Corona virüsle olan mücadelemizde KKTC olarak iyi gidiyoruz. Erken alınan önlemler ve halkımızın duyarlı davranışları sayesinde olabilecek en iyi durumu yakalamış bulunuyoruz. Sağlığımızı korumak icin alınan bu tedbirler içerisinde okullar kapalıydı. Sınır kapıları kapatılmıştı. İş yerleri kapatılmıştı. Bu da özel iş yerlerinin ekonomisini tabii ki olumsuz etkiledi. Ama herşeyin başı sağlık olduğu için herkes elini taşın altına koydu. Sağlığımız giderse maddiyatin anlamı yok ama maddiyat kaybı bizi zora koysa da sağlıklı oldukdan sonra o da zamanla halledilir. Hepimiz bunun bilincindeydik ve sabırla evlerimizde tüm kurallara uyduk.

Önümüzdeki hafta iş yerleri kademeli olarak açılıyor. Tüm iş yerleri birkaç kademeden sonra açılmış olacak. Tabii ki açılacak olan işyerlerindeki ortamlar eskisi gibi olmayacak. Corona virüsten korunmak icin gerekli hijyen önlemleri alınacak, maskelerimiz takılacak, sosyal mesafe korunacak, müşteriler iş yerlerine toplu giremeyecek vb. gibi önlemler alındıktan sonra iş yerleri açılabilecek. Bu önlemler bizi zorlamıyor artık çünkü bu şekilde yaşamaya alıştık. Ve bu bir süre icin hayat bu şekilde devam edecek.

Asıl sorunumuz evlerimizde kaldığımız süre içinde hayatın  bize sunduğu, bize vermek istedigi dersleri hatırlayabilecekmiyiz? Hırsımızın, kıskanclıgımızın, doyumsuzluğumuzun, maddi duygularımızın yerine manevi duygularımız sevgi, saygı, hoşgörü, doyumlu olmak gibi duygularımızı koyabildik mi? Yoksa tüm yaşadıklarımızı unutup yine hayat koşuşturması içerisinde tekrar hırslarımıza yenilip birbirimizle yarışıp, birbirimizi kırıp hırslarımıza yenik mi düşeceğiz? Bence en önemli konu bu.

Evlerimizde kaldığımız süre içinde herkes hayatı, kendini, kendi hayatını sorguladı  ve birçok şeyin boş olduğunu anladı. Hayatımızın çok basit olduğunu, hayatımızı kendimizin karmaşık yaptığını gördük.

Hayatta maddiyatla ilgili olan herşey geçicidir. Maddi değeri olan şeyler belli bir süre sonra değerini kaybeder. Örneğin çok istediğimiz bir arabayı almak için canımızı yer, kredi alıp o arabayi alırız. Sonra o çok beğendiğimiz arabayı  beğenmez onu icine verip yeni çıkan başka bir arabayı alırız. Bu tüm maddi değeri olan şeyler için geçerlidir.

Yani demek istediğim şudur ki fiyatı belli olan, parayla satın alınan şeylerin değeri, önemi, sevinci,geçicidir. Asıl değerli olansa parayla alınamayan şeylerdir. Dostluk, sevgi, saygı, arkadaşlık, hoşgörü, yardımlaşma, sağlık vb gibi. Bunların değerleri hiçbir şeyle ölçülemez.

Manevi duygularımızın ön plana çıkacağı mutlu, huzurlu, sağlıklı günler için  uzun yılların birikimi olan değerlerimize sahip çıkmak ve ileriye doğru adım atarken dikkatli davranmalıyız. Yaşam bize bunu doğallığı içerisinde sağlıyorsa emanet olarak kabullendiğimiz tecrübeyi biz de bizden sonrakilere aktaralım. Ne dersiniz?