Her Bel Ağrısı Fıtık Değil!
Türkiye'de bel ağrısının "bel fıtığı" olarak algılandığını belirten Romatolog Prof. Nurullah Akkoç, "Her bel ağrısı 'bel fıtığı' demek değildir. Bel fıtığında ağrı genellikle hareket ettikçe artar ve yattıkça, dinlendikçe geçer" dedi


Antalya'da yapılan "16. Ulusal Romatoloji Kongresi" kapsamında, basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya katılan Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Romatoloji Uzmanı Prof. Dr. Nurullah Akkoç, romatizmanın tek bir hastalık olmadığını, 200'e yakın hastalığın bu sınıfa girdiğini belirterek, eklem, yumuşak doku romatizmaları ve kemik erimesinin en sık görülen romatizmalar arasında olduğunu söyledi.

Romatizmal hastalıkların genel olarak kadınlarda daha sık görüldüğünü ve yaş ilerledikçe sıklığının arttığını anlatan Akkoç, erkeklerde ise gut gibi hastalıkların sıklıkla görüldüğünü ifade etti.

HANGİ AĞRILAR BEL FITIĞINI İŞARET EDER?

Akkoç, eklemlerdeki yükü artıran şişmanlık ya da damar yapısını bozan sigara kullanımı gibi dış etkenlerin engellenmesinin romatizmal hastalar için de yararlı olduğunu vurguladı.

Bazı iltihaplı romatizmal hastalıkların, kas-iskelet sistemi dışında deri ve iç organları da etkileyebildiğine işaret eden Akkoç, şöyle konuştu:

"Hayat boyu belimizin ağrıma olasılığı yüzde 70-80 düzeylerindedir. Ülkemizde genelde bel ağrısı, bel fıtığı olarak yanlış bir şekilde algılanmaktadır. Her bel ağrısı 'bel fıtığı' demek değildir. 'Bel fıtığı' dediğimiz hastalıkta ağrı genellikle hareket ettikçe artar ve yattıkça, dinlendikçe geçer. 45 yaşın altında bir insanda bel ağrısı başladıysa, bu ağrı 3 aydan uzun sürüyorsa ve ağrı sinsi sürüyorsa bu insanda iltihaplı bel romatizması olabilmektedir. Bu ağrı yatınca ve hareketsiz kalınca artmakta, hareket edince azalmaktadır. Gece sabaha doğru ağrı ile uyanma olabilmektedir. Ağrılar sabaha doğru artmaktadır. Sabah kalkıldığında tutukluk ve sabah hareket katılığı bu ağrıya eşlik etmektedir, aynı zamanda bu ağrılar ağrı kesici ilaçlara iyi cevap vermektedir."

AİLESEL AKDENİZ ATEŞİ DAHA ÇOK ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE BAŞLIYOR

İstanbul Üniversitesi'nden Romatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Gül de Ailesel Akdeniz Ateşi'nin (AAA) Akdeniz havzasının özellikle doğusunda yaşayan Yahudi, Ermeni, Arap ve Türk popülasyonlarını etkileyen ırsi bir hastalık olduğunu bildirdi.

Türkiye'de hastalığa neden olan mutasyonların taşıyıcılığının yüzde 10 ila 20 arasında olduğunu belirten Gül, hastalığın özellikle çocukluk döneminde başladığını, 1-3 gün süren, vücudun belirli yerlerinde iltihap ve ateşle seyreden ataklara neden olduğunu anlattı.

AAA, ORGAN YETMEZLİĞİNE NEDEN OLABİLİR

Gül, "Ateşle karın zarını, göğüs zarını veya eklemleri etkileyerek eklem ağrıları yapabiliyor, kendiliğinden geçen ataklar halinde belirsiz aralıklarla devam edebiliyor. Bu hastalık tedavi edilmediği zaman kontrolsüz kalan iltihaplar organlarda yetersizliğe neden olabiliyor. Bu daha çok ileride böbrek yetersizliği olarak karşımıza çıkabiliyor" dedi.