Yanlışların doğru, doğruların ise yanlış kabul edildiği bir coğrafyanın, Covid-19 ile mücadelesine tanık oluyoruz.

Denetimin, özgürlük ve demokrasiye tecavüz olarak algılandığı ender ülkelerden biri, Kuzey Kıbrıs.

Covid-19 salgını ile ilgili alınan tedbirler kapsamında yasaklara uymayan işletmelerin hangisine ne yaptırım yapıldı, bilen yok.

Denetim olmadığı için belki de yaptırım da olmadı.

Ağlanacak halimize gülmekten öte övünüyoruz denetimsizliğin yarattığı zavallı halimiz ve kelle koltukta yaşama tarzımız ile.

Kuralları ve yasaları uygulamak yerine sulandırmak ve yerine getirmemek, toplumsal kurumların en çok da siyaset kurumunun karakteri olmuş.

Siyaset kurumunun, Hükümeti ve muhalefeti ile birlikte denetlenmekten haz etmediği ortada.

Denetlenmekten haz etmeyen bir siyaset kurumunun yeri geldiğinde denetleme ile yaptırım mekanizmasını hayata geçirmesini beklemek, ölü gözünden yaş beklemekten farksız değil.

Ve Covid-19 ile mücadele için ülkenin kapanması yine gündemde.

Sağlık Bakanı Dr. Ali Pilli, süre vermekten de geri durmayarak  3 hafta ülkenin kapanabileceğini söyleyerek “önce insan sağlığı sonra ekonomi” deme cesaretini de ortaya koyuyor.

Ve dananın kuyruğunun kopacağı yer de tam burası.

Ülkenin kapanması sonrası ticaretin durması ile birlikte özel sektörün hazineye ödediği vergiler ve kdv oranlarının ortadan kalkacak olması ekonomiyi tamamen bitme noktasına getireceği aşikar.

Üstelik vergiler, kdv oranları, gümrük harçları ve ticaret izinleri gibi gelirlerde yaşanacak büyük orandaki gelir kaybı ile hazinenin memur maaşlarını bile ödemeyecek noktaya gelme tehlikesi ile karşı karşıya, Kuzey Kıbrıs.

Peki kapanma çare mi yoksa marifet kapanmadan başarabilmekte.

Elbette ekonominin çarklarının dönmesi için toplum sağlığı tehlikeye atılmamalı.

Ancak sorun kapanmaktan öte Hükümetlerin denetleme ve yaptırım noktasında zaafiyetinden başka bir şey değil.

Denetleme ve yaptırımın karakterinde olmadığı bir siyaset kurumunun hangi denetlemeyi yapacağı ve nasıl yaptırım uygulayacağı en büyük sorunlardan biri.

Öylesi bir sorun ki, denetim ve yaptırım alanında bırakılan boşluktan başka bir şey değil, toplum sağlığını birinci dereceden tehdit eden.

Covid-19 salgını ile mücadelede sağlık alanı önceliğini kaybetmemeli ancak ekonominin de önemli ve stratejik bir alan olduğu unutulmamalı.

Ve denetim açmazı ile yaptırım çıkmazı arasına sıkışıp kalan siyaset kurumunun gölgesinde Kıbrıs Türk toplumu, kaderine terk edilmişliğin kıyısında.

Hükümet, yine dostlar alışverişte görsün motivasyonundan çıkarak denetleme ve yaptırımı tam uyguladığı kadar gerek toplum sağlığı gerekse ekonomi arasında bir denge kurarak Covid-19 mücadelesini daha rasyonel bir temele oturtabilir.

Karantina kurallarına uyulmaması denetim ve yaptırım noksanlığının daha doğru ifade ile zafiyetinin en büyük göstergelerinden biri.

Hükümet, denetleme ve yaptırım iradesini ortaya koyduğu oranda Covid-19 ile mücadelede toplum sağlığı ve ekonomi arasında sıkışıp kalmaktan kurtulabilecektir.

Ve elbette toplum sağlığı ile ekonomi arasında da tercih yapma zorunda kalmayacaktır.

Marifet kapanmadan başarabilmekte.

Ve esas marifet denetleme ve yaptırım cesaretini gösterebilmekte.