maruz kalabilir: Sağlıkta eylem.

Ancak, Bu eylem, diğerlerinden çok farklı olabilir. Çünkü bu eylem, Tıp-İş’in son can simidi olacak.

Yani yılda Genel Sağlık Sigortası çok konuşulacak, doğrudur. Ama, şimdiden sinyalleri verilen sağlık tarihindeki belki de en büyüğü olacak Tıp-İş eylemini de göz ardı etmemek gerekir.

Sağlık hepimiz için ihtiyaçtır. Kimse kimsenin üzerinde değildir.

Söz konusu ülkemizde yeni sağlık sisteminin tesisi ise, halkın ve devletin çıkarlarının öncelikli olduğu gerçeği bilinmelidir.

Kurumlar ve kişiler, kendi çıkarlarını savunma hakkına sahip olsalar da, haklarını savunurken, halkımızın hayatını tehdit etme noktasına getirebilecek girişimlerden uzak durmanın erdemini de gösterebilmelidir.