Kıbrıs tarihinin mihenk taşlarından olan 1960 yılının kısa bir süre öncesi.

Ankara’dan gelen bir telefon.

Ve telefon sonrası toplum liderleri Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş, THY’nin tarifeli uçağı ile İngiltere’nin yolunu tutarlar.

Telefondaki ses, “Türk Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, sizleri Londra’da bekliyor” der, başka da bir şey demez.

Londra’da yerleşilen otelde günlerce sessiz ama bir o kadar da heyecanlı bir bekleyiş.

Sonrasında Türk elçiliğinden gelen yeni bir mesaj ile Paris’e yolculuk.

Bin yıl’a denk gelen o bekleyişin ardından, Paris’te bulunan NATO binasının yemekhanesinde 1958’in Aralık ayının ortalarında, Türk Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile nihayet bir araya geliş.

Türk Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’dan Kıbrıs’ta bağımsız yeni bir ortaklık Cumhuriyeti’nin kurulması yönünde anavatanların anlaştığı ve İngiliz Sömürge döneminin sona ermesi ile birlikte hayat bulacak yeni Cumhuriyetin Kıbrıslı Türklere anlatılması ve bu yönde kamuoyunun ikna edilmesi gerektiği yönünde telkinler alındıktan sonra Kıbrıs’a dönüş.

Rauf Raif Denktaş’ın “ … aman efendim anlatamayız. İngiliz sonrası ada eski sahiplerine verilecek diye yıllarca Kıbrıslı Türkleri bekledi. Fakirliğe ve açlığa direndiler, gün gelecek Kıbrıs eski sahibine verilecek diye. Şimdi Kıbrıs’ın anavatanlar arasında taksim edileceği yeni ortaklık Cumhuriyetini nasıl anlatırız, köylerde dayak yeriz” serzenişleri NATO yemekhanesinin duvarları dışına taşmazken toplum liderleri Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş yeni dönemi anlatmak vazifesi ile Türk köyleri ve kasabalarına doğru yola düşerler.

Ve Kıbrıs Türk’ü bir sabah, Birleşik Krallık bayrağı yerinde göklerde dalgalanan yabancısı olduğu başka bir bayrak altında yeni bir güne uyanır.

Ve o günlerden bugüne geçen 60 yılda değişen birçok şeyin yanında, tek bir şey var ki zamana karşı hala daha direnen; anavatan Türkiye’nin, Kıbrıs ve Kıbrıslı Türkler için öngördükleri ve nasıl bir gelecek tahayyül ettiğinin Kıbrıs’taki soydaşları tarafından tam olarak bilinmemesi.

Siyasi görüşü her ne olursa olsun, her Kıbrıslı Türk, kendi geleceğine dair yapılan her plan içerisinde kendisinin de olması gerektiğini düşünerek, dün olduğu gibi bugün de Kıbrıs adasına tutunma mücadelesini sürdürmekte.

Kıbrıs Türk’ü merak ediyor ve sessizce bekliyor 60 yıl önce toplum liderlerinin bin yıl’a denk gelen bekleyişi gibi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yardımcısı Fuat Oktay’ın “Kıbrıs’ta daha fazla beklemeye ve zaman kaybetmeye gerek yok” açıklamalarının şifreleri neler?

Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da tüm yaşananlar yanında hidrokarbon paylaşımına yönelik süren “Soğuk Savaş”ın gölgesinde Türkiye’nin Kıbrıs için formülü ne?

Maraş ile ilgili ortaya konan stratejik hamleler ile amaçlanan ne?

Maraş’a yönelik bir hareketliliğin başlayacağına yönelik sinyaller ile amaçlanan ne?

Anavatan Türkiye tarafından Kıbrıs için mutfakta pişirilen ne?

Ve 1878 yılından beri Kıbrıs adasını vatan veya memleket yapabilmek için anavatanı Türkiye’nin de desteği ile mücadelesini bin bir bedel ödeyerek sürdüren Kıbrıslı Türklerin yarım asırdan fazladır cevabını aradığı tek bir soru var;

Kıbrıs Türk’ü, Ankara’nın Kıbrıs ile ilgili planlarının neresinde?

Ve Kıbrıslı Türklerin Ankara’dan görmek istediği ve psikolojik olarak en çok da ihtiyacı olan tek şey ise anavatan Türkiye tarafından Kıbrıslı Türklerin bir stratejik ortak ve kader birliği olan bir kardeş Devlet olarak görülmesi.