Bizim adayarısında seçim konuşulurken esas sorular hiç gündeme getirilmez. Üzerleri özenle örtülür, insanların kayıp kimlik güdülerine hitap edecek şekilde sloganlar atılır. İrademiz çok önemli. Kararlılığımız da. Dik durmamız da. Eşit ilişki talebimiz de. Bütün bu talepleri yaparken geçtiğimiz beş yılda ya da 45 yılda bunun için ne yapıldığı hiç önemli değil. “Söylemek” yeterli çoğunlukla. “Söylüyoruz ya” demek genellikle herşeyin cevabı. Mevcut Cumhurbaşkanı propagandasını bile bunun üzerine kurmuş: “hükümete söylemiş”, “hükümeti uyarmış”, “Türkiye ile eşit ilişki istediğini ifade etmiş”. “Federasyonun ülkemiz için tek yol olduğunu yineliyormuş”. Bunlar için ne yapıyormuş? Yapmaya gerek yok, söyleyerek tatmin ettiği bir insan grubu ile çevrelenmiş nasıl olsa.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde konuşulması gereken gerçek meseleler cevapsız. 5 yıl önce bir yazı kaleme almış “cumhurbaşkanlığı bahane, müzakereci şahane” demiştim. Adayların müzakerecisinin kim olacağını sormuştum. O dönemde kimse bu sorunun cevabını, seçim süresince aramadı. Akıncı Cumhurbaşkanı olurkenden Özdil Nami’yi atadı. Kıyamet koptu, bugün Akıncı olmazsa kendisinin var olmayacağını söyleyenler bile anlık kızdı, anlık küstü. Sonra tabi lider ne derse o olur mantığı ile sineye çektiler, kabullendiler. Özdil Nami görüşmeci oldu, sonra Akıncı’nın yanından biraz da görüşme olması ihtimali kalmadığı için ayrıldı. Uzun zamandır müzakereci koltuğu boş.

Müzakereleri kimin yapacağı önemli. Bütün adayların cevaplaması lazım. Oy kararı verirken seçmen bunu da düşünerek hareket etmeli. Akıncı yine CTP saflarından birini mi getirmeye çalışacak? Kendi kadrosunda görüşmecilik tecrübesi olan kimse yok, onlar daha komite işlerinde bile herhangi bir şeyi karara bağlayabilmeyi çözememişler.

Her aday tek tek görüşmecisini açıklamalı. Masada bizim adımıza kim konuşacak? Vatandaş olarak bunu bilmeye hakkımız yok mu?

Sakın ola, Türkiye masaya dönmeyeceğini söyledi gibi bir mazerete sığınarak bu soruyu cevaplamamaya da kalkmasın adaylar. İrademiz var ya, biz her halükârda oturacağız. Hoş “Türkiye’nin alt yönetimi olarak bizi görüyorlar, bu yanlıştır” diyen Akıncı bu algıyı nasıl değiştireceğini de anlatmadı. “Türkiye’nin alt yönetimi gibi olmamalıyız, biz son sözü söylemeliyiz, seçimden sonra taşlar yerine oturacak” demesini alkışlamakla meşgul bir az düşünenler gürûhu bize bunu “nasıl” yapacağını söylemiyor. Hani bilimsel yaklaşım var ya herkesin istediği. Bilim “nasıl” sorusu açıklanmadan ortaya atılan tezlere pek kıymet vermez.

O yüzden Türkiye oturmayacak, müzakerecinin kim olacağını konuşmamıza gerek yok demek biraz kendi söyleminizi ayağından vurmak olacak. Hem herhalde masaya dönülüp dönülmeyeceği konusunda kararı verecek tek dış aktörün Türkiye olmadığını bilecek kadar politika bilimine hâkim olanlar var adaylarımızın içinde.

Herkes bize müzakerecinin kim olacağını nedenleri ile anlatır mı?