Yrd. Doç. Dr. Çınar, humoral (antikor) bağışıklık hakkında bilgi vererek, “SARS-CoV-2 için vücudumuzun ürettiği antikorlar arasında en önemlileri, virüsü etkisiz kılabilecek, ‘nötralizasyon’ kapasitesi olan antikorlardır” açıklamasında bulundu. Bu değerlere en yakın ilişkisi olan antikorların, virüsün Spike (S) proteininin ‘reseptor bağlanma’ bölgesine ve bazen de ‘N-terminal’ bölgesine bağlanan antikorlar olduğunu söyleyen Çınar, “Bunların virüsü ne kadar etkisiz hale getirebileceği belli olmasa bile, virüsün diğer kısımlarına karşı gelişen antikorlara kıyasla, vücutta aşıya karşı gelişen tepkinin etkinliği hakkında daha bilgi vericidir” dedi.

Artmış antikor seviyesi kullanılarak kişinin SARS-CoV-2’ye karşı korunduğu sonucuna ulaşılamaz

Yrd. Doç. Dr. Çınar, SARS-CoV-2'ye karşı bağışıklık için gerekli minimum antikor değerlerinin henüz bilinmediğini ifade ederek, aşı sonrası hiçbir antikor seviyesinin bireyin SARS-CoV-2'ye karşı korumanın olduğunu kesin olarak söyleyemeyeceğini, sadece bağışıklık sisteminin aşıya tepki verip vermediğini gösterebileceğini dile getirdi.

Aşı sonrasında antikor ölçümlerinin bilimsel olarak toplum düzeyinde önemli olduğuna da dikkat çeken Çınar, kişisel bazlı antikor testlerinin vücudun aşıya olan cevabı konusunda genel bir fikir verdiğini ancak kişinin virüse karşı koruyucu bir bağışıklık kazanıp kazanmadığı veya virüs bulaşırsa virüsü başkasına bulaştıramayacağı hakkında bilgi vermediğinin altını çizdi.

Çınar, çift doz aşılarda ilk dozdan sonra belli bir antikor artışının olmasının tercih edildiğini söyleyerek, ikinci doz aşıdan sonra ise antikor seviyesinin daha da artmasının beklendiğini ifade etti. 

Antikor testi yapıp, antikor seviyesinde artış görülse bile, maske – mesafe – hijyen kurallarına uyarak korunmaya devam edilmesi gerektiğine işaret eden Çınar, antikor seviyesinin artmış olmasının yüzde yüz koruyucu bir etki sağlamadığını, tam korunma elde edebilmek için hücresel bağışıklık gibi, bağışıklık sisteminin diğer kollarının da aktif hale gelmesi gerektiğini vurguladı.