Yaklaşık birbuçuk yıldır Covid-19 pandemisini yaşıyoruz.

Sağlığın gerek akademik gerekse sahada olan profesyonelleri, mske-mesafe-hijyen konuları başta olmak üzere, birçok konuda halkımızı bilgilendirme görevi üstlendiler.

Ülkeler Covid-19 pandemisini yönetirken Dünya Sağlık Örgütü’nün, Hastalık Kontrol Merkezleri’nin, Avrupa Tıp Merkezi’nin yönlendirmelerini temel aldı.

Zaman zaman Bill Gates’in, Beyazsaray’ın Sağlık Danışmanı Dr. Antony Fauci’nin ve tabii ki Prof. Dr. Uğur Şahin’in de görüşleri pandemic sürecinde bizlere yol gösterdi.

Peki bu merkezler ve bu bilim insanları, önerilerini hangi verilerin ışığında yapıyordu?

Covid-19 ile ilgili pandemi verilerini, istatistik hesaplarını, başta viroloji, moleküler biyoloji ve genetik ve immünoloji olmak üzere genel tıp bilgilerini, tecrübelerini kullanarak elbette.

Bizde Covid-19 pandemisine bilimsel yaklaşımla ilgili durum neydi?

Pandemiye yön veren sağlık profesyonellerimiz, bu merkezlerin yayınladıkları Türkçe’ye çevirerek halkımızla paylaşıyordu.

Bir de veri tabanlarına geçmiş güvenilir yayınların sonuçları da halkımızla paylaşıldı.

Özetle, tercümanlık görevi haricinde yorum yapmaktan, tahminde bulunmaktan itina ile sakındılar!

Peki Covid-19 pandemisine gerçek anlamda bilimsel katkımız oldu mu?

Özellikle pandemi yönetiminin merkezinde bulunan sağlığın profesyonelleri bu sorunun cevabını, ellerini vicdanlarına koyarak vermelidirler.

Bir özel üniversite hastanesinin mekanik ventilator üreteceğini öğrenmiştik.

Şu an bunu kullanıyor muyuz?

Hayır!

Koronavirüs’e karşı etkili burun spreyimiz üretilmişti.

Şu an bunu kullanıyor muyuz?

Hayır!

Mutasyonlar falan açıklanmıştı.

Şu an vaka tahminlerinde bulunabiliyor muyuz?

Hayır!

Peki o kadar çok asemptomatik hastamızın olduğu ve Covid-19 servislerinin kısa sürede dolabileceği bizzat işin başındaki şeflerden biri tarafından açıklanmıştı.

Bunu yaşadık mı?

Hayır!

Gelelim bilimsel yayınlara.

Covid-19 ile ilgili bilimsel yayınların hemen hepsi anket tarzında yapılan yayınlardı.

İşin ilginci, bu anket kervanına Cumhurbaşkanlığı bile katıldı!

Laboratuvar verilerinin, Covid-19 hastalarının klinik bilgilerinin material olarak kullanıldığı, uluslararası dergilerde Kabul edilmiş bir yayınımız ne yazık ki olmadı.

Özellikle eğitim ve araştırma hastanesi olarak da bilinen Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nden hatırı sayılır bilimsel yayınların çıkmasını beklerken, bu yayınları yapması gerekenlerin kendilerini yayın yapma gailesine değil de basın açıklamaları yapma sevdasına kaptırdıklarına üzülerek şahit olduk!

Ne yazıktır ki ülkemizdekiCovid-19 ile ilgili üretkenlik ve bilimsellik - istisnaları tenzih ederek yorumlayacak olursak - dışarıda yapılan çalışamaları Türkçe’ye çevirmeye, günlük vaka sayılarından yola çıkarak yapılan basit dört işlemli sürveyans raporlarını açıklamaya indirgemiş durumda.

Zaten hali hazırda Covid-19 ile ilgili hasta kayıtlarının da düzenli tutulup tutulmadığına dair elimizde net bir bilgi bile yok.

Bu verilere gelecekte çok ihtiyacımız olacağının bilincinde olan kaç kişi var onu da bilen yok!

Gönül isterdi ki, Covid-19 ile ilgili verilerimizi işin başından itibaren çok sağlam kayıt altına almış ve kendi ülkemizin ismini Covid-19 vesilesi ile orjinal akademik araştırmalarla duyurmuş olalım.

Ama olmadı.

Olacak gibi de görünmüyor.

Bilimsel kurul ve komite zengini ülkemizde, Covid-19 ile ilgili doyurucu bilimsel kayıt ve bilimsel çalışma kıtlığı çekiyoruz.

Hal böyle olunca da, Covid-19 pandemisinde, pandeminin merkezindekilerin bilime ne kattıklarını da sormadan edemiyoruz!