Özgürlük talebinde kim bulunur?

Esir olan, tutsak edilen, özgürlüğü tehdit altında olan.

Kıbrıs’ın kuzeyinde özgürlük sorunu var mı ?

Son günlerde bazı çevrelerin diline doladığı gibi, Kıbrıs Türk’ünün özgürlük talebine karşı bir tehdit var mı?

Bir tehdit var, elbette.

1974 yılında tutsaklıkla ve esirlikleri ile birlikte özgürlük talepleri de sona eren Kıbrıs Türklerinin bugün özgürlüklerinin tehdit altında olduğu, bir gerçek.

Ve tehdit, kötü bir oyunun acemice söylenen replikleri gibi kuzeyden değil güney komşumuzdan gelmekte.

Ve son günlerde gerginlik siyaseti üzerinden seçimlere hazırlanan bazı çevreler her nedense Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin delice silahlanmasını ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Yunanistan tarafından işgal altına alınmasını sessiz sedasız izlemeyi tercih ediyor.

Ve yine ayni kesimler, tarihsel olaylara karşı körlüklerini devam ettirerek politikalarını Türkiye ile gerginlik siyaseti üzerine kurgulaya drusunlar, Kıbrıs’taki esas ve tek işgalin Yunanistan tarafından yapıldığını Türkçe’ye Namlu’nun Ucundaki Demokrasi olarak çevrilen 1970 yılında basılan Democracy at Gunpoint: The Greek Front adlı kitabında Andreas Papandreou, itiraf etmekte.

1968 yılından beri “çözümsüzlük çözümdür” politikasını sürdürerek ve silahlanmaya da şiddetle devam eden Yunanistan ve Kıbrıslı Rumların tarihsel gerçeklikleri karatma ve değiştirme oyununun bir parçası olarak kaybedilen zaman ve tarihe karşı işlenen suça alet ve ortak oluyor, yine ayni çevreler.

Rum Milli Muhafız Ordusu’nun (RMMO) silahlanma gereksinimlerini karşılamaya ilişkin açıklanan planlarda Rum yönetiminin dış tehditler ve enerji güvenliği alanında ortaya çıkan gereksinim olarak adlandırılıp silahlanmaya 2018 bütçesinde 352 milyon euro ayrılmasına, ses çıkarmıyorlar.

Bu yetmezmiş gibi Rum lider Nikos Anastasiadis başkanlığında toplanan Bakanlar kurulu 2019 yılında ise Savunma Kalkanı projesi için ayrılan 51 milyon 900 bin euro’luk bütçeyi 120 milyon 700 bin euro’ya çıkarma kararı almasını duymazdan geliyorlar.

Görmek istemiyoruz, AB üyesi bir ülkenin bayrağının yanında her adımda var olan Yunan bayrağını.

Duymak istemiyoruz 1963’ten günümüze kadar Rum’un silahlanma deliliğini.

Gerçeklerden uzaklaşıp Türkiye işgalcidir, Türkiye’den dolayı Kıbrıslı Türklerin özgürlükleri tehdit altında demekten utanmıyor, yine ayni çevreler.

Türkiye’nin uluslar arası hukuk’a dair bu topraklarda olduğunu ve Rum’un bir delilik yapması noktasında caydırıcı büyük bir güç olarak Barış’ın teminatı olduğunu kabul etmeye de cesaret edemiyorlar.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Rum tarafının silahlanma deliliğine dair eleştiri yapmaktan neden kaçınıyor?

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin artan silahlanmasının Kıbrıslı Türklerin özgürlüklerini tehdit eden bir unsur olarak görmüyor mu? 

Ancak, açıklamalarının ardından Türkiye’den gelen bazı tepkiler üzerinden Kuzey Kıbrıs’ta bir özgürlük sorunu ve özgürlüğe karşı kuzeyden gelen bir tehdit olduğu algısını yaratmaktan da geri durmuyor, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı.

Güney komşumuzun silahlanma çılgınlığını görmezden gelerek, Türkiye’yi hedef göstermek,  en basit ve masum ifadesi ile akıl ve vicdan tutulmasından başka bir şey değil.

Ve seçim yaklaştıkça gerginlik siyasetini tırmandıran ve siyasi yelpazenin sol ucuna doğru kayan, Mustafa Akıncı, artık bağımsız bir Cumhurbaşkanı adayı değil.

Kıbrıs Türklerinin hem iz kimlik ve kültürlerine hem de özgürlüklerine karşı tek tehdit, dün olduğu gibi bugün de Kıbrıslı Rumlar’dan geldiğini görememek, ideolojik körlükten başka bir şey değil.

Ve oyunda ikinci perde sahnelenirken, Saray’da da son tango oynanmakta.