Kıbrıs sorunu bir azınlık-çoğunluk sorunu değil, ENOSİS’in engellenmesi ve egemenliğin paylaşılması sorunudur

Rum liderlerin her fırsatta elini öpmekten gurur duydukları Başpiskopos Hrisostomos ve tüm Rum liderler her fırsatta Rum tarafının çözüm şartlarını çok net olarak ortaya koydular, koymaya devam ediyorlar Rum Ulusal Konseyi’nin 1989 yılında oy birliğiyle aldığı kararla kesin hale getirilen bu KIRMIZI ÇİZGİLERİ’ni bir kez daha derli toplu anımsamakta ve anımsatmakta yarar vardır…

Buna göre Rum tarafının ister güçlü, ister zayıf-gevşek olsun öngördüğü federal bir çözümde mutlaka yer almasını istediği olmazsa olmaz şartları şöyledir:

1- Kıbrıslı Türklere bırakılacak toprak %25-%28’i geçmeyecek

2- “Yerleşik” dedikleri TC kökenli vatandaşlarımızdan 100 bin kişi geri gönderilecek

3- Tüm Rum göçmenler geri dönecek. Buna göre, 100 bin Rum bizden alacakları topraklara, 60 bin Rum da bize kalacak topraklara, yani içimize dönecek…

Maraş, Güzelyurt, Karpaz, Değirmenlik, Yeni iskele, Akdoğan Rumlara iade edilecek

4- Nüfusun %18’ini teşkil eden Türklerle %82’sini teşkil eden Rumlar aynı haklara sahip olmayacak. Bu bağlamda siyasi eşitlik, veto, ayrı oy çoğunluğu, bir tek Türk’ün bile kararlarda onay şartı ve dönüşümlü başkanlık kabul edilemez

5- Tüm Türk askerleri adadan çıkacak

6- Türkiye’nin garantörlüğü iptal edilecek

7- Tüm Rumlara kısıtlamasız olarak 4 özgürlük tanınacak ve isteyen her Rum Kuzey’de serbestçe dolaşacak, iş kuracak-çalışacak, mülk alabilecek, yerleşebilecek, yani derogasyon olmayacak…

8- Tek egemenlik, tek uluslar arası temsiliyet, tek kimlik, tek vatandaşlık olacak ve vatandaşlık verme yetkisi merkezi federal devlette olacak

9- Demografik yapı 4 Ruma 1 Türk oranında dondurulacak ve 1 Türk’ün vatandaş olabilmesi için 4 Yunan vatandaşının Kıbrıs vatandaşı olması gerekecek

10- Federal devletten ayrılma hakkı yani oluşturucu devletlerin self-determinasyon hakkı olmayacak

11- Anlaşmanın AB’nin birincil hukuku olması kabul edilmeyecek 12- Mülkiyet sorunu her vatandaşın eski mülkünü alması ile ve ilk söz hakkı Rumlarda olması şartıyla çözülecek KIBRIS SORUNU EGEMENLİK SORUNUDUR Şimdi Anastasiadis yıllardır savundukları “merkezi yanı güçlü bir federasyondan” dönüş yaparak, Türk tarafının yıllardır savunduğu “gevşek federasyonu” telaffuz etmeye başladı…

Peki başladı da yukarıdaki 12 şarttan mı vaz geçti?

Yok. Niye? Çünkü kendi ifadesiyle “gevşek federasyonu azınlık olan Kıbrıs Türklerinin çoğunluk olan Rumların kararlarını engellemesin, onların alacağı kararlarda bir tek Türk’ün bile oyuna başvurma gereksinimi olmasın diye, ülkeyi ÜNİTER devlet esasında tek başlarına kendileri yönetsin diye” talep ediyor…

Yani 58 yıl sonra bile hala bizimle egemenliği siyasal eşitlik temelinde paylaşmak istemiyorlar, bunu hazmedemiyorlar…

Sorumuza devam edelim:

Peki, Anastasiadis, bizim yıllardır savunduğumuz “gevşek federasyondan” söz ediyor da, yukarıdaki 12 koşulda özetlediğimiz, mülkiyet, toprak, garantörlük, demografik yapı vb. konulardaki hakimiyetçi-hegemonyacı taleplerinden mi vaz geçmiştir?

Yok. Niye? Çünkü, savundukları çözümün adını ne koyarlarsa koysunlar, gerçekte istedikleri Kıbrıs’ın tümünde tek başlarına egemen olmak, Türk halkını da yönetmek ve garantörlüğü iptal edip Türk askerini adadan çıkarmaktır…

O nedenle bu kelime oyunları ile fazla zaman kaybetmeye, bir 50 yıl da bunları müzakere etmeye gerek yoktur…

Herkes artık şunu anlamalıdır: - Kıbrıs sorunu bir azınlık-çoğunluk sorunu, bir toprak sorunu değil, egemenlik sorunudur…

ENOSİS’i önleme sorunudur…

Kıbrıs’ın siyasi bakımdan EŞİT-EGEMEN İKİ HALKI vardır…

Adanın ve denizlerinin sahibi bu iki eşit Halktır…

Bu iki eşit Halk 1060’da eşitlik temelinde bir ortaklık devleti kurmuşlardı. İngiltere adadan ayrılırken egemenliği sadece Rumlara değil, eşit şekilde Türklere de devretmiştir…

Rum ortak bu devleti ve adanın %97’sini silah zoruyla gasp etti ama egemenliğini bize empoze edemedi..

Direndik ve egemenlikteki payımızı-hakkımızı koruduk. Türk ortak 1974’de hakkı olanı savaşarak geri aldı. 1983’de ise egemenlikteki hakkımızı KKTC’de konsolide ettik…

KKTC bizim egemenliğimizin sembolü, ifadesi ve güvencesidir…

Şimdi yapılan bu iki eşit-egemen eski ortağın, yeniden eşit-egemenlik temelinde bir ortaklık kurup kurmayacağı, egemenliği eşit olarak paylaşıp paylaşamayacağı ve adayı siyasi eşitlik temelinde birlikte yönetip yönetemeyeceği arayışıdır…

Bizi azınlık olarak görmeye devam ettiklerine, Egemenliği, siyasi eşitlik temelinde paylaşmayı kabul etmediklerine ve yukarıda sıraladığım 12 şartta ısrar ettiklerine göre, hala daha “ille de görüşme, görüşme” diye onların peşinden yalvar yakar koşmanın anlamı nedir?

Akıncı bu halka artık bir zahmet bunu izah eder mi? Yapılması gereken, egemenlikteki payımızı konsolide ettiğimiz ve egemenliğimizin simgesi, ifadesi, güvencesi olan KKTC’yi bağımsız ve egemen bir devlet olarak güçlendirerek sonsuza dek yaşatmaktır…

Çözüm dedikleri de ancak KKTC’nin kabulü ve iki eşit egemen devlet temelinde bir anlaşmayla olabilir…

Bu gerçeği savunmayan her siyaset yanlıştır, her siyasetçi yanlış yoldadır ve ihanet içindedir…