Kıbrıs Cumhuriyeti 16 Ağustos’da kurulmuştur, ölmüş ve gömülmüştür. 1 Ekim Rum Devletinin kuruluş yıldönümüdür 

Rum yönetimi her yıl 1 Ekim’i Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümü olarak kutluyor..

Nitekim dün de sözüm ona, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümünü askeri geçit töreni ile kutladılar..Bir yandan Newyork’ta barıştan, çözümden, müzakerelerden söz ederken, Türkiye’nin “işgalinden” şikayet ederken, diğer yandan da sergiledikleri ağır silahlarla, geçit törenine katılan Yunan askerleriyle, Türk Halkına ve Türkiye’ye gözdağı vermeye kalktılar…

Oysa gerçekte Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihi 16 Ağustos 1960’dır. Ve Cumhuriyetin ilk 3 yılında her 16 Ağustos’da kuruluş yıldönümü olarak kutlamalar yapılmıştır..

Peki 1 Ekim nerden çıkmıştır? 1 Ekim Rum yönetiminin, iki eşit-egemen halkın kurucu ortaklığına dayalı fonksiyonel federatif Cumhuriyeti hazmedemeyişinden dolayı uydurulan bir tarihtir. Rum yönetimi, iki eşit Halkın ortaklığına dayalı Kıbrıs Cumhuriyeti’ni akıllardan silmek, o cumhuriyette Türk Halkının eşit-egemen kurucu ortak olduğu gerçeğini gizlemek için 1963’den sonra aldığı bir kararla kuruluş gününü 1 Ekim olarak değiştirmiştir…

Oysa tarihi gerçekler, imzalanan belgeler, anlaşmalar, sömürge idaresinin devir teslim tarihi, İngiliz bayrağının indirilip yerine Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağının çekildiği tarih ortadadır. Ve bu tarih 16 Ağustos 1960’dır…

Dolayısı ile 1 Ekim’de yapılan kutlamalar, aslında Türk Halkının egemenliğe ortak eşit kurucu bir Halk olduğu gerçeğinin hala hazmedilmediğini yeniden kanıtlamaktadır..

KIBRIS CUMHURİYETİ ÖLMÜŞ VE GÖMÜLMÜŞTÜR

Kıbrıs Cumhuriyeti, 21 Aralık 1963’de ENOSİS amaçlı AKRİTAS Planı uyarınca başlattıkları saldırılar sonucu bizzat Rumlar tarafından öldürülüp gömülmüştür…

1960 Anlaşmaları, Türk ve Rum Halklarının siyasi eşitliğine, kurucu ortaklığına ve egemenliği eşit şekilde paylaşmalarına dayanan fonksiyonel federatif bir devlet yaratmıştı. Bu düzende Türklerle Rumlar ortak devleti siyasi eşitlik temelinde birlikte yöneteceklerdi...

Ortak Devlete katılım oranları memuriyette %70-30, orduda %60-40, Bakanlar Kurulunda 7’ye 3 ve ortak Temsilciler Meclisi’nde ise 35’e 15 olacaktı. Tüm temel konularda Türk Cumhurbaşkan muavininin Veto hakkı bulunmaktaydı...

Kıbrıs Türklerini ve ortak devletin geleceğini ilgilendiren konularda Bakanlar Kurulunda ve Temsilciler Meclisi’nde, siyasi eşitlik gereği, Türk milletvekillerinin kendi içlerinde ayrı oy çoğunluğu sağlamaları gerekmekteydi...

Ortaklık Cumhuriyetini Cumhurbaşkanı ve Türk yardımcısı birlikte temsil etmekteydi...

Dışişleri Bakanlığı ve dış temsilcilikler, Büyükelçilikler yine %70-30 oranına göre paylaşılmaktaydı... Beş büyük kentte ayrı Türk Belediyeleri olacaktı...

Ordunun Türk kanadı Türklerin çoğunlukta olduğu bölgelerde konuşlanacaktı...

Güvenliği ortak polis teşkilatı sağlayacaktı ama bu teşkilatta da polis komutanları ve polisler arasında Anayasada öngörülen oranlar esas alınacaktı...

Mahkemeler ayrı olacaktı...

Türkler Türk mahkemelerinde, Rumlar Rum mahkemelerinde yargılanacaklardı...

Anayasa Mahkemesi, tarafsız bir yabancı yargıcın başkanlığında bir Türk, bir Rum yargıçtan oluşacaktı...

Rumların eğitim, sağlık vb. sosyal hizmetlerine bakacak olan ve yasa çıkarma gücü bulunan Rum Cemaat Meclisi ve Türklerin de aynı şekilde Türk Cemaat Meclisi olacaktı...

Cemaat Meclisleri kendi yetki alanlarında 3. Ülkelerle ikili anlaşmalar yapabilecekti…

Bütün bu olgular, “Kıbrıs Cumhuriyeti” denen 1960 Cumhuriyeti’nin egemenliği eşit şekilde paylaşan iki kurucu ortak halka dayandığını ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki halklı karakterini net bir şekilde gözler önüne sermektedir...

Yani 1968’den bu yana müzakerelerde görüşülen herşey zaten 1959-1960’da görüşülmüş ve üzerinde anlaşmaya varılmış, ancak Rumlar tarafından hazmedilmemiş ve yokedilmiş hususlardır…

Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ise anlaşmalarla tesis edilen bu ortaklık devletinin ve bu düzenin ( state of affair) garantörü olacaktı...

Eğer taraflardan biri bu düzeni bozacak bir girişimde bulunursa, bu ülkeler ya topluca, ya da tek başlarına müdahale etme hakkına sahip olacaktı...

RUM LİDERLİĞİ 1960 DÜZENİNİ HİÇ BENİMSEMEDİ, EŞİTLİĞİ HAZMETMEDİ

İşte Rum liderlerinin benimsemediği bu iki halklı yapıydı...

Onlara göre Türkler %18’lik bir nüfusu teşkil ettiğine göre azınlık haklarına razı olmalıydı...

1960 Anlaşmalarında Türklere çok fazla hak verilmişti...

Ayrıca Garanti Anlaşması adanın bağımsızlığını ve kendi geleceğini özgürce belirleme hakkını kısıtlamaktaydı...

Yani ENOSİS’i imkansız hale getirmekteydi...

Makarios 1963 yılında bu amaçla Anayasada 13 değişiklik maddesi önerdi...

Önerdiği maddeler Türklere anlaşmalarla verilen ve 3 Garantör ülkenin garanti ettiği haklarla eşit ortaklık düzenini yok ediyor, azınlık-çoğunluk ilişkisine dayanan, Rum hakimiyetinde ve kısa sürede ENOSİSE gidecek bir ÜNİTER devlet kurulmasını öngörüyordu...

Türk tarafı bunu kabul etmeyince, zorla empoze etmek için AKRİTAS Planı çerçevesinde 11 yıl sürecek kanlı bir saldırı kampanyası başlattılar...Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı ve Rum Bakanları bu soykırım planının yapımcıları ve uygulayıcılarıydı…

Planın altında imzaları ve içinde de üstlendikleri görevler vardır…

Bu Plan doğrultusunda, ortaklık devletini silah zoruyla işgal ederek yüzde yüz Rumlardan oluşan bir Rum devletine dönüştürdüler. Türk kurucu ortağı silah zoruyla dışlayarak soykırım ve etnik temizlik uyguladılar. O tarihten bu yana 1960 Anlaşmalarının öngördüğü iki ortaklı Kıbrıs Cumhuriyeti kalmadı, o devlet kendileri tarafından öldürüldü ve gömüldü…

O nedenle dün kutladıkları 1 Ekim, aslında iki Halklı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin öldürülüp gömüldüğü ve yerine yüzde yüz Rumlardan oluşan Kıbrıs Rum devletinin kurulduğu tarihtir..

55 YILDIR DEĞİŞMEDİ

Bugün hala Türk tarafının savunduğu, 1974 sonrası fiili gerçekleri de dikkate alan iki eşit kurucu halka ve iki eşit kurucu devlete dayalı, egemenliğin eşit şekilde paylaşıldığı, Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünde YENİ BİR ORTAKLIK DEVLETİ kurulması iken, Rum tarafı hala hiçbirşey olmamış gibi 1964’den sonra silah zoruyla yarattıkları ÜNİTER RUM DEVLETİ emrivakisini kabul etmemizi istiyor...

Mevcut “Kıbrıs Cumhuriyeti” adlı Rum devletinin, 1960 anlaşmalarının öngördüğü devlet olduğunu, dolayısıyla bu devletin evrimleşerek federasyona dönüşeceğini ve devam edeceğini” iddia ediyorlar…

Bu nedenledir ki kendi elleriyle öldürüp gömdükleri “Kıbrıs Cumhuriyeti” için şimdi “ölmedi, yaşıyor, 1 Ekim’de de kuruluşunu kutluyoruz” diyorlar.. İstedikleri kadar yırtınsınlar, tarihi gerçekleri değiştiremezler, Türk Halkının iradesini, ortaklık haklarını, egemenlikteki eşit söz hakkımızı yok edecek bir anlaşmayı bize “çözüm” adı altında kabul ettiremeyecekler…

KKTC, Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki egemenlik hakkımızı konsolide ettiğimiz egemenliğimizin simgesi ve güvencesi olan devletimizdir…

Olası bir anlaşmada ya KKTC eşit-egemen kurucu devlet olarak yer alacak, ya da o anlaşma olmayacaktır…