Evrim Kamalı

Kıbrıs Manşet Özel Haber

Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi 2018-2019 adli yılı kapanışını gerçekleştirdi. Başkan Fadıl Aksun, Kıdemli Yargıç Alev Ulunay Hüdaverdi ve Yargıç Temay Sağer’den oluşan ağır ceza heyeti huzurundaki kapanış oturumunda Kıdemli Savcı Aliye Özçınar, Savcı Ergin Atıcı, Lefkoşa Polis Müdür Vekili Ahmet Soyalan, Merkezi Cezaevi Müdür Yardımcısı Olgun Özlüoğlu ve Denetimli Serbestlik Kurulu üyesi polis memuru Serkan Pakarı mahkemeye bilgi verdi.

Lefkoşa Polis Müdür Vekili Ahmet Soyalan, Lefkoşa Polis Müdürlüğü sorumluluk alanı içerisinde 1 Ocak 19 tarihinden 8 Ağustos 19 tarihine kadar 569 adet cürüm dosyası tanzim edildiğini, bu dosyaların 372 âdeti mahkemeye sevk edilirken 197 âdetinin tahkikat altında olduğunu anlattı. Soyalan, yine ayni tarihler arasında 477 adet kabahat dosyası tanzim edildiğini ve bu dosyaların da 311 âdetinin mahkemeye sevk edilirken 166 âdetinin tahkikat altında olduğunu belirtti. Soyalan, ayni tarihler arasında 1444 adet trafik dosyası tanzim edildiğini ve bu dosyaların da 725’inin mahkemeye sevk edilip, 719’unun tahkikat altında olduğunu söyledi. Soyalan, tahkikat altında olan cürüm ve kabahat dosyalarının sebebinin ise uzmanlık raporu ve etüt olduğunu belirtti. Soyalan, 2019 yılı içerisinde 285 kayıtlı emare olduğunu söyledi. Soyalan, Lefkoşa’da 1 Ocak ile 8 Ağustos tarihleri arasında çeşitli suçlardan dolayı 966 kişinin tutuklandığını ve 3 Ağustos tarihi itibariyle hücrelerde 28 kişinin tutuklu bulunduğunu mahkemeye aktardı. Soyalan, son olarak 8 Ağustos tarihi itibariyle Merkezi Cezaevi'nde hükümsüz olarak 69 hükümsüz tutuklu olup gün tayini almayan toplam 19 adet dosya bulunduğunu mahkemeye bildirdi.

Merkezi Cezaevi Amir Yardımcısı Olgun Özlüoğlu, cezaevinde toplam 556 tutuklu bulunduğunu ve 342'sinin hükümlü, 214’ünün hükümsüz tutuklu olduğunu belirtti. Özlüoğlu, Lefkoşa Kaza Mahkemesi ile ilgili olarak hükümsüz tutuklu bulunanların sayısının 69 kişi olduğunu söyledi. Suçlara göre istatistik dağılımı yapıldığını belirten Özlüoğlu, Adam öldürme suçu ile ilgili olarak 1 kişi, adam öldürmeye teşebbüs suçundan 2 kişi, ağır yaralama suçundan 1 kişi, başkasının kimliğine bürüne suçundan 1 kişi, cinsel istismar suçundan 2 kişi, cinsel tecavüz suçundan 3 kişi, dükkan açma, ev açma, sirkat suçundan 12 kişi, izinsiz ateşli silah patlayıcı madde tasarrufu 1 kişi, izinsiz eski eser tasarrufu 1 kişi, KKTC'ye izinsiz giriş suçundan 2 kişi, kasti hasardan 1 kişi, ölüme sebep olma suçundan 2 kişi, sahte banknot tasarrufu tedavüle sürme suçundan 1 kişi, sahte evrak düzenleme suçundan 2 kiși, şiddet tehdidi suçundan 1 kişi, taammüden adam öldürme suçundan 6 kişi, trafik kurallarına uymama suçundan 1 kişi, uyuşturucu madde ile ilgili suçlardan 20 kişi, vahim zarar yaralama suçundan 8 kişi, insan kaçırma suçundan 1 kişi olmak üzere toplam 69 kişi bulunduğunu mahkemeye aktardı. Başkan Fadıl Aksun’un, cezaevinin kapasitesinin ne olduğunu sorması üzerine Özlüoğlu, 556 kişiyi mevcut fiziki yapı itibarıyla koğuş sistemiyle barındırabildiklerini söyledi. Özlüoğlu, birçok sıkıntıları olduğunu anlattı.

Kıdemli Savcı Aliye Özçınar, tanık olarak Başbakanlık Denetimli Serbestlik Kurulu Üyesi Serkan Pakarı’yı dinletti. Pakarı, Denetimli Serbestlik seçeneğini kabul eden kişilerin, Lefkoşa Kaza Mahkemesi’ne çıkıp 7 gün zarfında Başkanlık Denetimli Serbestlik Kurulu'na başvurup orda bir form doldurduklarını ve en yakın Polis Müdürlüğü'ne ispatı vücut yaptıklarını anımsattı.   Pakarı, Barış, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde uzman psikiyatrist kontrolünde kan ve idrar örneği vermesi gerekirken, laboratuarda çıkan yangın sonucu bu tahlillerin gerçekleştirilemediğini mahkemeye aktardı. Pakarı, bağımlı kişilerin sadece psikiyatrist kontrolünde imza attıklarını ve ayni zamanda en yakın polis karakolunda ispati vücut yaptıklarını belirtti. Pakarı, kurula yılları arasında 342 kişinin başvurduğunu söyledi. Süreci 103 kişinin başarı ile tamamladığına değinen Pakarı, 103 kişinin dosyasının kapandığını ve siciline işlenmeyecek şekilde ceza getirilmediğini belirtti. Pakarı, bugüne kadar 61 kişinin süreci başaramadığını ve çeşitli sebeplerden dolayı dosyaları iptal edilip gerekli cezalar verildiğini söyledi. Pakarı, son olarak sürece devam eden 178 kişi olduğunu belirtti.

Kıdemli Savcı Aliye Özçınar, Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi'nde Eylül 2018 tarihinden bugüne değin toplam 201 adet dava neticelendiğini ve hala gündemde 61 dava olduğunu söyledi.

Başkan Fadıl Aksun, Denetimli Serbestlik Kurulu tarafından mahkemeye aktarılan bilgileri oldukça değerli bulduklarını söyledi. Aksun, “Maalesef denetimli serbestlik hakkını tanırken polise ve Barış, Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne yapılan ispat-ı vücutlar yanında bizim için en değerli olan kontrol mekanizması kişilerden uyuşturucu madde kullanmadıklarına dair analize konu edilecek testlerin yapılması idi. Ancak görüyoruz ki laboratuarla ilgili yaşanan sıkıntılardan ötürü bu testler yapılmamakta, bir başka deyişle Denetimli Serbestlik Kurulu'nun iki ayağından biri çok ciddi şekilde aksamaktadır. Bu da bizim açımızdan üzüntü vericidir. Özellikle devletin yetkili makamları tarafından Denetimli Serbestlik Kurulu'nun laiki veçhile işlevsel hale getirilmesi ve bunu ivedilikle yapılmasını temenni ederiz. İstatistiklere göre 201 davanın 99'unun uyuşturucu madde suçları ile ilgilidir. Bu da %50'ye yakın bir orandır. Bu oranın ciddi bir oran olduğu aşikârdır. Yine az önce işlevsellik anlamında tökezlediğini düşündüğümüz denetimli serbestlik yapısı açısından da 33 kişinin yani 99 uyuşturucu suçundan mahkûm olan 33 kişinin yani 1/3'lük rakamında denetimli serbestliğe bağlandığını görmekteyiz. Bu da bir hayli yüksek bir orandır ve bu yönde bu hakkı sağlayan kişilerin de temel amacı ceza almamalarının yanında uyuşturucu illetinden kurtulmalarıdır. Bunu yapabilmek için de az önce dediğimiz şekildeki testlerin bilfiil yapılması elzemdir.” İfadelerini kullandı. Aksun, verilere göre mahkûm olan sanıkların yüzde 34'ünün KKTC vatandaşı, yüzde 66'sinin ise yabancı uyruklu olduğunu belirtti. Bu oran hesaplanırken çifte uyruklu kişilerin de KKTC vatandaşı olarak hesaba katıldıklarını belirten Aksun, “Tabidir ki her ülkede suç vardır. Suç insanlık tarihi ile modern toplum tarihi ile ayni geçmişe sahiptir. Ancak her toplumdaki suç oranı ve her ülkenin suça karşı yürüttüğü mücadele birbirinden farklıdır. Mahkemeler suçun önlenmesinde rol oynuyor olmakla birlikte bunun en son basamağıdırlar. Suçun önlenmesi açısından sadece kolluk kuvvetlerine değil, genel olarak ülkenin devletin her kademesine yük düşmektedir. Biz ağır ceza deneyimlerimiz boyunca bunu ciddi şekilde gözlemlemiş durumdayız. Suçla mücadelenin mahkemeye, savcılığa veya sadece polise yüklenilerek sağlanması mümkün değildir. Bu yönde bir rahatsızlık teşhisi koyarken bunun sebeplerinin derinden araştırılması, suçlu profillerinin oluşturulması gerekir. Bu sebeple yukarıda vermiş olduğumuz istatistiklerin gerek suç tipi, gerekse suça yönelen kişilerin uyrukları itibarıyla değerlerin bilinmesi bu mücadeleyi yürütecek tüm kurumlar açısından önemli bir bilgidir diye düşünmekteyiz. Umarız ki doğru teşhis ve doğru tedavilerle bu ülkede nüfus oranına göre yüksek değerlendirebilecek suç oranları ilerleyen oranlarda düşer ve Ağır Ceza Mahkemelerinin yükü hafifler. Bunu söylerken geçmişten bugüne kadarki süreçte ülkemizdeki kolluk kuvvetlerinin sayı olarak ciddi şekilde noksanlık yaşadığını gözetlemekteyiz. Tabidir ki her şey sayı değildir. Ancak polis sayısının toplumdaki nüfusa ve suç oranına uygun hale getirilmesi de elzemdir. Onun için şu an itibarıyla görev yapan tüm polis mensuplarının bu eksikliğe rağmen çok ciddi şekilde ve özveri göstererek hareket ettiklerini görmekteyiz. Umarız ki bu sayı en erken zamanda gerekli miktara çıkarılır. Ağır Ceza Mahkemesi olarak oturum yaptığımız süreç boyunca polis teşkilatının elindeki teknolojik imkânların artış gösterdiğini, teknolojiden yararlanma değerinde her geçen yıl daha da artış olduğunu sevinerek gözlemledik. Bunun dünya standardına getirilebilmesi, gerek olay yeri inceleme gerekse özel uzmanlık alanı gerektiren birimlerin de yine dünya standardına getirilmesi gerekir. Neden gerekir, çünkü ülkemizdeki suç oranları ve suç tipleri dünya standardındadır. Suç tipleri dünya standardında iken bizim bunlarla mücadelede dünya standardını yakalayamamamız sadece başarısızlık sonucunu doğurur.

Suçun önlenebilmesi açısından dünyada birçok çalışma vardır. Benim en çok takdir ettiğim ve doğruluğuna inandığım çalışma 1969 yılında Amerikalı Suç Psikologu Philip Zimbardo tarafından yapılmıştır ve bu deneyin adı Kırık Camlar Teorisi'dir. Kırık Camlar Teorisi'nin temeli şöyledir. Metruk bir bina vardır ve binanın bir camı kırıktır. Bu kırık olan cam orda bırakıldığı müddetçe oradan gelip geçen insanların binanın diğer camlarını da kırmaya başlandığı gözlemlenmiştir. Yapılan gizli takipte bu camları kıranların sadece mevcut ve aklımıza ilk gelen suçlu profilinden ötede toplumun her alanından kişilere sirayet ettiği görülmektedir. Dolayısıyla suç önlenecekse ilk cam kırılmadan, ilk çöp yere atılmadan gerekenin yapılması elzemdir. Cam kırıldıktan, çöp yere düştükten sonra bunun arkasının geleceği bilimsel şekilde ortaya konmuştur.

Dolayısıyla tüm ülke olarak bu bilinçle hareket ettiğimiz takdirde ülkemizde suçu önlemenin veya suç oranını düşürmenin ülkemizin coğrafik yapısındaki zorluklara rağmen imkânsız olmadığını düşünmekteyiz. Umarız bundan sonraki süreçte Ağır Ceza Mahkemelerimiz daha az suç ve daha az suçlu ile karşılaşırlar. Hepinize geldiğiniz için tekrardan teşekkür eder, 2018-2019 senesi Ağır Ceza Mahkemesi oturumlarını kapatırız” dedi.