Kayda Geçsin

Cumhurbaşkanlığı seçimine dair üç beş satırı kayda geçirmezsek adımız korkak, şaşkına çıkar  mahallede yürüyemeyiz.

Tayyip Bey Şampiyondur, AKP zafere, diğerleri yenilmeye doymayan pehlivanlara döndüler, pehlivan demokrasimize YAKIŞIR, kayda geçsin.

Ekmel Bey sahaya yeni çıkmış bir oyuncu için 1 ayda zorlu rakibine karşı küçümsenmeyecek bir performans sergiledi ama takımlarını zafere götüremedi. Demek  aynı anda iki takımın oyuncusu olmak zor iş, saniyen 14 partinin deseteklediği ve kaybeden tek aday olarak rekorlar kitabına geçti.

Bu elbette partilerin düşünmesi gereken bir husus Ekmel Beyefendinin değil.
Propoganda sürecinde maddi, manevi açıdan demokrasiye yakışmayan haksız rekabet yaşadığı muhakkak, partilerin gönülsüz tabanlarını da anlayabiliriz ama mikrofon arızaları, ses bozukluklarını asla, mamafi Sayın Haluk Koç ’un basın toplantılarında da ses düzeni aynı şekilde bir kere doğru dürüst ses düzeni olsa dişimizi kıracağız.

Yan tarafından uzay gemisi yanaşmış gibi parti binaları yapmaya para bulunuyor ses düzeni bir türlü ayarlanamıyor !

Halk TV yayınlarını da aynı şekilde teknik ve içerik açısından gözden geçirse iyi olur gelen gideni arattı, eski Doğan Medyasından kim varsa topladılar.

Selahattin Demirtaş gençliği ve yaklaşımı ile gönülleri feth etti, o da farkında ki kitle partisi olmaya karar verdi ... Hani iki gün sonra o da aslen Kürtler Türktür derse şaşmayacağım.

Yıllarca Gülen Hareketinin en gözde entellektüeli, Zaman yazarı Etyen Mahçupyan ’ın Recep Tayyip Erdoğan ’ın ‘afedersiniz Ermeni ’ gafını cansiperane savunması karşısında onunda ne zaman  Ermeniler aslında Siirtli, Arap, Gürcü ve Yahudi ’dirler diye yeni gazetesi Akşam ’da yazmasını ve kendisini çok önemsediğini söyleyen Ahmet Turan Alkan ’ın ne diyeceğini bekliyorum! 

Cumhurbaşkanının ‘ilk defa halk tarafından seçiliyor‘ olması bütün ekranların sevindirik cümlesiydi, hemen herkes bu konuda pek memnun, aracısız halk tarafından seçilme formülünü milletvekilleri için de uygulayabilsekte, bari kimi seçtiğimizi bilsek ve demokrasimizdeki lider sultasını devirsek diyen olmadı.

Artık ülkemizde seçimlerde ideolojiler, fikirler yarışmadığı  için seçim sonrası tahliller futbol maçı sonrası trajikomik konuşmalara döndü.

Bazı muhalif kanallar yazlıkçılar, yaylaya çıkıp oy vermeye gitmeyenlere hayatı zehir ettiler, sanki  Tayyip Beyi onlar iktidar yapmış gibi kabahati oldular.

Hele oy vermeye gitmeyenler hakkında idrardan karakter tahlilleri sonucu aslında oy vermeyenlerin  en fazla Tayyip Bey ’e zararları olduğunun ortaya çıkması ekran cır cır böceklerinin seslerini biraz kıstı.

Zonguldak ve Soma ’dan AKP ’ye oy çıkması karşısında ne denir bilemem, koşullardan memnunlar herhalde her an maden işletmecisine bağlılıklarını belirten bir plaket vermeleri beklenir.

Aslında bu seçim heyecan yaratmadı, millet Ajda Pekkan ile Ceylan ’ın aynı empirme desenle sahne almalarıyla daha fazla ilgili.



Ekrem Dumanlı ise Gülen Hareketinin Ertuğrul  Özkök ’üne döndü, aynı mücadele ve var olma tekniği  ve inadında devam ediyor, etsin ne zararı var ikisininde.

Bu arada Enis Berberoğlu ’ndan işten çıkartılmış, mağdur ama ilkeli kahraman gazeteci yaratma  çabaları herkesin sabrını taşırdı.
Aslında Enis Berberoğlu ne oldu da tü kaka edildi anlayamadık, en son hatırda kalan resmi Güney Doğu'da dağlarda PKK ’ya karşı sofra kurmuş barış ve piknik mizanseniydi!

Derken ulusal torunumuz Cem Yılmaz ’dan olma, Ahu ’dan doğma küçük Kemal ’imizi AVM ’de elinde telefon konuşan anneciğinin inci kolyesini kemirirken görüce Kemalcik, inciyi yutarsa ailece oturak başında beklemek zorunda kalacaklar diye endişelendik hoş ailenin bir araya gelmesine vesile olurdu belki....



Seçimler anlaşılan kimsenin keyfini bozmadı, Canan Barlas ’ın doğum gününde Deniz Baykal ’ın keyfi, Süreyya Yalçın ’ın son durumu, Soma ’dan Zonguldak ’a alemin keyfi yerinde ve Tayyip Bey ’den memnunlar dedirtiyor insana.

Neylesin Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bahçeli !

Soner Yalçın  ‘kötülüğe alışmak.... ’ başlıklı bir yazı yazdı geçenlerde, yazıyı şu cümleyle bitiriyor
 
‘Hakikat, hiçbir zaman zararlı değildir… ’


Bütün kalbimle katılıyorum.

Ne var ki gerçekler saf, temiz ve anlaşılması ve yenilip yutulması kolay şeyler değil ülkemizde.

Gerçekleri öğrenmek önce bizleri çok sarsacak, ama sonra rahat edeceğiz.

Bazı illüzyonarımız bozulacak, kahramanlarımız bir bir gözümüzden düşecek ama sonra rahat edeceğiz.

Bazı dostlarımızın adımızı ağızlarına  almalarına tahammül edemeyeceğiz, nasıl dost olmuşum bununla diye utanacak, kendimizi suçlayacağız.

Bir yandan hatıralar  yakamızı bırakmayacak, dost sandıklarımızla geçirdiğimiz  güzel günlerin bir iblis tuzağı olduğunu anladığımız uykusuz karanlık gecelerde kendimizle hesaplaşarak ne yapacağımızı bilemeyeceğiz ama sonra rahat edeceğiz.

Gerçekler göz ardı ediliyor diye yok olmuyorlar bunu anlayacağız.

Gerçeği söylemek zorundayız artık, yoksa başkaları söylüyor ve biz onlardan öğreniyoruz sonra kim dinledi bizi diye birbirimizi suçluyoruz.

Kötülerin hakkındaki gerçekler bilinmeli onlar yanlız kendileri için yaşıyorlar  ve bir gün gittiklerinde yanlarına kar kalacak çünkü hatırlanmayacaklar .

Yanlız iyiler; başkalarını düşündükleri ve kendilerinden başkaları için iyi işler yaptıkları için hatırlanır .
İşte bu iblisler unutulmaya güveniyorlar, yoksa kötülük bu kadar uzun sürmezdi dünyada.
Neyse, ha bu arada Sayın Yeni Cumhurbaşkanımız anlaşılan danışmanları ve kadrosuyla bir nevi ‘spoil ’ sistemi kuracak, öyle anlaşılıyor  AKP de ne olacak fazla takılmamak lazım .

Kayda geçsin

Sevgiyle
Necef UĞURLU / [email protected]