Levent Özadam - Mesaj Kutusu

[email protected]

Ofisin kapısında yanında iki küçük çocuğuyla 30 yaşlarında bir kadın…

Bizi bekliyormuş!

Kendisini davet edip dinlemeye koyulduk…

Eşinden ayrılmış, biri 4 diğeri 7 yaşındaki çocuğuyla hayat mücadelesi veriyor!

Ayda 2 bin TL ödeyerek oturduğu dairenin sahibi aramış evden çıkmasını istemiş…

Sonra da bu işi bir emlakçıya devrederek kendisi kenara çekilmiş!

Emlakçı da komisyon alacak ya…

Sürekli kadını telefonlarla taciz ediyor!

Oysa sözleşme Aralık ayı sonunda bitecek…

Ama baskı o kadar ağır ki kadın almış iki çocuğunu gelmiş bizim ofise!

Peki bu acelecilik niye?

İki senelik durgunluk döneminden sonra öğrenci akın etmeye başladı ya…

Hem kirayı artıracak hem de parayı öğrenciden bir yıl peşin alacak!

Oğlu dışarıda okuyormuş filan diye de gerekçe göstermiş…

Adam devlet memuru, ayrıca ek işler de yapıyor, para yetmiyor olsa gerek, halen sözleşmesi bitmeyen kiracıyı gönderecek, kapılarını öğrenciye açacak!

Yok böyle kepazelik…

İki çocuklu dul kadın pandemi döneminde iki yıl boyunca kirasını aksatmadı ama öğrenci geldi diye onu çıkarıp aç gözlülüğün dik alasını göstereceksin!

Birkaç haftadır ülkenin genelinde bu tür şeyler yaşanmaya başlandı…

Çünkü bizdeki hastalıklı zihniyet öğrenci bu ülkede sürekli altın yumurtlayan tavuk muamelesi görmüştür!

Amaç burada tavuğun altınından yararlanmak değil, aksine tavuğu keserek ülke ekonomisinin içine etmek…

Daha da kötüsü öğrencinin bu ülkede hele de pandemi döneminde önemi bir kez daha ortaya çıkarken devletin ortalarda olmaması!

Çünkü bizde denetleme diye bir şey yok…

Öğrenci hakları hak getire!

Devlet erkanı mikrofonu eline alınca yurt dışından gelen öğrencilerin önemine dem vuruyor ama iş icraatlara, onların haklarını korumaya gelince parmağını kıpırdatan tek bir kişi bile yok…

Son iki yıldır, Lefkoşa adına konuşursak evlerin yarısına yakını boştu, şimdi dolmaya başladı…

Eğlence yerleri sinek avlıyordu…

Öğrenci yurtlarının sahipleri saçlarını başlarını yoluyordu…

O günleri belli ki çabuk unuttuk!

Bazı okurlar da çok garip doğrusu…

Son günlerde tüp gaz, akaryakıta okkalı zamlar geldi ya!

Bazıları soruyor:

Elektriğe ne zaman zam yapacaklar diye!

Hem kızıyoruz hem de gülüyoruz böyle sorulara…

Düşünsenize öyle bir zam kolik olduk ki insanlar elektriğe niye zam yapılmadığını merak ediyor, sanırız korkarak da olsa soruyor!

Sahi her şey zamlandı da uzun bir süredir niye elektrik zamlanmadı…

Fırtına öncesi sessizlik mi acaba?

Bu arada zam olmayınca durumu nasıl idare ediyorlar bu da başka bir tartışma konusu…

Tayfun Çalak adlı değerli bir okurumuz bir çalışma yapmış bize göndermiş…

Son 6 genel seçimde 143 vekilin hep aynı isimlerden olduğunu ortaya çıkarmış!

İşte kötü siyaset ve kötü seçmen ilişkisinin en güzel örneği…

Sayın Çalak yaptığı analizde de aynen şunları dile getirdi:

“Güven, toplumsal ilişkilerin temelini oluşturmaktadır. Fakat şu an neredeyse toplumun her kesiminin birbirine karşı güven sorunu yaşadığı aşikardır.

Toplumsal olarak kutuplaşma artarak büyümeye devam etmektedir. Pandemi ile birlikte toplum olarak hem sağlık hem de ekonomi açısından güvende olma ihtiyacı ile karşı karşıyayız.

Kişiler, kurumlar ve devlet arasındaki güveni sağlamak adına hükümet ve muhalefet partilerine düşen; Sağlık, Hukuk, Eğitim ve Vergi sistemi alanlarında tüm paydaşların katıldığı bir yol haritası çizerek mümkün olan en kısa sürede dünya standartlarına uygun köklü reformlar yapmalarıdır.

Yapılacak reformlar ile hukuk devleti sağlam bir zemine oturtularak toplum üzerindeki baskının kaldırılması, yurttaşların sosyal ve ekonomik güvencesini sağlayan güçlü bir sosyal devletin oluşturulması; toplumdaki ayrışmaları, kutuplaşmaları ve çatışmaları yumuşatan ve uzlaştıran bir siyaset anlayışı benimsenmesi gerekmektedir. Tüm kurumların dürüst, şeffaf ve etkin hizmet vermesini sağlayacak bir yönetim anlayışının getirilmesi elzemdir.

Hükümet, muhalefet partileri ve dahi

halk bunu istemeli, bunun için çalışmalıdır. Şayet bir şey yapılmaz ve son 23 yılda olduğu gibi beklenirse 6 seçimle gelen 143ünü aynı kişilerin oluşturduğu 301 milletvekili bu geleceğimizi tayin eder. Değişen de hiçbir şey olmaz. Böylece 23 yıl sonra ya biz ya da çocuklarımız yine aynı şeyleri konuşuyor olur.

Albert Einstein’ın dediği gibi “Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir.”

MESAJ KUTUSU

Sayın Kerim AKPOLAT, Kültür Dairesi Müdürü olarak ödül zarflarının içine böyle bir yazı koyarak hem devleti küçük düşürdünüz hem de acemiliğinizi gözler önüne sermiş oldunuz. Umarız hatalarınızdan ders çıkarır ve yenisi tekrarlanmaz!

Sayın Resmiye CANALTAY, Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı ile başında bulunduğunuz Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığının bulunduğu KKTC’nin vitrini olması gerek caddeyi lütfen bir de yaya olarak yürüyerek görünüz. Yani 300 metrelik yola asfalt dökmek bu kadar mı zor ve zahmetli!

Sayın Adil ÖZYILKAN, Lefkoşa Acil Servis’te hizmet alan vatandaşlar çalışan hekim ve hemşirelerde yorgunluk gözlemlediklerini bu nedenle hasta ile olan ilişkilerde zaman zaman tartışmalar yaşandığını belirten mesajlar göndermeye başladılar. Kadro tamamlanmazsa ileride daha ileri boyutta olaylar yaşanabilir…

Sayın Dursun OĞUZ, Türkiye’de yangınzedelere KKTC tarafından verilen çekin boş olduğu konusundaki iddialara detaylı bir açıklama yapmak artık şart olmuştur. Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için şu ödül çekleri de dahil sizden gelecek açıklamayı bekliyoruz…

Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, Meclis kürsüsünde hem de canlı yayında ortağınızın bir bakanını rüşvet vermekle suçlamak çok da hoş durmadı. Ha keşke bu tür konuları mecliste değil de birlikte kahve içerek konuşsanız daha iyi olacak gibi görülüyor.

Sayın Serdar DENKTAŞ, anıt mezar konusunda ne deseniz haklısınız ama 15 Kasım törenlerinin yapılmaması konusundaki kızgın teklifiniz en çok Güney Kıbrıs yöneticilerinin keyfinin yerine gelmesine neden olacaktır. Bu konularda çok fazla da duygusal olmamak gerekir değil mi?

Sayın Ünal ÜSTEL, Fuar aşı ve PCR test merkezinin yakın bir zamanda kapatılacağını üzüntü ile öğrendik. Şartları biraz daha zorlayarak burasının açık kalmasını sağlamak topluma ve özellikle de öğrencilere hizmet açısından hayli önemli…

Sayın İsmail ARTER, bölgenizde artık belediye başkan adayları belirlenmeye başlarken sizin hala kafanızın karışık olduğu belirtiliyor. Rakip epey iyi eğer birkaç parti birleşip de ortak aday göstermezse sağ partilerin burada işi göründüğünden daha zor olacak…

Sayın Ziya ÖZTÜRKLER, bölgede örgüt toplantılarının hiç birini kaçırmadığınız ayrıca çeşitli notlar aldığınız gözleniyormuş. Bölgeye kalite ve hizmet gelmesi için umarız seçmen de artık iyi ve çürük elmaları ayırt etmesini bu kez bilir…

Sayın Sadık GARDİYANOĞLU, Başkent’te bir kez daha rakipsiz olarak ilçe kurultayına gireceksiniz ve böylelikle meclisin kapıları da size sonuna kadar açılacak. Yakın çevreniz artık bunun geldiğini ve sadece partiye değil ülkeye de hizmet etmeniz gerektiğini düşünüyorlar…

Sayın Nahit ÖNCÜ, at başı giden ilçe başkanlığı yarışında son düzlükte bir adım önde olduğunuz konuşuluyor. Bakan ve vekillerin çoğu cephesini belirledi artık bundan sonrası tamamen üyelere kaldı.

Sayın Hasan BÜYÜKOĞLU, bundan sonra aktif siyasete UBP ile devam edeceğiniz kesinleşti ancak özellikle de parti tabanında sizin için ciddi tartışmalar ve suçlamalar da yapılmaya başlandı. Bu arada arşivler taranıyor bakalım piyangodan neler çıkacak?

Sayın Jale Refik ROGERS, çoktandır sürtüşme içinde olduğunuz bir hekim arkadaşla birlikte suşi partisi yaparak nihayet uzlaşma ile barış imzalamışsınız. Kıbrıs Türkü böyledir değil mi, yemek masaları her zaman bir şekilde işe yarar…