Doğu Akdeniz’in doğal zenginlikleri üzerinden devam eden “soğuk savaş”ın gölgesinde “Kıbrıs Sorunu” yeni bir dönemin arifesinde.

Anavatan Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Kıbrıs Sorunu temelinde ortaya koyduğu kararlı duruşun ise yeni dönemin en büyük belirleyici unsurlarından biri olacağı ise şüphe kaldırmaz bir gerçek.

Kıbrıs Sorunu, komşularımız Kıbrıslı Rumların sürdürdükleri “çözümsüzlük çözümdür” politikası ile yarım asrı geride bıraktı.

Toplumlararası görüşmelerin başladığı 1968 yılından bugüne kadar 52 yıl geride kaldı.

Kıbrıs Rum liderliğinin “Türk düşmanlığı” üzerinden seçim kazanma stratejilerine meze olmaktan öteye gidemeyen Kıbrıs Sorununa dair yaşanan en son örnek olan Crans-Montana zirvesinde yaşananlar ve Rum tarafının tutumu ise hala hafızalardaki yerini koruyor.

Ve 10 gün boyunca yaşananların ardından BM, Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Türk tarafının Rum liderliğinin masadan kaçarak Crans-Montana sürecinin yaklaşan Rum Başkanlık seçimlerine nasıl malzeme yapıldığına tanık olduğu bir dönem olarak yakın tarihte yerini aldı.

“Kıbrıs sorunu Crans-Montana’da çözüldü ama ilan edilemedi” yorumu ise Rum liderliğinin değişmez tutumunun özetleyen bir cümle olarak yakın geçmişte yerini aldı.

Ve Crans-Montana’da bir kez daha anlaşıldı ki, Kıbrıs Sorunun çözümüne yönelik masaya getirilen önerilerde Rum liderliği samimi olmadı hiçbir zaman.

Ve hiçbir zaman Rum liderliği “güvercin” algısını iyi yöneterek “şahin” olmaktan vazgeçmedi.

Doğu Akdeniz’in doğal zenginlikleri üzerinden devam eden “soğuk savaş”ın gölgesinde “Kıbrıs Sorunu” yeni bir dönemin arifesinde iken yeni dönemde ezberlerin bozulacağının şifreleri ise Türk Dışişlerinin açıklamalarında kolaylıkla okunabiliyor.

Rum liderliği ve Yunanistan da elbette boş durmuyorlar.

“Çözümsüzlük çözümdür” politikalarını sürdürmeye yönelik yine ayni oyunu farklı argümanlar ile sahneye koymanın peşinde, güney komşumuz ile Ege’nin diğer yakası.

Ve gözler şimdi New York’a çevrilmeli.

Rum tarafı bugünlerde New York’ta, BM Barış Gücü’nün görev süresini 6 ay daha uzatılma kararının içeriğine ek yaptırmanın peşinde koşmakta.

Rum liderliğinin hamlesinin en dikkat çekici yanı ise Guterres raporlarında olmayan bazı hususları Kıbrıs Barış Gücü’nün uzatılması kararını kullanarak kayda geçirme stratejisi ve olası sonuçları.

Anavatan Türkiye’nin ise Kıbrıs sorununda olacak gelişmeleri, AB’nin, hakkında olumsuz bir karar almasını engellemek için gayri resmî 5’li konferans tarihini mümkün olduğunca, Avrupa Konseyi’nin mart ayındaki toplantısına yaklaştırmak amacı ile perde gerisinde strateji yürüttüğü ise siyasi kulislerde konuşulan diğer önemli bir konu.

Ve yine uluslar arası siyasi kulislerde konuşulan ve Güney Kıbrıs basınına yansıyan haberlerde öne çıkan diğer bir olgu ise AB’nin iki ağır topu Almanya ve İspanya’nın Türkiye’ye karşı yaptırımlara ek yapılmasına karşı olduğu.

Fotoğrafın büyüğüne baktığımızda ise tüm gelişmelerin işaret ettiği tek şey, Akdeniz’in suları şimdiden ısınmaya başlıyor.

Akdeniz’in suları ısınmaya başlarken ve New York’ta mutfakta pişirilen bir şeylerin olduğunun kokusu yavaş yavaş çıkarken, Kıbrıs Türk tarafı olarak gelişmelerden ne kadar haberimiz var?

Ve KIBRIS MANŞET olarak soruyoruz;

New York’ta neler oluyor?