Anastasiadis Lute ile görüşmelerinden sonra partilerine hemen bilgi verir ve birlikte hareket ederken, Akıncı ise ne hükümete, ne Meclise ne de partilere bilgi verme gereği duymuştur.

KKTC’ye sahip çıkan, sonsuza dek bağımsız-egemen bir devlet olarak yaşamasını ve iki devletli çözümü savunan birçok mukavemetçi kuruluşu çatısı altında toplayan MİLLİ VAROLUŞ KONSEYİ, Lute’un Ada’ya gelmesinden 2 gün önce CB. Akıncı’ya muhtıra niteliğinde 4 sayfalık bir mektup verdi…

Mektupta, Kıbrıs Türk halkının ezici çoğunluğunun görüş, endişeleri ile izlenmesi gereken strateji konusundaki önerileri yer almaktaydı…

Ne ki Akıncı’nın bu mektubu ciddiye almadığı ve hükümet ile Meclisi dışlayarak kendi aklına göre tek başına hareket ettiği görülmektedir…

Anastasiadis Lute ile görüşmelerinden sonra partilerine hemen bilgi verir ve birlikte hareket ederken, Akıncı ise ne hükümete, ne Meclise ne de partilere bilgi verme gereği duymuştur

Bu, KKTC’nin ve Kıbrıs Türk halkının geleceği ile tek başına, kendi siyasi ideolojisine göre oynamaktır, asla kabul edilemez

Hoş, hükümet, Meclis, partiler de Lute ile toplantılar sonunda bilgi almak için ısrarlı bir talepte bulunmamıştır.

Dolayısıyla tümü de Akıncı’nın yaptıklarının ortağı durumundadır…

MEKTUP’DA NE VAR
Bu bağlamda, Akıncı’ya verilen mektuptaki önemli bazı hususları aktarmak istiyorum:

“…Rum tarafı müzakere yaparmış görüntüsü vererek… AB üyeliği, hidrokarbon girişimleri, Türk tarafına karşı bölge ittifakları oluşturma gibi oldubittiler ile istediği hedefe ulaşmaya çalışmış, müzakere masasını sadece bir zaman kazanma ve istismar aracı olarak kullanmıştır. Keza, Rum ve Yunan tarafları Kıbrıs ortaklık Cumhuriyetini işgal ettikten sonra hedeflerine ulaşmanın önünde tek engel olarak gördükleri Garanti ve İttifak Antlaşmalarını ortadan kaldırmak için bıkmadan mücadelelerini sürdürmüşlerdir.”

“…Bütün ödünlerinize rağmen Crans-Montana’da yaşadığınız büyük hayal kırıklığı sonucu sizler de 5 Şubat 2018 tarihinde Rum tarafına karşı tavır alarak “her şey eskiden olduğu gibi, hiçbir şey olmamışçasına, aynı minval üzerinden bir elli yıl daha devam etmesi anlayışında” olmadığınızı söyleyerek, ancak Kıbrıs Rum tarafında bir zihniyet değişikliği olması halinde müzakerelere yeniden başlanabileceğini ifade etmiştiniz…”

“…13 Temmuz 2019 tarihinde resmi olarak Rum tarafına ortak mal sahipleri olarak hidrokarbon keşfi ve kullanımında kapsamlı işbirliği teklifinize Rum tarafının vermiş olduğu aşağılayıcı yanıt Rum tarafında zihniyet değişikliğinin emaresinin bile bulunmadığının kanıtıdır…”

“…Buna rağmen, herhangi bir zihniyet değişikliği olmuş gibi 9 Ağustos 2019 tarihinde Anastasiadis ile yapılan görüşmede 30 Temmuz 2017 tarihli Guterres belgesi ve geçmiş yakınlaşmalar zemininde müzakerelerin Crans-Montana’da bırakıldığı yerden devamı anlamına gelecek taahhütler altına girmeniz, sözlerinizin arkasında durmadığınızı ve gerçekleri göz ardı etmekte olduğunuzu göstermektedir…”

“…Rum tarafında zihniyet değişikliği olmadığının ve kendilerini siyasi açıdan Kıbrıs Türk tarafından üstün görmeye devam ettiklerinin açık olduğu, sizlerin de görev sürenizin bitimine aylar kalan bir noktada böyle bir sürece angaje olmanızı gerek etik, gerekse Kıbrıs Türk halkının meşru hak ve çıkarlarının gözetilmesi açılarından son derece sakıncalı bulduğumuzun altını çizmek istiyoruz…”

Bu görüşlere aynen katılıyorum ve altına imzamı atıyorum.

Yarın devam edeceğim.