Aylar, belki de birkaç yıl sürecek bir darboğazdan geçiyoruz.

Uçuş sayımız test kitlerinin sayısına çoktan endekslendi.

İzolasyon mu karantina mı derken, gelenlerin çoğu elini kolunu sallayarak ülkemize girdi.

Uydurma karantina hapislerine birkaç kurban seçilerek, medyanın ve toplumun tepkileri azaltılmaya çalışıldı.

Neticede ne oldu? Zemberek boşaldı, aramıza virüs taşıyıcıları yayıldı.

Üstelik tüm bunlar, açılmanın ilk birkaç gününde ve kısıtlı sayıdaki uçuşlarla yaşandı.

Uçuşların sayısı artmayacak mı?

Öğrenciler bu ülkeye gelmeye başlamayacak mı?

Kumarcılar, tatilciler, yurt dışındaki Kıbrıslı Türkler, bu ülkeye gelmeye başlamayacaklar mı?

İşte o zaman ipin ucunun tamamen kaçma riski artacak.

Ülkemize binlerce insanın girip çıkmaya başlaması ile birlikte, izolasyon ve karantina kavramları da hep aynı mı kalacak?

Birkaç avuç insan, göstermelik karantina hapislerine yollanırken, binlercesi gelir gelmez aramıza karışıp virüsü yaymaya devam mı edecek?

Aslında çözüm için yine teknolojiyi kullanmak mümkün.

Şu küçücük ülkede, GSM operatörleri aracılığıyla insanları takip etmek, nerelere gittiklerini tespit etmek, izolasyon veya karantina koşullarına uyup uymadıklarını izlemek çok mu zor?

Hayır!

Her şeyden önce, mevcut teknolojiler var.

Araç takip sistemi ülkemize zaten aktif olarak kullanılıyor.

Hangi aracın nereye gittiği, dakikası dakikasına kayıt altına alınabiliyor.

Başka uygulamalar da var elbette.

Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı, Nisan ayı içerisinde, Hayat Eve Sığar adlı bir Koronavirüs takip programını kullanıma sundu. Şu ana kadar beş milyondan fazla kişi bu programı kullanıyor. Amaç, virüs riski yüksek olan yerlerden bireyleri uzak tutmak ve bireyleri bu şekilde takip etmek.

Başka ülkeler de buna benzer programlarla kişileri takip ediyor.

Çin, daha da ileri gitti ve gece gündüz, sokak kameralarından yüz tanıma sistemini de bu sisteme entegre ederek, kişileri adeta gölge gibi izliyor.

Ülkemize dışarıdan gelen kişileri, geliştirilecek bir programla izolasyon veya karantina koşullarına uyup uymadıklarını takip etmek çok mu zor?

İki tane kelli felli GSM şirketimiz var.

Müşterilerin faturalarını gayet başarı ile takip etme yeteneklerine sahip bu şirketler, bu sefer de izolasyon ve karantina takipleri için devreye sokmazlar mı hünerlerini?

Hani bir sürü üniversitemiz vardı ya?

Bilim üretiyorlardı.

Basit bir yazılım geliştirme gayretleri olamaz mı hiç?

Değerli okurlar.

Karantina veya izolasyon işi, kişileri kafeslere sokma yöntemi ile bir yere kadar yürür.

Çünkü, zamanla ülkemize giren çıkanların sayısı artacak.

Devletimiz daha nereye kadar, karantina oteli bahanesi ile sermayeyi beslemeye devam edecek?

Gelenlerin çoğu ilk günden elini kolunu sallayarak aramıza girip dolaşırken, azınlıktaki karantina kurbanları ile bizleri daha ne kadar kandırabilecekler?

Bu yüzden, devletimiz hiç zaman kaybetmeden, sevgili GSM operatörü şirketlerimizle, basit bir Koronavirüs Takip Sistemi’ni küçücük ülkemizde devreye sokmanın yolunu aramalıdırlar.

Bu sayede, bilim ve teknolojinin para kazandıran yönü kadar, birazcık da toplum sağlığı yönü ile de ilgilenmiş olmazlar mı?

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899