Tarihsel olgular üzerinden konuşmak zaman zaman sıkıcı olsa da her zaman doğrunun kendi yolundan çıkması, ideolojik kaygılarla çıkarılmaması adına da önemlidir..

Rahatsızlık yaratsa bile..

Tarihi tüm yaşanmışlıkların bir bütünü olarak değerlendirmekten kaçarak da kendi toplumlarına, Kıbrıs Türküne ihanet ediyorlar..

Kıbrıs Türk solu ve Kıbrıs sorununda tek çözüm “Federasyon” modeline saplanıp kalanlar, tarihi bir bütün olarak değerlendirmekten de kaçarak kendi ideolojik duruşlarına hizmet edip etmeme ikilemi arasında tarihsel olayları yaşanmış veya yaşanmamış olarak kabul etme ve politikalarını bu yanlış üzerine kurmaktan da geri durmuyorlar…

Tıpkı Türkiye’nin Kıbrıs’ta işgalci olduğu üzerine kurulan politikalarda olduğu gibi.

Sahi Türkiye Kıbrıs’ı işgal mi etmiştir?

Türkiye Kıbrıs’ta işgalci midir yoksa Yunan işgalini ortadan kaldırmak için tüm diplomatik yollar tükenince Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasının kendisine tanıdığı Garantörlük hakkını kullanarak mı askeri müdahalede bulunmuştur?

Haz etmediğiniz tarihsel ve gerçek olayların sadece bazılarına bir göz atalım soruların cevabını vermek adına..

Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduktan tam üç yıl sonra..

Bu topraklarda azınlık olarak değil Rumlar kadar yaşamaya hakları olduğunun ve yaşamlarının yeni Anayasa ile güvence altına alındığına Kıbrıs’taki Türk toplumu sevine dursun 1963 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios tarafından Çekoslovakya’dan 14 bin adet kalaşnikof silah alındığı ortaya çıkar..

Devam eder Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Yunanistan tarafından işgal edilmesi..

Takvim yaprakları 1964’ü gösterdiğinde Anayasanın izin verdiği 950 Yunan askerine ek olarak Yunanistan ada’ya gizlice 10 bin asker daha gönderir.

Ayni yılın devamında Limasol limanından adaya 3000 ton mühimmat ve 5000 asker daha gizlice giriş yapar.

Mısır üzerinden alınan ağır makineli tüfekler, uçaksavarlar, zırhlı araçlar ve tanklar da yine 1960’lı yılların ortalarında Kıbrıs’a gizlice sokulur..

Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios, 1964 yılının Nisan ayında, Atina’da Başbakan George Papandreou ile birlikte Kıbrıs meselesinin bütün yönlerini ele alarak esas hedefin Enosis olduğu, yapılacak her türlü çabada Türklerin kızdırılmamasına dikkat edilmesi ve eğer Türkiye karşı saldırıya geçerse, Yunanistan Makarios Hükümeti‟ne yardıma geleceği hususlarında kararlar alınır.

Ve Kıbrıs adasının işgal edilmesi ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Türklerden arındırılması Yunan Başbakanı George Papandreou ve Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Makarios’un mutabakata varması ile fiilen başlar ve 1974 Temmuzuna kadar devam eder.

Bizler tarihsel olaylara karşı körlüğümüzü devam ettirerek olmamış olaylar veya olan olayları yok sayarak politikalarımızı oluşturalım Kıbrıs’taki esas ve tek işgalin Yunanistan tarafından yapıldığının itiraf edildiği ve yukarıdaki olayların anlatıldığı Türkçe’ye Namlu’nun Ucundaki Demokrasi olarak çevrilen ve Democracy at Gunpoint: The Greek Front adlı kitabın yazarı Andreas Papandreou tarafından 1970 yılında yani Türkiye’nin gerçekleştirdiği Barış harekatından tam 4 yıl önce ortaya konmuştur.

Ve Yunanistan’ın Kıbrıs’ı ve Kıbrıs Cumhuriyetini işgali Türkiye Cumhuriyeti’nin 1974 yılında gerçekleştirdiği Barış Harekatı ile de son bulur..

Gerçekleri saptırarak Yunanistan ve Kıbrıslı Rumların işledikleri suçları unutturmak, Türkiye’ye ve Kıbrıslı Türklere mal etmek kime ne kazandırır?

1974 yılından beri “çözümsüzlük çözümdür” politikasını sürdürerek ve silahlanmaya da şiddetle devam eden Yunanistan ve Kıbrıslı Rumların tarihsel gerçeklikleri karatma ve değiştirme oyununun bir parçası olarak kaybedilen zaman ve tarihe karşı işlenen suça alet ve ortak oluyoruz.

Rum Milli Muhafız Ordusu’nun (RMMO) silahlanma gereksinimlerini karşılamaya ilişkin açıklanan planlarda Rum yönetiminin dış tehditler ve enerji güvenliği alanında ortaya çıkan gereksinim olarak adlandırılıp silahlanmaya 2018 bütçesinde 352 milyon euro ayırır.

Bu yetmezmiş gibi de Rum lider Nikos Anastasiadis başkanlığında toplanan Bakanlar kurulu 2019 yılında ise Savunma Kalkanı projesi için ayrılan 51 milyon 900 bin euro’luk bütçeyi 120 milyon 700 bin euro’ya çıkarma kararı alıyor.

1963 yılında resmi ve planlı olarak başlatılan Yunanistan işgali hala sürüyor ve biz ne yazık ki bunu görmezden geliyoruz.

Görmek istemiyoruz.

AB üyesi bir ülkenin bayrağının yanında her adında var olan Yunan bayrağını..

Duymak istemiyoruz 1963’ten günümüze kadar Rum’un silahlanma deliliğini.

Gerçeklerden uzaklaşıp Türkiye işgalcidir demeye getiriyor hatta dile getiriyoruz..

Türkiye’nin uluslar arası hukuk’a dair bu topraklarda olduğunu ve Rum’un bir delilik yapması noktasında caydırıcı büyük bir güç olarak Barış’ın teminatı olduğunu kabul etmeye cesaret edemiyoruz.

Kendi körlüğümüz ve tarihsel gerçeklikleri yok sayarak Rum tarafının masada ve uluslararası arenada elini güçlendirdiğimizi görmüyoruz.

“Çözümsüzlük çözümdür” siyaseti ile 1963 yılından beri Kıbrıs’ta Yunan işgali olduğunu  itiraflarla dolu kitabında Andreas Papandreou gördü, biz hala görmemeye çalışıyor, görmek istemiyoruz..

Türkiye’yi işgalcilik ile suçlamaya devam ediyor ve kendi kendimize itiraf edemiyoruz;

Yunanistan’ın Kıbrıs’ı ve Kıbrıs Cumhuriyetini işgalinin Türkiye Cumhuriyeti’nin 1974 yılında gerçekleştirdiği Barış Harekatı ile son bulduğunu..

Tarihe ve bu topraklarda tarihi ile kültürü ile eşit yaşamaya hakkı olan yeni kuşaklara karşı ihanetin bitmesi umuduyla…

Bu görüş kime hizmet eder

2018 yılı için savunmaya yönelik 352 milyon euro bütçe ayırdı.

Türk askerinin adadan ayrılmasını isteyen Rum tarafının, adaya hem asker hem de silah ve mühimmat yığdığı bir kere daha gözler önüne serildi.