Rum tercih etmeli: Kırk katır mı, kırk satır mı?

Rum tarafı, destekçisi Haçlı İttifakı’na ve içimizdeki teslimiyetçi iş birlikçilerine güvenerek kendi kendini “40 katır mı, 40 satır mı?” ikilemine mahkûm etmiştir…

Anavatan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun açıklamaları, Türk tarafının stratejisini daha iyi anlamamıza yardımcı olmuştur…

Buna göre stratejimizi şöyle özetlemek olasıdır:

Rum tarafı, yetkileri-yönetimi ve kaynakları Kıbrıs Türk halkıyla eşit şekilde paylaşmaya dayalı bir federasyonu istemiyor… 50 yıldır sonuç vermeyen federasyon görüşmelerinin kaldığı yerden, takvimsiz olarak devam etmesini istiyorlar. Çünkü statükonun devamından kendileri fayda sağlarken Kıbrıs Türkleri kaybediyor… O nedenle, Rumlara statükonun devamından artık kendilerinin de zarar göreceği gösterilecektir. Takvimi, temeli, hedefi belirlenecek görüşmelere oturmaya zorlanacaklardır…
Rumların, statükonun devamından kendilerinin de zarar göreceğini anlamaları için KKTC’nin TPAO’ya verdiği yetki alanlarında sondajlar yapılırken, Türkiye de 2004’de BM’ye bildirdiği, ancak Rum tarafının gasp ettiği kendi kıta sahanlığı içinde sondajlar yapacak ve Rum’un egemenlik iddiası berhava edilecektir…Devamla Maraş’ın KKTC yönetiminde açılması için gerekli adımlar atılacaktır…Olumsuz tutumlarında devam etmeleri halinde KKTC’ye deniz ve hava üssü kurulacaktır…Türkiye-KKTC arasında Dünyada pek çok örneği bulunan Dışişleri ve Savunmada Türkiye’ye bağlı, içte bağımsız, özerk devlet ilişkisi kurulacaktır…
Rum tarafı, takvimi-hedefi belirlenmiş görüşmelere oturmayı kabul etmesi halinde, iki tarafın da her türlü hidrokarbon faaliyetini askıya almasını öngören ortak bir moratoryum imzalanacaktır. Kabul etmezlerse, tüm hidrokarbon faaliyetini birlikte yapmayı öngören eşitlik temelinde ortak bir komite kurulacaktır…
Rum tarafı bu şartlarla görüşmelere oturmayı kabul etse dahi, görüşmeler kaldığı yerden, sadece federasyon hedefiyle ve takvimsiz olarak başlamayacaktır… Müzakerelerin başında görüşmelerin hangi zeminde, hangi hedef için, ne kadar süre yapılacağı belirlenecektir. Bu bağlamda, federasyon dahil, konfederasyon, kadife ayrılık-iki devletli çözüm formülleri de masada olacaktır… Görüşmelerin ucu açık olmayacak ve bir takvimle sınırlanacaktır… Masadan oturduğumuz gibi kalkmayacağımız, anlaşmazlık halinde statümüzün ne olacağı en başta belirlenecektir.
“RUM TARAFI KABUL ETMEZ” VARSAYIMI
Bu stratejinin felsefesi, “Rum tarafını zorla masaya oturtmak; eşit-egemenlik, eşit paylaşım temelinde bir federasyona zorlamak; reddederlerse, iki ayrı devlete dayalı çözümü veya konfederasyonu dayatmaktır.”

Türk tarafının varsayımı, Rumların eşit-egemenlik temelinde, paylaşmaya dayalı bir federasyonu kabul etmektense, kadife ayrılığa-iki ayrı egemen devlete dayalı bir anlaşmayı tercih edeceğidir…

Rum tarafı eğer, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni işgal ettiği 1963 Kanlı Noel saldırılarında olduğu gibi, kendisine destek veren Haçlı ittifakının yardımıyla, işgali MAVİ VATANIMIZA da yayacağını ve deniz zenginliklerimizi de gasp edebileceğini sanıyorsa, bu nedenle öngördüğümüz çerçevede masaya oturmayı reddederse, 1974’de yaşadığından daha büyük bir şok yaşayacaktır.

Bu durumda sondajlar Güneye sarkarak devam edecek, Maraş KKTC yönetiminde açılacak, Türkiye ile KKTC elektrik ve doğal gaz hatları ile de bağlanacak, KKTC’de deniz-hava üssü kurulacak, Türkiye ile KKTC arasında özerklik ilişkisi kurulacak ve iki ülke arasında gümrükler kaldırılarak tam ekonomik entegrasyon sağlanacaktır…

Rum tarafı, destekçisi Haçlı İttifakı’na ve içimizdeki teslimiyetçi iş birlikçilerine güvenerek kendi kendini “40 katır mı, 40 satır mı?” ikilemine mahkûm etmiştir…

Tercih kendilerinindir.