Dayan Türkiye

Kayda Geçsin


Korkunç tren kazaları vardır, neden, niçin oldu hep bir ağızdan tartışılır sonra kabahat ya zavallı makiniste ya da  makasları değiştiren bir adama fatura edilir, işte medyamızın hali budur.

Devrilmiş trenin etrafında biriken kalabalık yakınlarının ‘yaşıyor ’ haberini duymak için enkazın etrafında  acı içinde dönüp dolaşırlar .
Trenden her ceset çıkarıldığında acı haykırışlar birbirine karışır . 
Canını kurtarmışlar  başlarına geleni anlatmaya çalışırlar ama çoğu kez kaza anında ne olduğunu anlamadıkları anlaşılır.
Kaza anını hatırlamazlar.

İşte bu trajik anlarda trenin enkazından çıkan cesetlerin, yaralıların etnik, inanç farklılığının hiç bir önemi yoktur, geride kalanlar nedense bu acı dersi yeni kazaya kadar unuturlar, nisyan ile malül olmak bu olsa gerek.

Medya kazası trenin içinde, dışında herkes için, insanlık için bir travmadır.

Yandaş Medyaymış, Gülen Hareketinin Medyasıymış, Doğan, Ciner  Medyasıymış, Ethem Sancak  Kanallarıymış, yok efendim ‘Ben yapımcıya parayı ödedim bana ne sana ödemediyse‘ tavrındaki TRT ’ymiş ne fark eder, medya treni kaza yaptıysa hepsi içindedir ve felaketin parçasıdırlar, İsmail Hacıoğlu , Vildan Atasever  bu anlamda yanlız değiller.

Yayın sorumluluğu ben o programı dışarıdan yaptırıyorum diye kabahatin ‘hizmet sözleşmesi ’ ile başkasına devredilebilecek bir iş değil.

Medya yöneticiliği gerekirse idam sehpasına  tekmeyi kendileri atabilecek cesur insanların işidir, kıvırtma kaldırmaz.

Hele ahlak ve inançları yayında entellektüel sosla yediriyorsan, siyasi tartışma programı esnasında  ezan arası veriyorsan, yakında namaz arası da verebilirsin, ama evrensel ölçekte sorumlu yayıncılıktan uzaksın demektir, kimse darılmasın.

Bu anlayıştan nemalanan, bu fikirlere aykırı olup bakın burada bende yer bulabiliyorum kadrosundan  hoşa giden laflar arasında iki doğru çakmaya uğraşanlar bu maskaralığa daha iyi teklif gelene kadar devam ederler, sonra tüyerler buna ihanet mi demek lazım bile bile lades mi bilmiyorum.

Medyasını kuruyemişçilerde bulunan ve bir sıra kayısı, bir sıra incir, bir sıra cezeriye, bir sıra ne halt olduğu belli olmayan mıncık edilmiş macun dizilmiş üzeri jelatin kaplama sepete döndüren, ‘bizde her tat var ‘ mantığıyla idare edenlerin gelecekleri son nokta tren kazasıdır.

Elbette kötülükler karşısında dilini tutan, bu olup bitene susan şeytandır, lakin kim dilini tuttu on yıllarca iyi sorgulamak lazım.
Devrilmiş trenin enkazının içinde durduğu bu medya istasyonu :
porno çekenlerin devlet sanatçısı yapıldığı, kafası tütsülülerin iftar sofralarında baş tacı edildiği , ‘Örtmenim ben söyleyeyim, ben biliyorum‘ diyen sürekli parmak havada ve işleri dışında her şeye burun sokanların iş bulabildiği bir medya.
Samimiyetsiz samimiyet kurma çabalarıyla süslü, izleyiciyi aile ilan eden, sabahları enerjisini yeşil çay içmesine borçlu olduğunu anlatan gayretkeşleriyle, ve kızlara iş bulma mecburiyetinden gezi,  yemek programı patlaması yaşayan bir medya.

Dayan Türkiye Başarırsın, daha ne kayda geçireyim.

İstikbal göklerde de, bu medyayla çakıldık kaldık yerlere, uçamıyoruz
Bizi uçuran sanat da yok .
Tarihi, insanlığın geçirdiği evreleri heykellerden, mağara duvarlarına çizilen resimlerden anlayan , araştıran bir dünyada, biz ikisine de tövbeliyiz. Bunlar yok ama film var, komikiz yahu!

Muhayyele yok, sadece parodi var olmuşla ölmüş arasında gidip geliyoruz.

Bu mu ‘ileri demokrasi ’ , gerçekten çok ileri gidildi.

Geçenlerde Habertürk ’de Ece Üner ’in programında Muhsin Kızılkaya yeni dönemde Seçilmiş Cumhurbaşkanımız  ve Yeni Başbakan ’ın ‘Radikal Demokrasiye ’ geçeceği tahmininde bulundu . Fazla da üstüne basmadı bu çok önemli tahminin.
Önemli sözler bunlar, Ece Üner de üstüne gitmedi nedense, halbuki çok özetle dış kaynaklı analizler liberalllerin önünün açılacağını yazıyorlar ülkenin geleceğinde.

Bu durumda demek bir  tabela değişikliği olacak, malum liberallerle AKP statükosu barışık değil , küs oldular bir zamanlar çok fan fin fondular.

Piyasada  ‘Radikal Demokrat ’ arayışı veya imalatı başlayabilir .

Demokrasi var, liberalizm var da Radikali ’ne dayanmış bulunuyoruz, hayırlısı ne diyeyim.
Sadece Kayda Geçiriyoruz.

Bir de Medya Kazasında enkaz altında kalmışcasına uyduruk kahramanlıklar kırıp saranlar var , böylesi yüzsüzlük akıl alır gibi değil.
Yasaklılar, parasızlar, mağdurlar, yazamıyorlar, yazdırılmıyorlar, beni işten kovdular attılar sattılar diye yakınanların aslında yazmak için hiç bir manileri yok ,
mani maaş alamazlarsa yazamıyorlar, ilham perileri maaş demek  ...
Yavuz Semerci ’nin 21.08.2014 tarihli Gazeteport yazısından sonra bunların erkek olanları sokakta takma sakal, bıyık; kadın olanları peruk gözlükle dolaşmıyorlarsa şaşarım.
Hatta isim, kimlik, şehir mümkünse memleket değiştirirlerse daha rahat ederler, şayet biraz onurları varsa.
Yazı müthiş bir saptama ve yenilir yutulur cinsten değil okunması tavsiye olunur.

Akdenizli yanımızın önemini unutmuş bir medyayla AB ’ye nasıl gireceğiz ayrı bir sorun .

Herhalde Ebru Gündeş, Reza, Emel ve diğer kendisini Ege, Akdeniz, balık, deniz sefasına vermişlerin yüzü suyu hürmetine gireceğiz  AB ’ye... Zarrab helak oldu açığımızı kapatmaktan!

Bir şey istersin ama elde edemeyeceğini bilirsin ya, bundan daha kötü umutsuzluk var mıdır, ülkem için her güzel şeyi isterim ben, elde edemiyeceğimi bile bile, hüzünlenirim, acı çekerim.

Edgar Allen Poe ’nun meşhur lafıdır  ‘Mezarda bile herşey bitmiş değildir ‘ diye. Düşünün Poe bile bunu söylüyorsa ...
Dayan Türkiye
Reset ediliyoruz bir takım hıyarlar yüzünden, çok bozuk çıktılar.
Tren Kazasından ölü yaralı çıkan, izleyen, bekleyen hep biziz yeter ki bunu hiç unutmayalım.
Dayan Türkiye Mahsun Kırmızıgül ’ün yeni dizisi geliyor, bunu da atlatırsak bizi kimse yenemez.

Sevgiyle
Necef UĞURLU / [email protected]