Sağlıkta sistem derdimiz büyük. Bahanemiz devlet, doğrudur. Ancak bazı sorunların sebeplerini biraz da içimizde aramak gerek. Örneklerle anlatmaya çalışayım. Üstelik bu paylaşacaklarım, son bir ay içerisinde karşılaştığım durumlar.

Örnek-1 Bir tıbbi tahlil laboratuvarı. İçimizden biri, kendisini halsiz hissettiği için tıbbi tahlil laboratuvarının yolunu tutuyor. ‘’Bir tahlil yaptırayım da neymiş halsizliğimin sebebi bakayım.’’ diyor. Laboratuvar belli ki bunu fırsata çevirmiş. İlgisiz hormon tetkiklerini, bazı kanser hastalarında istenecek ileri tahlilleri de bir güzel eklemiş. Sonuçları eline tutuşturup, bir doktora göstermesini söylemiş. Karşılığında da 1,800 TL’sini almış. Bizim vatandaşın halsizliğine, bir de fatura halsizliği eklenmiş (!).

Örnek-2: Bir ev hastası. Yatağında bakılıyor. Seksenli yaşlarda bir büyüğümüz. Rehabilitasyona ihtiyacı var. Doktoru işinde iyi olan bir fizyoterapisti arıyor. Hasta hakkında detaylı bilgi veriyor. Neler yapılabileceği tartışılıyor. Evde rehabilitasyon programına karar veriliyor. Fizyoterapist sadece bir defa hastaya evinde rehabilitasyon yapıyor. Sonra, yanında çalıştırdığı başka birisini gönderiyor. Tabii tedaviden verim alınamayınca bırakılıyor. Hasta bir süre sonra hastanelik olup hastaneye yatırılmak zorunda kalınıyor. Aile ise, yaşadığı bu durumu sessizlik içerisinde kabulleniyor.

Örnek-3: İlaç yazdığım bir hasta, eczaneye gidiyor. Hastam ertesi gün arıyor. Yazdığım Tebokan Special yerine Tebokan Fort verdiğini söylüyor. ‘’Fark etmez, aynı ilaç, dozunu ayarlarız.’’ diyorum. Devam ediyor hastamın yakını. Lustral yerine Efexor veriyor ve verirken aynısı olduğunu söylüyor. Hastamı gerisin geriye eczaneye gitmesini ve ilaçları iade edip başka eczaneye gitmesini söylüyorum. O eczacının doktorculuk oyununu ise mesleğine verdiği değere eşitliyorum.

Örnek-4: Yine bir tıbbi tahlil laboratuvarı. Bu sefer kampanya yapanlardan. Hani birkaç laboratuvar tahlili ile check-up yapılabildiğine halkı inandırmaya çalışanlardan! Bu sayede, yolunu bulmaya çalışanlardan! Hızını alamamış ancak bu sefer. Sanki pizza kampanyası. Yanında bedava kolası eksik! ‘’Mini’’ paket var mesela. Birkaç kan ve idrar tahlili. Sonra ‘’Medium’’ peketi var. İçine vitamin tahlilleri serpiştirmiş. Ve dahası, ‘’Mega’’ paketi de ihmal etmemiş bizim uyanık laboratuvar. Bir güzel tümör belirteçlerini de eklemiş teste. Hediyesi bilmem kaç TL! Bazılarımız kanıyoruz tabii bu kampanyalara. Tetkikimizi yaptırıp veriyoruz paraları. Sonra doktor doktor dolaşıyoruz yorumlasınlar diye. Harcadığımız zaman, bozulan moralimiz ve yaptıracağımız ekstra tetkikler de cabası üstelik!

Örnek-5: Bir fizyoterapist. Bir doktorun gönderdiği hastaya tedavi uyguluyor. Hastanın şikayetleri azalsa da geçmeyince ilaç öneriyor. Şikayetler devam edince doktoruna yönlendiriyor.

Örnek-6: Bir doktor. Devlet hastanesinde. Özelde de ameliyat yapıyor, devlette de. El aynı el, neşter aynı neşter. Özelde yaparsa, bıçak parası 4 bin TL ister. Hasta sessiz, ağlamaklı. Kime anlatsın derdini. Çaresiz kabul eder.

Örnek-7: Bir diyetisyen. Diyet programı standart. Gelene gidene aynı diyet. Danışanı zayıflamazsa tetkiklere bakması gerek! İnsülin direncine Glucophage önermesi ise apayrı bir meziyet! Değerli okurlar; Örnekler o kadar çok ki. İbretlerle dolu. Bozuk sağlık sisteminin meyveleri olan bu örneklerin sebeplerinin bir tarafında Sağlık Bakanlığı dururken, diğer tarafında da bizler duruyoruz maalesef. Görevlerini yaparken, aşırıya kaçan bazı laboratuvarlar ve bazı sağlık çalışanları, üç beş kuruşluk fazla gelir elde etme uğruna ekonomimizle ve en önemlisi sağlığımızla oynayabiliyorlar. Sağlığımızı kendi ellerimizle çıkmaza sokmak istemiyorsak, sistemi eleştirdiğimiz kadar, kendi üzerimize düşenleri de yapmak adına daha bilinçli, daha sorgulayıcı, daha araştırıcı olalım. Sağlığın kalan son çivilerini de kendi ellerimizle çıkarmayalım…

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899