Doğu Akdeniz’de dengeler ya düşük yoğunluklu bir çatışma sonrası veya uzlaşı ile yerine oturacak.

Ya savaş dişlisi kazananı belirleyecek ya da  diplomasi ile “yeni ipek yolu”nun aktörleri pozisyonlarını belirleyecek.

Türkiye, İngiltere, ABD, Almanya ve Fransa üzerinden AB, Rusya ve Yunanistan başta olmak üzere dünya devletleri arasında yaşanan “Soğuk Savaş” derinleştikçe derinleşiyor, Akdeniz’de.

Ve Kıbrıs, adı konmamış olsa da “Soğuk Savaş”ın tam merkezinde yer alıyor.

Türkiye üzerinden ise yaşanan bir diğer mücadele ise farklı bir zeminde devam ediyor.

Suriye ve Libya’da Türkiye’yi askeri çatışmalar ile sıkıştırarak yanına çekmek için kıyasıya bir mücadele içerisinde ABD, Rusya ve AB.

Kim müttefik kim düşman belli değil.

Piyon, at, kale, fil ve vezir’in sürekli yer değiştirdiği, sonu öngörülemeyen bir satranç oynanıyor, Doğu Akdeniz’de.

Ve tek bir gerçek var ki, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarına egemen olmak için sivil ve askeri diplomasi ile birlikte her olasılığın aktörler tarafından uygulanacak olması.

Tam da bu noktada sessiz sedasız ancak süreci yakından takip eden tek bir ülke var.

İngiltere.

Birleşik Krallık, derin bir sessizlik içerisinde.

İngiltere’nin derin sessizliğinin nedeni  güçsüzlüğü veya tarafsız duruşu değil, elbette.

Brexit sonrası AB ile yollarını ayıran İngiltere, Doğu Akdeniz satrancında alacağı pozisyon ve yaşanan krizi domine etme hamlesi ile kendi çıkarları açısından AB’nin önünde olmak zorunda.

Tam da bu noktada, İngiltere’nin çantasında çok önemli ve stratejik siyasi enstrümanlar var.

Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta istikrar ve sürdürülebilir kalıcı yeni bir çözüme ulaşılması adına İngiltere elinde kartlarını henüz açmış durumda değil.

Ve Kıbrıs’ta sürdürülebilir kalıcı çözümü elindeki siyasi argüman ve enstrümanları kullanarak zorlayacak İngiltere, bölgede devam eden krizin çözülmesinde de ana aktörlerden biri olma noktasına gelecek.

Kıbrıs sorununun kalıcı ve adil bir zeminde çözülmesine yönelik tarafları cesaretlendirecek, zorlayacak veya ikna edecek zorlamanın geleceği, siyasi yapı, İngiltere’den başkası değil.

Birleşik Krallık Savunma Bakanlığının malı olan Lefkoşa Uluslararası Havaalanının Kıbrıs’taki her iki toplumun ortak kullanımına yeniden açılmasını, bölgeye getireceği olumlu siyasi hava yanında tarafların masada uzlaşmalarını da sağlayacak farklı bir siyasi motivasyonu da doğuracak olmasını, İngiltere’nin tüm yönleri ile değerlendirmesi gerekli. 

Lefkoşa havalimanının iki toplumun ortak kullanımında yeniden açılması sürdürülebilir kalıcı bir çözüme katkı yapacak olması da Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’a dair sessizliğini bozacak İngiltere’yi ana aktör noktasına taşıyacak önemli bir stratejik hamle olacaktır, şüphesiz.

Lefkoşa Uluslararası Havaalanının iki toplumun ortak kullanımına yeniden verilmesi ile ambargoların ortadan kalkacak olması, Kıbrıslı Türklerin karşısında engel olarak duran doğrudan ticaret ve uçuş yasaklarının kırılacak olması, Kıbrıs Türk tarafı ile birlikte Türkiye’nin tezlerine de ters düşmemesi bakımından ayrıca önemli.

Kıbrıslı Türklerin Devletinin tanınmasına doğru olumlu bir sürecin evrilmesine de neden olacak İngiltere’nin hamlesinin, Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin de çözüm karşısındaki katı tutumunda kırılmaların yaşanmasını da beraberinde getirecek olması da göz ardı edilmemesi gereken diğer bir nokta.

Dünya, İngiltere’nin istikrardan yana mı yoksa kaos’tan yana mı taraf olacağını merak içerisinde beklerken Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de Soğuk Savaş’ın tarafları, İngiltere’nin sessizliğinin şifrelerini çözmeye çalışıyorlar.

Bölgede, AB’den bir adım önde olma hamlesini yapmak zorunda olan İngiltere’nin istikrar ve barıştan mı yoksa çatışmadan yana mı olacağı ise siyasi kulislerde tartışılmaya devam ediyor.

Birleşik Krallık, sessizliğini sürdürüyor…

Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’ta pozisyon kazanma yarışındaki devletler ise bekliyor.