NE ZAMAN KENDİNİN FARKINA VARACAKSIN?
Zihnini ve kalbini korumaktan daha büyük bir vazife yoktur. Bu vazifeyi hakkıyla yerine getirirsen sadece kendini değil vatanını, milletini hatta dünyayı bile kurtarabileceğini umabiliriz. Bil ki kimseye kimseyi kurtarma yetkisi verilmemiştir, ama kendini kurtaran başkalarını kurtarabilecek bir kıvama ermiştir. Öylesini alır, baş köşeye oturtur, zamanın ve mekanın talihini eline, diline, gözüne ve kalbine bağlarlar.
Zihnini ve kalbini korumanın yolu okuduğun, işittiğin ve izlediğine dikkat etmekten geçer. Güzel insanlar güzel işitir, güzel okur, güzel söyler ve güzel yazarlar, çünkü herkes kendindekini satar. Sakın kötüye, güzelin arkasına saklanmış çirkine ve balla sunulan zehire talip olma!
Bil ki herkes söylediği, gösterdiği ve yazdığı ile senin zihnini ve kalbini kendisinin kılmak istiyor. Herkes seni kendisi ya da kendisinin sesi yapmak istiyor. İlla birisi olacaksan Hakk’ın bendesi ol. Muhakkak birisi ile olacaksan dikkat et o birisi senin iki dünyada da mutluluğunu istesin.
Eğer zihnini ve kalbini layıkıyla korursan, şu topraklarda doğmuş olmanın ne anlama geldiğini de anlarsın. Buralar hesabı olan topraklardır. Bu topraklarda berduş, asalak olunmaz. Çünkü buralara bedel ödenmiştir. O bedeli ödeyenler yani babaların ve dedelerin , kendilerini düşünmedikleri için adlarını tarihe yazdırdılar. Onlar, sen şu cennet vatanda, sen mutlu, huzurlu ve güvenli yaşayasın canlarını verdiler. Eğer bugün sen bunu fark etmezsen bil ki bunun fena halde farkında olanlar var. Onlar dişlerini gıcırdatarak, kinini taze tutuyor ve sürekli hesap yapıyorlar. Yüzlerindeki sırıtışla sana hoş gözükmeye çalışmalarına aldanma, bir an tökezlesen sırtına üşüşecekler. Çok fantastik konuştuğumu düşünüyorsan bil ki Endülüs’te hesap tam 700 sene sonra tekrar görüldü. İstanbul ne kadar zamandır, bizim sen hesap et! Birilerinin bu topraklar üzerinde hesabı tekrar görme derdinde olduğunu artık fark et! Hesap mı ödeyeceksin, hesap mı ödeteceksin, bunu tez elden hesap et, diğer türlü çabucak hesabının görüleceğini unutma!
Sen ne zaman kendi farkına varacaksın?
Ellerini başına alıp da kim olduğunu ne zaman idrak edeceksin? Geçirdiğin her boş vaktin, girdiğin her günahın, yaptığın her faydasız işin, düştüğün her gaflet çukurunun oralara düşen bombalar kadar acıtıcı ve yıkıcı olduğunu ne zaman anlayacaksın?
Sen modern kafelerde vakit öldürürsün, bu sadece vaktinin değil,
Sen zevkin, keyfin ve eğlencenin kaçamağında harcanırsın, bu sadece ruhunun katli olmaz, Afganistan’da zevk için öldürülen Afganlı olur,Çeçenistan’daki Çeçen olur.
Sen umursamaz, aldırmaz, dertlenmezsin; bu, sadece dedene, toprağına ve özüne ihanet olmaz, Bahreyn’de kardeşin kardeşe sıktığı kurşun olur., Çin’de soykırıma uğrayan Uygur Türk’ü olur, Bosna’daki soykırıma uğrayan masum çocuk olur1
Sen mühimsin. Kendini fark et. Kıymetini anla. Kendini ucuza satma. Sana verilecek en büyük paha, dünya ve içindekilerdir; bu bile ucuzdur, buna bile razı olma. Sen sonsuzluğa layıksın. Sonsuzluğu iste. Ona layık işler yap, ona layık ol. Şunu bil ki kendine kıymet vermeyene kimse kıymet vermez.
Sabırsız olmaz, sebatsız olmaz, dertsiz olmaz. Uykundan fedakarlık yap, zevkinden feragat et ve kendin olmak için gayret göster. Azimle, şevkle, aşkla, seni Yaratan’a verdiğin sözünün ve O’ndan başkasına yar olmayacak özünün hakkını ver!
Senin basit, sıradan ve sığ olmaya hakkın yok.
Sen, "böyle gelmiş böyle gider" diyemez, her an değişen güç denklemlerinde etkisiz eleman olmayı sindiremezsin…
Şükret, Sabret, Azmet. En önemlisi de AnavatanTürkiye’ye dua et...
NE ZAMAN KENDİNİN FARKINA VARACAKSIN?
Yrd. Doç. Dr. Güven ARIKLI
Yrd. Doç. Dr. Güven ARIKLI
Faşist arıyorsanız Rum’a bakın! KKTC’deki sol sendika ve örgütlerin ağzından düşürmediği “faşist” sözcüğünün dik alasının yaşandığı Güney Kıbrıs’ta yaşananlar ortadayken, Güney’e geçen Kıbrıslı Türkler’in ELAM yanlısı gruplarca saldırıya uğradığı polis kayıtlarına geçmişken, Rum çocukları Türk düşmanı olarak yetiştirilirken KKTC’deki bazı sözde sendikacılar ve işbirlikçisi sözde gazete yazarları, ahlaksızca saldırılarda bulunmakta, Kıbrıs Türk Halkı’na apaçık ihanet etmektedir.
Kıbrıs Türkleri’nin 50’lerden bu yana yapmaya çalıştığı, vatanını, namusunu ve yaşama hakkını korumaktan başka bir şey değildir.
Buna hukukta “meşru müdafaa” denir.
1963’te anayasa değişikliği talebiyle Akritas Planı’nı uygulamaya koyan Rumlar, 20 Aralık 1963 gecesi başlayan olaylarla 30 köye saldırı düzenlemiş, bu sayı kısa sürede 103 köyde katliama dönüşmüştür.
1950’lerden başlayarak sistemli bir şekilde Türk düşmanlığını eyleme koyan Rumlar, 16 Ağustos 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsız bir devlet olarak kurulmasının ardından başlattığı dışlama ve soykırıma varan saldırılarını günümüzde de farklı boyutlarda sürdürmektedir.
KKTC topraklarında KKTC kimliği ile yaşamını süren bazı aklı evveller, hala Rumlar’la bir arada yaşama konusunda israr etmekte, Türk yönetimini akla hayale sığmayacak sözde suçlamalarla zor duruma düşürmeye çalışarak Rum yönetiminin uşaklığına soyunmaktadır.
Oysa genetiğinde Türk düşmanlığı bulunan Rumlar, hata üstüne hata yapmakta, insanlık dışı davranışlarına her gün bir yenisini eklemektedir.
Rum zihniyetini ortaya koyan son olayda, 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları için KKTC’ye gelmek üzere yola çıkan Sırp çocuklar, sınırdışı edilmiştir.
Bu olay, Rumlar’ın fanatizmden öte “Türk düşmanlığı” ile yoğrulmuş olduğunu ortaya koymakta, Rumlar’ın gülümseme maskesi altında kin, nefret ve yoketme arzusu taşıyan duygular yattığı ortaya çıkmaktadır.
Toplam sayısı 12 olan 10-13 yaşlarındaki çocuklar, sınırdışı edilerek özel bir uçakla ülkelerine gönderilmiş, Kıbrıs’tan deport edilmiştir.
Gözyaşları arasında ülkeleri ülkesine dönen çocuklar ve yanlarındaki eğitmenler, yaşananlara bir anlam verememiş, Rum’un çirkin yüzünü onlar da yaşayarak öğrenmiştir.
Peki içimizdeki Rumcular?
Başta KTÖS yöneticileri ve yandaşları olmak üzere kendilerine “Rumcu” denildiğinde canı sıkılan ve yüzü kızaranlara bir kez daha seslenmekte yarar var..
Bu insanlık dışı olayı siz nasıl karşılıyorsunuz?
Gündemi değiştirmek için “TL’den vazgeçelim, Euro’ya geçelim” diyerek bu olayı geçiştiremezsiniz.
Türkiye’deki Anayasa değişikliği ile ilgili gerçek dışı söylemlerinizle de bu olayı geçiştiremezsiniz.
Ne söylerseniz söyleyin inandırıcı olamayacağını biliyorsunuz.
Onun için sus-pus olup, sesinizi çıkarmıyorsunuz.
Sayın Akıncı’nın yüzüne kapıyı çarpıp sigarasını tüttüren Anastasiadis’e de bir sözümüz var.
“Siz hangi çağda yaşıyor, hangi akla hizmet ediyorsunuz.”
Siz kendinizi ne zannediyorsunuz?
- HOCALI’YI UNUTMAYACAĞIZ 25.02.2018
- Dr. Küçük ve Denktaş 14.01.2018
- 21 Aralık, Maskelerin Düştüğü Gündür... 21.12.2017
- SİZ KARAR VERİN… 17.12.2017
- Bu Adam mı ? Arkadaş! 08.10.2017
- Barzani’ye Son İkaz 04.10.2017
- Avrupa Birliği yerine Türk Birliği 06.09.2017
- Dün, Dünya Basın Özgürlüğü Günüydü ! 04.05.2017
- Faşist arıyorsanız Rum’a bakın! 20.04.2017
Yorumlar