Hükümetin ekonomik örgütler ile Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi arasında sıkıştığı ve karar alma noktasında “çözümsüzlük” girdabı içerisinde olduğunu artık aşikar.

Tam bir “yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal” çıkmazında, Başbakan Ersan Saner ve kabinesi.

Ancak tüm çıplaklığı ile karşımızda duran ve hatta toplum sağlığını da ciddi şekilde tehdit etmeye başlayan bir gerçek var ki o da son günlerde Covid-19 vakalarında görülen artış.

Toplum sağlığını yine tehdit eder boyuta doğru tırmanışa geçen vakaların kontrol altına alınması için UBP-YDP-DP Hükümetinin hiç vakit kaybetmeden “arafta” kalma çıkmazından kurtulması gerek.

Ve eğer normalleşme için tam kapanma elzem ise Hükümetin hiç vakit kaybetmeden gereğini yapması da toplumsal bir sorumluluk.

Covid-19 salgını ile mücadele 1(bir) yıla yaklaşırken vakaların yeniden artış eğilimine girmesi ise düşündürücü olmaktan öte kaygı verici bir noktaya doğru ilerlemekte.

Ekonominin çarklarının istikrara kavuşabilmesi için turizm sezonu ile yükseköğretimin ikinci eğitim yılını tam normalleşme koşulları içerisinde kaçırılmaması da tüm kesimlerin ortak hedefi.

Peki eğer tam normalleşme tüm kesimlerin ortak hedefi ise tam kapanma konusundaki görüş ayrılıkları neden aşılamıyor?

Üst Kurul ile ekonomik örgütlerin arasında kalarak neden karar almada cesur davranamıyor, Ersan Saner Hükümeti?

UBP-YDP-DP Hükümeti “arafta” kaldıkça toplum sağlığına karşı riskin arttığını neden göremiyor veya görmek istemiyor?

Ve kaybedilen zamanın yarattığı diğer bir sonuç ise toplum vicdanında açılan yaralar.

Kıbrıs Türk’ü alınan kararların adil olması yönünde ilk günden beri hassasiyetini ortaya koymakta.

Elbette ekonomi önemli.

Ancak ekonominin dinamiklerini korumaya yönelik alınan kararlar ile de toplum sağlığının Covid-19 tehdidine açık hale getirilmemesini görmek istiyor, Kıbrıs Türkü.

UBP-YDP-DP Hükümeti, toplumsal barış ve toplum vicdanının yara almaması adına aldığı kararları tüm yönleri ile değerlendirmek ve tüm şeffaflığı ile de açıklamak zorunda.

Ve kapanmak şart ise eğer, böylesi bir gerekliliği bilimsel ve etik ilkelerden sapmadan ortaya konması da gerek toplum sağlığı gerekse toplumsal barış için son derece önemli.

Ve böylesi bir duyarlılık ve sorumluluk ise ilk önce Bulaşıcı Hastalıklar Üst Kurulunun sonrasında da Hükümetin ödevi olduğu unutulmamalı.

Ve daha da önemlisi, Hükümet ve Sağlık Bakanlığının Bulaşıcı Hastalıklar Üst Kurulunun kararları üzerinden çatışmasının kimseye faydasının olmadığı ancak Kıbrıs Türk toplumuna zararı olduğunun da tüm kesimlerce farkına varılması gereken bir dönemden geçiyoruz.

Ve bir kez daha ortaya çıktı ki, Covid-19 mücadelesinde fotoğrafın bir kısmını görmek sadece ve sadece tehdidin büyümesine zemin hazırlamaktan başka bir sonuç doğurmamakta.

Ekonomik örgütlerde artık kabul etmek zorunda ki ekonominin kurtuluşu için tam normalleşme şart ise tam kapanma karşısında Hükümete destek olunmalı.

Ve Ersan Saner Hükümeti de tam normalleşme için adil kararlar temelinde tam kapanma noktasında ortaya irade koymak zorunda.

Kıbrıs Türk toplumunun Covid-19 salgını ile mücadeleden başarılı çıkmasının tek şartı ise tüm kesimlerin elini taşın altına koymasından geçmekte.

İlk görev ise “arada” kalmaktan vazgeçerek UBP-YDP-DP Hükümetine düşmekte.