Takvim yaprakları 1974’ü göstermekte.

1963’ten beri işgal ettikleri Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Yunanistan’a bağlamak için Kıbrıslı Rumların hummalı ancak bir o kadar da gizli çalışmaları sürmekte.

Kıbrıs’ta Yunan darbesine sayılı günler var.

Kıbrıslı Türkler hiçbir şeyden habersiz hayatlarına devam etmekte.

Ve Baf’ın Türk mahallesine hapsedilen Kıbrıslı Türkler ile civar Türk köylerine Rumlara gösterilmekten sakınılan bir sevinç hakim.

Baf’lı iki mücahit beklenen gün geldiğinde yola çıkar.

Yol uzun ve meşakkatli.

Görev ise dünya’ya bedel.

Anavatan Türkiye’den yola çıkarak Magosa limanına ulaşacak dünyayı verseler bile iki mücahitin vazgeçmeyecekleri kadar “çok önemli” bir kargo gemiden indirilmekte.

Küçük bir kamyonet ile saatler süren tehlikeli yolculuk sonunda Magosa limanına varılır.

Çaput ve bezlere sarılı “emanet” kamyonete yüklenerek teslim alınır.

Magosa limanının çıkışında Rum polisler çaputlara sarılı olan “emanet”i açmak isterler.

Kamyonet arkasında boydan boya yatan ve bir eli gökyüzünü gösteren kargo’nun dünyaya bedel kurtarıcının, Atatürk’ün heykeli olduğunu gören Rum polisler, Kıbrıslı Türklere limandan çıkış izni vermez.

Heykele el koymak isteyen Rum polislere direnerek küçük kamyonet ile barikatı yıkan Baf’lı mücahitler dünyaya bedel Türk ulusunun ölmez atasını, Atatürk’ü teslim etmezler.

Ölümü göze alarak Rumların elinden Atatürk heykelini kaçırarak Magosa’nın Türk kesimine sığınırlar.

BM yetkilileri kamyonetin arkasından ateş eden Rumları değil de, limandan izinsiz çıkan Baf’lı mücahitlerin  “çatışma” ortamı yarattıkları için Türk tarafını protesto etse de umursamadan Atatürk heykelinin yanından bir an bile ayrılmazlar.

Rumların “izinsiz limandan çıkarılan” Atatürk heykelini geri istemesi karşısında ise verilen cevap kısa ve nettir:

“Canımızı verir, ölürüz ama Atatürk’ü geri vermeyiz.”

Sonrasında ise heyecanlı ancak bir o kadar da endişeli bir bekleyiş.

Gerginlik sona ermeden ve Rumların talepleri geri çekilmeden Magosa’dan ayrılmalarına izin verilmez.

Baf halkı ise heyecan ile beklemekte.

Asılacak bayraklar hazır, bayram havasında Baf’ın Türk ahalisi Atasını beklemekte.

Kısa bir istişareden sonra iki mücahit kararını verir.

Söylenen saat ve günde Baf’ta olmak için Magosa’da misafir edildikleri Türk bölgesinden de kaçarlar.

Her yerde aranmalarına umursamadan, canlarını verme pahasına Ata’ları ile birlikte yola düşerler.

Ve ara yollarda kah bekleye bekleye kah sapa yolları aşarak Atatürk heykelini Baf’a ulaştırırlar.

Rum ablukası ve zulmünden kurtulmuş gibi Bayram havası yaşar Baf kasabası.

Atatürk’ün artık yanlarında olması ve direnme gücü vermesi her şeye, dünyaya bedeldi çünkü.

Kahraman iki mücahit Magosa’daki yetkililerin “bekleyeceksiniz” emirlerine karşı geldikleri için küçük bir ceza da alsalar da Baf halkını Atatürk ile buluşturmanın ve görevi başarı ile tamamlamanın gururunu bugün bile yaşamakta.

Ve Magosa limanında Rum’a teslim edilmeyen Atatürk heykelinin Baf kasabasındaki misafirliği ise kısa sürer.

Yunan darbesi sonrasında anavatan’ın Barış harekatı ile soykırım ve zulümden kurtulan Kıbrıs Türk’ünün kurtarılmış özgür topraklara, Kıbrıs’ın kuzeyine göçü başlar.

1974 sonrası Güzelyurt’a göç ederek özgürlüğe kavuşan Baf göçmeni Kıbrıslı Türkler, esaret altında kalan Atatürk heykelini unutmazlar.

Göç edilen eski bir Rum kasabası olan Omorfo’daki lise bahçesinde olan bir heykeli güney Kıbrıs’a iade ederek Baf’taki Atatürk heykelini esaretten kurtararak yeni adı Güzelyurt olan kasabalarının merkezine dikerler.

Ve göçmen olan diğer Kıbrıslı Türkler de, Baf halkı gibi göç ederken yanlarında kuzeye her evde asılı olan çerçeveli Atatürk posterleri ve elde taşınabilen Atatürk büstlerini getirerek Ata’larını Rum’un esareti altında bırakmazlar.

Güzelyurt şehir merkezinde gurur ile yerinde duran Atatürk heykeli Kıbrıslı Türklerin anavatan ve ata’larına gösterdikleri bağlılık ve koşulsuz sevgiden öte başka derin anlamları da ortaya koymakta.

Bugün Güzelyurt mahkemesi karşısında yükselen Atatürk heykeli, 1974Kıbrıs Barış Harekatının hemen ardından Rum tarafının iki bölgeliliği ve Güzelyurt’un artık Türk bölgesinde kalacak olmasını kabul ettiğinin bir kanıtı olması yanında Rumlar ve Türkler arasında mal-mülk takasının da Magosa limanından bin bir tehlike ile Baf’a ulaştırılan Atatürk heykeli vesilesi ile başlamasının da sessiz tanığı.

Rum tarafının iki bölgeliliği ve Güzelyurt’un geri verilmeyeceğini ta 46 yıl önce kabul ettiğinin ispatı değil de nedir Baf halkı tarafından Rum esaretine bırakılmayan Atatürk heykeli.

Hayıflanmadan, isyan etmeden ve kızmadan duramıyor insan olan, kısa bir süre önce iki bölgelilik ile Güzelyurt’un verilmesini müzakereye açanlara.

Ve günden güne artan Atatürk’e özlemi ile Kıbrıs Türk’ünün Kıbrıs’ı vatan yapma gücünü bulması ise Atatürk’ün ölümsüzlüğünün kanıtı değil de nedir?

Dün olduğu gibi bugünde Kıbrıs Türk’ünün mücadele gücünün tek kaynağı değil midir Atatürk ve dava arkadaşları ile birlikte yoktan var ettikleri Cumhuriyet?

Ve sadece bir heykel değildir, Atatürk’ün büstleri.

Dünden utanmadan geleceği kurmayı hatırlatandır.

Dün ne için kime karşı mücadele ettiğini hatırlatandır.

Dünü unutmadan geleceğine neden sahip çıkmak gerektiğini hatırlatandır.

Özünü ve sözünü yok saymanın sonuçlarının neler olabileceğini hatırlatandır.

Var oldukça fikirleri Kıbrıs’ta Türk’ün var olacağının teminatıdır.

Dün olduğu gibi bugün de Kıbrıs Türk’ü bıraktığı mirası korumak için Atatürk için canı pahasına mücadele etmeye hazır.

Sen Çok Yaşa Atam….