Yazın çekilen konu sıkıntısı haber merkezlerine bazen 'yaratıcı' haberler yaptırabiliyor.
Ama o yazılanlarla bazı insanlara ayıp da edilebiliyor.
Dün Posta gazetesinde olduğu gibi.
İsim verilmeden koskoca bir başlık atılmıştı ve Çeşme'de, kocası ünlü bir şarkıcı olan çok ünlü bir mankenin bir basketbolcuyla aşk yaşadığı iddia ediliyordu.
İsim verilmemiş, tabii ki ben de vermeyeceğim ama zaten hepimiz o karı-kocanın kimler olduğunu tahmin ettik değil mi?
Haberde bir tek basketçiye dair ip ucu yoktu.
Buradan da şunu çıkardık, haberi gazetecilere sızdıran kişi, o basketbolcunun artık eski karısı mı olur eski sevgilisi mi, kuyruk acısı olan bir kadındı.

Ortada böyle bir olay olmasa da bu kadar açık bir tarif varken "Yok biz hiç üstümüze alınmadık demek" abesle iştigal olurdu doğrusu.
O çift de gazeteye telefon açıp kibarca hesap sordu tabii...
Bir açıklama istediler...
Gazete yönetimi de onlara "Vallahi billahi biz sizi kast etmedik onlar başka birileri..." dediler.

Neresinden baksan çok ama çok ayıp bir haber...
Kanıt yok, isim yok ama neredeyse isim olmasına gerek görülmeyecek bir tarif yapılıyor ve sonra "Yooo onlar siz değilsiniz" deniliyor.

Haberin çıktığı gün Çeşme'de çifti tanıyanlar arasında telaşlı ve endişeli bir telefon trafiği oldu haliyle...
Haber doğru olsa ayrı, yalan olsa ayrı can sıkıcıydı.
Ben haberin, sansasyon olsun biraz ortalık biraz karışsın diye uydurulduğuna emindim.
Yazılanlara  da benim gibi pek inanan  olmadı zaten...
Ama mide bulandırmadı mı? Bulandırdı tabii...
Böyle bir çomak sokma girişimine ne gerek vardı gerçekten anlayamadım.

Çiftin sahip olduğu işletme zarar görsün isteyenler var desem o da olmaz.
Çünkü artık hepimiz biliyoruz ki bu ülkede her şey olursun ama rezil olmazsın.
Bak bir başka kadın, gözümüzün önünde kocasını aldattı, AVM'de salına salına yürürken yakalandı, görüntülendi ve sonuç olarak durup durduk yerde ünlü olduğu yetmezmiş gibi bir de televizyonda program yapmaya başladı.
Çıktı açık açık "Evet yaptım ve çok pişmanım, kocamı da çok seviyorum. O affetsin beni yeter" dedi.
Kocası da affetmekle kalmayıp sosyal medyada her an karısına olan aşkını haykırdı.

Bir başka tanınmış isim de önce çıktı ben 88 dil biliyorum falan dedi, ama uydurduğu anlaşıldı.
Kitap yazıyorum dedi, kitaplar kopya çıktı.
Sonra ünlü bir iş adamı çıkıp "Bu kadın benden hamile kaldı ve çocuğu aldırması karşılığı para istiyor, şantaj yapıyor" dedi, kimse oralı olmadı.
O kadın hala göğsünü gere gere çıkıyor tv ekranlarına...
Hatta duyduk ki o da eski bir şarkıcıyla yeni bir aşka yelken açmış bu ara. (Ayy! 80'lerden kalma magazinci gibi bu "yelken açma" klişesini de kullandım ya... Küf koktu, nem koktu ortalık!)

Yani diyeceğim o ki, bu muhtemelen asılsız dedikodunun çıkış sebebi, bazılarının iddia ettiği gibi öyle iş rekabeti falan olamaz.
Çünkü hiç kimse "Aaa o insan eşini aldatıyormuş, bir daha iş vermeyelim, kocasının mekanına da gitmeyelim" demez.
İnsanlar hem sevgilileri hem de eşleriyle göğüslerini gere gere dolaşıyorlar artık.
Gerçi kimse kimsenin dört duvar arasında neler yaşadığını neler konuştuğunu bilemiyor.
O yüzden bazı ilişkilerin şekil şemali bizi şaşırtabilir belki ama yargılama kısmı bize düşmemeli.
Ki o çiğ süt emmiş tarafımız yargıç olmaya bu kadar hevesliyken bunu yapmak zor ama uygulamak lazım aslında.
"Auvvvv!" deyip kaş çatmaya, dedikodu yapmaya çok hazırız (ne yalan söyleyeyim, ben de!) ama aslına bakarsanız herkes baksın kendi alemine...
Unutmayın neyi yargılarsanız onunla yargılanırsınız...

Bu yazının kıssadan hissesi şu olsun o zaman:
Bir.. Mabadımızdan haber üretmeyelim.
İki... Olayların iç yüzünü bilmeden ahlak zabıtalığına soyunmayalım. 

Öncel ÖZİÇER