Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde sağ oyları bölmenin vebalini politik hayatları boyunca çekecek olan üç aday, şüphesiz ki Ersin Tatar, Erhan Arıklı ve Kudret Özersay olacak.

Sol cenahta da durum çok farksız değil.

Her iki cenahın savundukları politik çizgi için her ne kadar kritik bir Cumhurbaşkanlığı seçimi olacak olsa da, esas kritik nokta Akdeniz ve anavatan Türkiye’nin etrafının yangın yeri olduğu böylesi bir dönemde seçim sonuçlarının Kıbrıs Türk halkı ile Anadolu halkının kaderi etkileyecek olması.

Ve böylesi kritik dönemlerde siyasi kanaat önderlerinden beklenen, politik hırslarının akıl ve vicdanlarının önüne geçmesini engelleyecek erdemlere sahip olduklarını göstermeleri.   

Daha basit bir ifade ile politikacı veya siyasetçi olduklarını değil de devlet adamı olduklarını gösterecek bir duruş ortaya koymaları beklenmekte.

Ve bu noktada da tüm adayların sınıfta kaldığı ortadayken perde şimdiden Kudret Özersay için kapanmaya başlamakta.

Kızacaktır belki yazılanlara ama siyasete girdiği kısacık dönemdeki bazı satırbaşlarına bakıldığında ise Kudret Özersay’ın hırslarının aklı ve vicdanının hep önüne geçtiği ortada.

Hatırlayınız; 2015 yılında gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura kalamayan Kudret Özersay, ikinci tur öncesi düzenlediği basın toplantısında açıklamıştı:

“Herhangi bir parti kurmayacağım”.

Ve sonrasında “Cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığımız yüzde 21 oy, siyasi parti kurmamız konusunda bizi motive etti” diyerek Halkın Partisi’nin kurulduğunu açıklayan yine kendisi olmuş  ve eklemişti o günlerde :

“Kuracağımız parti sıradışı bir oluşum olacak, yerleşmiş siyasi kalıpların dışında siyasi bir oluşum olacağız”.

Kudret Özersay’ın siyaset sahnesine çıkmasından ve Halkın Partisinin kurulmasından bugüne kadar geçen kısa sürede de Kıbrıs Türk kamuoyu ülke siyasetine dair edilen büyük lafların altından ezilerek sıradanlaşan ve de siyasi kalıpların dışına çıkmak istemeyen bir parti ve başkanına tanık oldu.

Ve bugün de Kıbrıs Türk toplumunun tanıklığı da devam ediyor…

Kıbrıs Türk siyasi tarihinin en geniş tabanlı ancak en geniş hayal kırıklığı yaratan 4’lü koalisyon Hükümetinin kurulmasına da, bozulmasına da ön ayak olmuş ve Devlet yönetimine dair  yapılması gerekenleri Cumhurbaşkanı olma hedefinin gölgesinde bırakan bir siyasi aktör olarak yoluna devam ediyor Kudret Özersay. 

2015 Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi ve hemen sonrasında kendisinin Kıbrıs Türk siyasetine yön verecek yeni bir Lider adayı olarak yükselen grafiği ve partisine yönelik olumlu kamuoyu desteği de bugünlerde eskisi gibi yok.

Kudret Özersay ve partisi kurulduğu ilk günlerde yarattığı toplumsal heyecan ve dinamizmden bugün oldukça uzak olmakla birlikte Halkın Partisi kadroları da “iyi bir Gençlik Kolları” imajını kırarak ülkenin geleceğini şekillendirecek kadrolar olabileceklerini ispatlamada başarısız oldular.

Hükümette bulunduğu iki dönem boyunca partisi HP’nin elinde tuttuğu Bakanlıkların icraat kısırlıkları veya toplumsal çatışmayı körükleyen icraatları ise ayrı bir konu.

Siyaset sahnesine çıktığı ilk günden beri toplumsal sorunlar yanında Devletin doğru ve şeffaf yönetilmesine dair Kudret Özersay’ın sergilediği performans ne yazık ki Cumhurbaşkanı olma isteği ve hırsının hep gölgesinde kaldı.

Maraş açılımını bile bu yönde kurban ederek, kamuoyunun gözünde böylesi stratejik ve hayati öneme sahip bir olgunun popülist bir politika malzemesi seviyesine düşmesine de neden oldu.

Tıpkı bugünlerde İngiltere’de yaptığı “doğrudan ticarete” dair açıklamalarında görüldüğü gibi.

Rol kapma ve öne geçme güdüsü ile kısaca politik hırs ile hareket ettikçe Kıbrıs Türk’ünün kaderini değiştirecek girişimlere zarar verdiğinin farkında olmayan bir Kudret Özersay izliyor, bugünlerde Kıbrıs Türk kamuoyu.

Maraş gibi, İngiltere dosyasını da Cumhurbaşkanlığı seçimlerine meze yapmaktan çekinmiyor, Kudret Özersay.

Ve Kıbrıs Türk kamuoyunun özellikle sağ cenahın Kudret Özersay’dan beklediği ise Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili aday olmaması ve adaylığını da bir oldu-bitti hamlesi ile ilan ederek çatı aday olma ihtimalini zorlamamasıydı.

Kudret Özersay’ın toplumun sağ cenahının hassasiyetlerini ve toplumsal psikolojisini de iyi okuyamadığı ortada.

Ve bölünen sağ cenah üzerinden bir kez daha anlıyor ki Kıbrıs Türk’ü, herkes siyasetçi ve politikacı olabilir ama devlet adamı olmak başka bir şey.

Kudret Özersay için, perde kapanıyor.