Sağlıkta taş devrini yaşamaya devam ediyoruz.

Modern cihazlarımız olabilir. Yeni gelen asistan, uzman genç meslektaşlarımız olabilir, dinamik ve fedakar hemşirelerimiz, işinin piri sağlık teknikerlerimiz de olabilir.

Ancak bütün bunlar, ülkemiz adına bir gerçeği değiştiremez: Sağlıkta taş devrini yaşıyor olmamızı.

Sistemin olmadığı yerde, çürümüşlüğün, kokuşmuşluğun ‘’misk-ü amber’’ imiş gibi servis edildiği siyaset zemininde sağlıktan ne beklenebilir ki?

Sağlık adına ne kadar olumlu şey varsa, hepsinin üzerine kara bulut gibi çökmüyor mu bu zihniyet.

Yazımın başlığı olan bu söz bana ait değil, bir hastamın oğluna ait.

Kim bilir belki kaç kişi daha söyledi bu sözü.

Kendi adıma yorum yapacak olursam, doktorluğumdan bezecek, utanacak kadar duydum.

Bu sistemin kadınlı erkekli şeyhleri var olmaya devam ettiği sürece, sağlık tapınaklarındaki ilahların gözleri, masa başlarındaki ihale pazarlıklarından başka bir şeyi görmediği sürece, bu sözleri de duymaya devam edeceğiz!

Hastamın oğlu.

Özel hastane diye götürmüş annesini.

Bir doktor bakmış, devletten gelen.

Sonra bir daha gitmiş.

Bir vizite parası daha, yine aynı özel hastanede…

Ve birkaç defa daha.

Önceleri telefonlarına çıkarken, telefonlara çıkmaz olmuş doktoru.

Bir ara telefona yakalamışlar, ‘’acile götürün’’ lafını duymuşlar sadece.

Sonunda canlarına tak etmiş, başka doktor arayışlarına girmişler.

Bana geldiler.

Bir süre takip edip tedavisini düzenledim.

Yaşı biraz fazla.

Ek sorunları var.

Birkaç branşın da yardımı gerektiğini söyledim.

Başlarından geçenleri anlattı.

Nereye götürelim siz söyleyin dediler.

Önerdim.

Beli ki sisteme güven sorunları devam ediyor.

Yarı yolda kalmaktan korkuyorlar.

O kadar para verip, yine acile sürgün edilmekten korkuyorlar.

‘’Sorunlarınızı Sağlık Bakanlığı’na, Tabipler Birliği’ne ilettiniz mi?’’ diye sorduğumda,

Buruk bir ses tonu ile:

‘’Onları boş verin’’ diyorlar.

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899